Yaptırımsız İmar Kanunu Üzerine Bir Anekdot
Büyük felaketin üzerinden bir ay geçti…Depremin ardından sıkça sorular almaya başladım.
Antik Çağ’daki yapılar nasıl yıkılmıyor?
Bu kadar uzun süre nasıl ayakta kalıyor?
Neden bu kadar sağlamlar?
Bu soruların yanıtı aslında çok basit: Ağırlaştırılmış yasalar… Antik Çağ’da yasalar; kişileri, özellikle de mimarları meslek etiğine zorunlu bırakacak şekilde hazırlanmıştır.
Hammurabiyasalarında, imar cezaları;‘’Bir inşaatçı herhangi bir kişi için bir bina inşa eder ve bu binayı uygun bir şekilde yapmazsa ve onun inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse inşaatı yapan öldürülür. (Mad.229.)’’ hükmüyle kısas esasına dayandırılmıştır.
Hititlerde yasalar daha hafifletilmiş,‘’Eğer herhangi biri (inşa eden) temelden taş çalarsa, 2 taşa karşılık 10 taş verir. (Mad.26-29.)’’ hükmü ile ağırlaştırılmış maddi yaptırım uygulanmıştır.
Romalılarda yasalar çok daha hafifletilmiş fakat denetim mekanizması güçlü ve tam anlamıyla işler durumdadır.
Bahsettiğim uygarlıkların yasaları ‘’antik’’ olsa da kuşkusuz ki işe yarıyordu. Bu sebeple herkes mimar olamıyor, herkes inşaat yapamıyordu. Yapanlar ise uzun yıllar akademik eğitimlerden geçiyor, ileri seviye matematik, geometri, fizik, astronomi, bilim ve etik felsefesi, sanat, müzik, hukuk ve tarih derslerini alıyordu. Ağırlaştırılmış eğitim programının yanında usta çırak ilişkisine dayanan uygulamalı iş tecrübesine de sahiptiler. Mimarlık en kutsal mesleklerden biriydi. Öyle ki antik toplumlarda yeteneği fark edilen köleler dahi eğitime tabi olup, azat edilebiliyordu.
Kent planlaması yapılırken mimarların kanaatleri önem taşır, senatolar mimarların uygun gördüğü şekilde imar izinlerini onaylardı. Mimarlık temel sanatlardan biriydi, kent planlama prestij işiydi, yasaların uygulanması ise güçlü devletin göstergesiydi…
Aslında Platon ne güzel özetlemiş, ‘’Bir devlette yasa güçsüzse, çiğneniyorsa, bence yıkılış çok yakındır; ama yasa, yöneticilerin üstündeyse ve yöneticiler onun kölesi ise devlet kurtuluşa ve tanrının verdiği bütün nimetlere kavuşur. (Nomoi 715.)’’ Bu sebepledir ki, politikacılar toplumsal ahlakı ve meslek etiğini gelecek nesillere aktarmak için yasalara sıkı sıkıya bağlılardı. Antik Çağ’da teknoloji ve yasalar daha ilkel fakat canlar sağ idi.
Özellikle son 20 yılda Türk siyaseti,‘’modernizm’’ gereği yöntemlerimizi biraz değiştirdi. İmar yönetmeliği, bilim insanlarımız tarafından yeterli bulunsa da uygulama kısmında büyük sorunlar yaşadığımız görünen bir gerçek. Bunun tek bir açıklaması var; hukukun yavaş işlemesi ve cezai yaptırımların gerektiği şekilde uygulanmaması.
Bizler vatandaş olarak deprem bölgesinde yitirdiğimiz canların acısını yaşarken, yönetici vasfı taşıyan rant bağımlısı güruhların, vakit kaybetmeden kent planlamasına başladıklarınaşahit olduk.Cezai yaptırımsızlığın sonucu olarak 2023 Türkiye’sinde, meslek sahipleri beyin göçü ile vatanını terk etmiş, teknolojimiz gelişmiş, yasalarımız modern, ama canlarımız toprak altında…Yargıdan korkmayan A4 planlamacıları ise geleceğimizi şimdiden tayin etmişler bile…
Katılıyorum, güzel bir yazı olmuş, teşekkürler..
Çok doğru