Vefa ve Sadakat Üstüne -1
Ekonomik sıkıntılar, dünyayı konuşturan ve ürküten çevre sorunları, günlük siyasi çalkantılarla dolu gündem, sosyolojik olarak toplumun sosyo-güncel hayatında büyük yer kaplarken, anlıkyaşadığımız, anı yaşadığımız günümüz dünyasında, günlük yaşantımızda bazı kelimeler, bazı kavramlar vardır ki sanırım anlamlarını bir kez daha hatırlamak, kendi iç dünyamızda önce kendimizle hesaplaşmak daha sonra sosyal,beşerî,ticarî,siyasî yaşantımıza tekrar bu yeni şablon ile hayatımızı idame ettirmeliyiz.
Gelin “Sadakat” ve “Vefa” üzerine biraz söyleşelim.
Sadakat; doğru düşünmek, doğru konuşmak, doğru davranış sergilemek ve aynı zamanda doğruluğu kalpte korumak demektir. Bu mânâdaki sadakat, izafî bir tabir olup belli bir ölçüsü de yoktur.
Sıdk sıfatı da; tıpkı ismet, emanet, tebliğ ve fetanet gibi, enbiyâ-i izâmın(kalp, söz ve davranış bütünlüğü içinde tamamen Allah’a inanan kimseler) sahip olduğu sıfatlardandır. Bu sıfatlar, onların hususiyetlerindendir. Kâmil mânâda herhangi bir kimsede bulunup bir başkasında bulunmayan özellik demektir. Dolayısıyla sadakat, zirve noktada Enbiyâ-i İzâmda bulunur.
Ve onu sadece ‘söz doğruluğu’ şeklinde yorumlamak da eksik bir anlayıştır. Sadıklar, kalpleri doğrulukla dopdolu olan ve tamamen Allah’a kilitlenen insanlardır. Onların kalbî dünyalarındaki bu durum, her zaman davranışlarına da aksedecektir. Zira onların kalpleriyle, söz ve davranışları arasında herhangi bir farklılık söz konusu değildir.
Vefa da, tıpkı sadakat gibi ölçüsü tam bilinemeyen izafî bir tabirdir. Vefa, birine karşı ister baştan verilen, isterse verilip kendisine hatırlatılan şeylere karşı borcunun şuurunda olarak o borcu eda etmek demektir.
Bu da, çok defa karşılıklı mukaveleler şeklinde gerçekleşir. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, Ben de size karşı ahdimi yerine getireyim.”
Yani Bana karşı vefalı olun, verdiğiniz sözü davranışlarınızla yerine getirin ki, Ben de bu mukavelede size verdiğim sözü gerçekleştireyim, buyurur.
Ayrıca şu iki âyet-i kerimede de “Siz Beni anın ki Ben de sizi anayım.”
“Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder.” buyrulmaktadır ki, bu türlü durumlarda yerine getirilen şeylerin hepsi birer vefa ifadesidir.
Vefalı olmak, bir taraftan sadakat gereken zata karşı o his ve tavrımızı korumak, bir diğer taraftan sorumluluğumuzun şuurunda olmak ve onun gereklerini yerine getirmek, bir başka açıdan da, onun teveccühü ölçüsünde ona teveccühte bulunmak demektir.
Tüm bunların ardından kendimize bir bakalım; Yaşarken birbirimize yakınlığımız veya uzaklığımızı, samimiyet yada mesafeli konumumuzu, muhabbet veya suskunluğumuzu neye göre saptar olduk hiç kendinize sordunuz mu ?
Devamı yarın…