‘’YARGI, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TEMİNATI OLMALI’’

‘’YARGI, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TEMİNATI OLMALI’’
20.10.2024
A+
A-

Kent Bursa Gazetesi’ne önemli açıklamalar yapan Avukat Kadir Kağan Demirbaş ile avukatlık mesleğini, etkili iletişimi, mesleğin geleceğini konuştuk. İletişim becerileri de avukatlık mesleği için oldukça önemli olduğunu belirterek, ‘’Hem yazılı hem de sözlü iletişim becerilerini geliştirmek, müvekkillerle ve meslektaşlarla daha etkili bir şekilde çalışmayı sağlar’’ dedi.

‘’ADALET KELİMESİ İLE BAŞLADI’’

Kariyer başlangıcı hakkında konuşan ve ‘’Avukat olmaya nasıl karar verdiniz’’ sorusuna yanıt veren Demirbaş; ‘’Avukat olmaya karar vermemde “adalet” mefhumumu daha iyi kavramaya başlamam önemli bir rol oynadı. Her inanç ve düşünce sisteminde adaletin önemi vurgulanıyor. Örneğin, Aristo der ki; “adalet en büyük erdemdir.” Stoacılıkta da erdemli bir hayatın adalet olmadan mümkün olmadığı savunuluyor. Yani erdemli olmanın başlıca gerekliliklerinden biri adil olmaktır. Montesquieu ise “Adalet varsa özgürlük vardır” der. Özgür bir birey olabilmek için adil bir toplum düzeni gereklidir. İslam inancında da adaletli davranmak ibadet olarak kabul ediliyor. Tüm bu durumlar benim ilgimi daha da artırdı ve bu mekanizmanın bir parçası olmalıyım dedirtti. İnsanların hak arayışında hukuk okumaya karar vermemin hikayesi böyle gelişti.

Biz Karadenizliler de pek haksızlığa gelemeyiz. Ortada bir haksızlık varsa, buna kendi üslubumuzla sert bir tepki koyarız. Bu, rahmetli dedemden miras kalan bir huy. Kendisinin biraz sinirli bir yapısı vardı. Bir haksızlık gördüğünde kavga etmekten hiç geri durmazdı. Rousseau’nun bir sözü vardır: “En güçlü olanın her zaman haklı olmadığı bir toplumda, adalet arayışı hep var olacaktır.” Ne yazık ki ülkemizde durum böyle. Düşünce dünyam oluşmaya başladığından beri, güçlü olanın her zaman korunduğu, garibanın ve yoksulun ise mağdur edildiği bir gerçek. Haksız bir durum karşısında hak sahibinin menfaatlerini savunmak beni her zaman mutlu etmiştir. Örneğin, ilkokul yıllarımdan itibaren sınıf arkadaşlarımızın yaşadığı sorunlarda öğretmenlere ve idareye karşı onların sözcülüğünü ben yapardım. Sınıfımızın bir sorunu olduğunda veya öğretmenle bir şey konuşulması gerektiğinde genelde beni öne sürerlerdi. Arkadaşlarımı öğretmenlere ve idareye karşı temsil ederdim. Çok klişe olacak ama öğretmenlerim, uzun konuşmalarımdan sıkıldıkları zaman “Senden iyi bir avukat olur” derdi. Avukatlık hikayem de biraz böyle gelişti.’’ ifadelerini kullandı.

‘’ÖĞRENMEYE VE ARAŞTIRMAYA  AÇIK OLMALIYIM’’

Bir avukat olarak günlük çalışma rutinini ve daha çok ne tür davalar ile ilgilendiğini anlatan Demirbaş; ‘’Bir avukat olarak günlük çalışma rutinim oldukça dinamik ve yoğun geçiyor. Güne genellikle duruşmalarla başlıyorum. Öğleden sonra ise müvekkillerimle görüşmeler yaparak danışmanlık hizmetleri veriyorum. Bu görüşmelerde dava süreçlerini değerlendiriyor, yeni gelişmeleri paylaşıyor ve gerekli yönlendirmeleri yapıyorum. Ardından, dosya incelemeleri ve dava hazırlıkları için vakit ayırıyorum.

Dava türlerine gelince, genç bir avukat olarak geniş bir yelpazede çalışmaya dikkat ediyorum. Her gün farklı konularla ilgilenmek, her davanın detayına hâkim olmayı gerektiriyor; bu nedenle her zaman öğrenmeye ve araştırmaya açık olmalıyım. Bu da mesleğimin başında mesleki gelişimim için oldukça önemli. Aslında kendime ilerleyen zamanda hangi alanda uzmanlaşmam gerektiğini gösteren bir yol çiziyorum. Bu nedenle böyle bir strateji belirlemiş durumdayım.’’ dedi.

‘’DOĞRU İLETİŞİM ÇOK ÖNEMLİ’’

Kişisel gelişim noktasında bir avukat olarak mesleki gelişimin en önemli yolu, belirli alanlarda uzmanlaşmak olduğunun altını çizen Demirbaş; ‘’Bunun için önce çok çalışmak gerekiyor. Şu anda özel hukuk alanında yüksek lisans yapıyorum ama bu tek başına yeterli değil. İhtisaslaşmak bir anda gerçekleşecek bir şey değil; batı metodolojisine göre bir alanda gerçekten uzmanlaşmak için en az on yıl çalışmak gerekiyor. Ben de meslek hayatım boyunca gelişimime yön verecek alanları takip ediyorum. Uzmanlaşacağım alanlar tamamen benim irademe bağlı olsa da, aynı zamanda karşılaştığımız uyuşmazlıklarla da doğrudan ilişkili.’’ ifadelerini kullandı.

Müvekkillerle etkili iletişim konusunda avukatlık mesleğinin en kritik unsurlarından biri olduğu söyleyen Demirbaş; ‘’Bu noktada, avukatın iyi bir dinleyici olması gerçekten çok önemli. Esasında, avukatların görevlerinden biri de dert dinlemek. Bu yönüyle avukatlar, bir nevi teşhis koyamayan psikolog gibidir. Bazen müvekkil, bir meseleyle ilgili canı sıkıldığı için arar ve sadece dertleşmek ister. Dolayısıyla, bazen sadece dertleşmek de önemli.

Teknik açıdan bakıldığında, müvekkillerle güven ilişkisi tesis etmek ve onların ihtiyaçlarını doğru bir şekilde anlayabilmek için açık, net ve sürekli bir iletişim kurmak şart. Müvekkillerimle olan ilişkimi yönetirken, onların endişelerini ve taleplerini dikkatlice dinliyor, hukuki süreçte neler gerektiğini anlamaya çalışıyorum. Her aşamada onları bilgilendirmek, hukuki süreçler hakkında şeffaf ve anlaşılır bir dil kullanmak benim için çok önemli. Böylece, hukuki sürecin karmaşıklığını azaltıyor ve beklentilerini daha iyi yönetebiliyorum. Dinleyici olmak, yalnızca doğru stratejiyi oluşturmak için değil, aynı zamanda müvekkillerle güçlü bir güven ilişkisi kurmak için de hayati bir öneme sahip. Etkili iletişim, sadece davayı kazanmak için değil, uzun vadeli işbirlikleri oluşturmak açısından da kritik.’’ dedi.

‘’YARGI, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TEMİNATI OLMALI’’

‘’Türkiye’deki hukuk sisteminde hangi konulara daha fazla dikkat edilmesi gerekiyor?’’ sorusuna cevap veren Demirbaş; ‘’Türkiye’deki hukuk sisteminde dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığı. Son yıllarda yargı üzerindeki artan siyasi baskılar, adaletin sağlanmasında ciddi bir tehdit oluşturuyor. Hukuk, siyaset üstü bir alan olmalı ve yargı organları tüm baskılardan arındırılmış bir şekilde karar verebilmeli. Ancak ne yazık ki, yargının bağımsızlığı zedelenmiş durumda ve bu durum vatandaşların hukuka olan güvenini sarsıyor.

Ayrıca, ifade özgürlüğü ve temel insan hakları konularında ciddi eksiklikler olduğunu da görüyoruz. İktidarı eleştiren gazeteciler, aktivistler ve siyasetçiler üzerindeki hukuki baskılar, Türkiye’nin demokratik yapısına zarar veriyor. Yargı, ifade özgürlüğünün teminatı olmalı; fakat günümüzde bu özgürlükleri kısıtlamak için araçsallaştırıldığını görüyoruz.

Bir diğer önemli konu ise yargı süreçlerinin şeffaflığı ve adil yargılanma hakkıdır. Türkiye’de yargı, çözüm üretmiyor. İş mahkemeye düştüğünde, vatandaş sonuç lehine olsa bile, yaşanan aksaklıklar nedeniyle tatmin olmuyor. Davaların yıllarca sürmesi, tutuklu yargılamaların bir ceza haline gelmesi ve mahkemelerin keyfi kararları, toplumsal adalet duygusunu zedeliyor. Hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmek için, her bireyin adil yargılanma hakkının güvence altına alınması ve yargının siyasi müdahalelerden tamamen bağımsız hale getirilmesi elzem.’’ ifadelerini kullandı.

‘’TEKNOLOJİK AÇIDAN REFORMA İHTİYACI VAR’’

Avukatlık mesleğinin geleceği ve mesleğin zorlukları hakkında konuşan Demirbaş; ‘’Ülkemizde ağır bir hukukçu enflasyonu var. Avukatlık mesleğinin geleceği, Türkiye’deki birkaç temel sorun nedeniyle belirsiz bir görünüm sergiliyor. Her yıl binlerce hukuk fakültesi mezunu piyasaya giriyor, ancak yeterli istihdam alanı yaratılmadığı için genç hukukçular iş bulmakta zorlanıyor. Yetersiz eğitim veren çok sayıda hukuk fakültesi açılması, mesleki niteliği de zayıflatıyor. Bu durum, adalet sistemimize kalitesiz hizmetlerin sızmasına neden oluyor. Türkiye, hukuk devleti endeksinde ne yazık ki alt sıralarda yer alıyor çünkü adalet sistemine olan güven sarsılmış durumda ve hukuki kararlar üzerindeki siyasi etkiler derinleşiyor. Hukuk eğitiminin kalitesinin düşmesi ve yargı bağımsızlığı sorunları, hukukçuların mesleklerini icra ederken karşılaştıkları en büyük engeller arasında.

Yapay zekanın gelişiminin iş yükünü azaltacağı bir gerçek. Ancak avukatlık mesleğinin doğası gereği, yapay zekanın yerini alacağını düşünmüyorum. Çünkü bu meslek, insan ilişkilerinin yoğun olduğu bir alan. Örneğin, yapay zeka icra dairesine bir talep gönderebilir ama icra dairesine gidip memurla görüşüp o talebin takibini yapamaz. Ancak, basit hukuki hizmetlerin otomasyona tabi tutulmasıyla avukatlık mesleğinde bir iş gücü daralması yaşanabilir.

Geleceğe baktığımızda, avukatlık mesleğinin hem eğitim sistemi hem de teknoloji açısından köklü bir reforma ihtiyacı var. Hukuk fakültelerinin sayısının kontrolsüzce artırılması yerine, kaliteye odaklanan bir eğitim politikası benimsenmeli ve adalet sistemindeki sorunlar acilen çözülmeli. Aksi takdirde, hem hukukçuların hem de toplumun adalete erişimi daha da zorlaşacak.’’

Avukatlık mesleğinin zorluklarından bahseden Demirbaş; ‘’Avukatlık mesleği, hem zihinsel hem de duygusal açıdan oldukça zorlu bir süreç gerektiriyor. Yoğun çalışma temposu ve yüksek stres bu mesleğin en büyük zorluklarından. Biz sürelerle çalışıyoruz; yani cevap dilekçesinin gönderilmesinin ya da itiraz dilekçesinin bir süresi var. Sürelerle çalışmak insanı yoruyor. Ayrıca, davaların detaylarına hâkim olmak, sürekli araştırma yapmak ve hukuki süreçleri doğru yönetmek büyük zaman ve enerji gerektiriyor. Müvekkillerin beklentilerini yönetmek de önemli bir sorumluluk; doğru sonuçlar almak için baskı altında çalışmayı zorunlu kılıyor.

Etik sorumluluklar da başka bir zorluk. Avukatlar, müvekkillerinin haklarını savunurken aynı zamanda hukukun üstünlüğüne ve mesleki etik kurallarına uygun davranmak zorunda. Bazen etik ile müvekkilin talepleri arasında denge kurmak güçleşebiliyor; bu da avukatları zorlu kararlar almaya itiyor.

Ayrıca, ülkemizde yargı sürecinin uzunluğu ve yoğun bürokrasi, adaletin geç tecelli etmesine neden oluyor. Bazı davaların yıllarca sürmesi, avukatlar için hem zaman yönetimini zorlaştırıyor hem de müvekkillerin tatminsizliğine yol açıyor. İşimiz kümülatif bir süreç; yani işin sonucuna etki eden birden fazla faktör var. Hakim, savcı ve mahkeme kalemindeki memurlar gibi unsurlar sonuca etki ediyor ama ne yazık ki sonucun külfeti sadece avukata yükleniyor. Bu da mesleğin zorluklarından biri.

Son olarak, duygusal yük, bu mesleğin önemli zorluklarından. Özellikle ceza davalarında ya da hassas aile hukuku meselelerinde, avukatlar müvekkillerin travmalarıyla birebir ilgilenmek durumunda kalabiliyor. Bu da zamanla avukatların psikolojik olarak tükenmişlik hissi yaşamalarına neden olabiliyor.’’ şeklinde anlattı.

‘’STAJ DÖNEMİ ÇOK KRİTİK’’

‘’Hukuk fakültesinde okuyan öğrencilere veya yeni avukatlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?’’ sorusuna yanıt veren Demirbaş; ‘’Esasında tavsiye verecek yaşlarda değiliz, ama edindiğim tecrübeleri paylaşmak istiyorum. İlk olarak, hukukun sadece bir ders değil, aynı zamanda sürekli öğrenme ve gelişim gerektiren bir alan olduğunu belirtmek isterim. Okuma alışkanlığı geliştirmek şart! Sürekli değişen yasalar ve mahkeme kararları var; bu yüzden güncel kalmak için bol bol okumak önemli.

Ayrıca staj dönemi çok kritik. Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra mesleğe uyum sağlamak için avukatlık stajı yaparken, pratikte karşılaştıkları sorunlarla yüzleşecekler. Bu dönemde farklı alanlarda deneyim kazanmaya çalışmalılar. Hangi alanda çalışacaklarsa, o alanda mümkün olduğunca çok deneyim edinmeliler.

İletişim becerileri de avukatlık mesleği için oldukça önemli. Hem yazılı hem de sözlü iletişim becerilerini geliştirmek, müvekkillerle ve meslektaşlarla daha etkili bir şekilde çalışmayı sağlar. Dinleme yeteneği de, müvekkillerin ihtiyaçlarını anlamak ve güven oluşturmak açısından kritik.

Ve son olarak, etik ilkelere sadık kalmak. Her ne olursa olsun, mesleğin onurunu korumak ve adaletin sağlanmasına katkıda bulunmak esastır. Meslek hayatımda bu prensiplerden asla taviz vermedim; bu da benim en büyük kazancım oldu.’’ diyerek sözlerini noktaladı.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.