“Vapurda Çay, Simit, Sohbet” Ömer Öztürk ile Sohbet
Sanat ne için gerekli? ya da gerekli mi? bu soru bu aralar kafamı kurcalıyor. Sanat ile ilgilenen insanlar ile konuşunca aslında bu sorunun cevabını alıyorum.
Şunu da söyliyeyim “sanat” sadece resim yapmak film çekmek değil sanat her şeye dokunuş yapmak güzelleştirmek ya da farklı kılmak için gerekli.
Sohbet ederken kırıcı olmamak empati kurmak her konudan konuşabilmek ve bu gibi özellikleri sanat ile ilgilenen insanda daha çok bulabiliriz. Bu özellikler, diğer insanlarda da vardır ama sanatçı insan daha çok olur, sanatçı insan naif olur, objektif olur olmalıdır.
Geçenlerde Evren Can Gündüz ve Semiramis Pekkan’ın beraber söyledikleri şarkının lansamanına Kabataşa bir cafeye gittim.
Cafe’de pazar günleri trt’de izlediğim “Vapurda Çay, Simit, Sohbet” adlı kültür-sanat içerikli programın yapımcı ve sunucusu Ömer Öztürk ile karşılaştım. Hemen yanına oturup güzel bir söyleşi yaptım.
M.Haluk Yalçınkaya: Her pazar Trt’de severek izlediğim “Vapurda Çay, Simit, Sohbet” adlı kültür-sanat içerikli söyleşi programı fikri nasıl oluştu ?
Ömer Öztürk: Aslında, İstanbul’da yaşayan herkesin yolculuk yaparken en mutlu olduğu yer Vapur’dur. Üniversiteye giderken günün en güzel zamanlarını vapurda geçirirdim. Stüdyo ortamlarında çalıştığım zamanlarda, büyük binaların içerisindeki cansız yeri canlandırmaya çalışacağıma aklıma herkesin gözdesi olan bir yerde bu söyleşiyi yapma fikri geldi.
İnsanlar, trafikten sıkılmaz mıyız? Mesela, bugünde Maslak’a gittim karşıya vapur ile geçtim ne zaman denizin üzerinde olsam kendimi daha iyi hissediyorum. Siz de öyle gelmiyor mu ? “Vapurda Çay, Simit, Sohbet” programına başlayalı tam 12 yıl oldu.
Hep öyleydi İstanbul’un vapurları başka bir güzel. Ben Eskişehirliyim, Bilgi Üniversitesi’ni okumak için İstanbul’a geldim.Öğretim görevlisi olmak için üniversite’de kaldım sonra bu fikri düşünüp yapmak için çabaladım. Demo çektik bir daha çektik, ilk başta yolcuların fotoğraflarını çektik. Bazı sorular sorup onları gazetelerde yayınladık. Sonra kamera ile tanıştım yönetmenlik yapmaya başladım. Derken kendimi projeyi geliştirdik. Medya ve iletişim sistemleri mezunuyum. Bir ara Televizyon haberciliği ve programcılığına çalıştım 5 yıl boyunca kanallarla görüştüm. Akademisyen olduğum için kanallar ve televizyon ile bağlantım yoktu. Bir program nasıl olur? bunu kanallara nasıl kabul ettirirsin aşamaları görüşmeler yaptık.
En son TRT ‘de bir yöneticiye bu fikir sunduk, projemizi beğendi ve belli aşamalar dan sonra TRT ile yapmaya başladık. 12 yıldır TRT ‘deyim ve program çok beğeniliyor.
Staj dönemimde, Mehmet Ali Birand’ın yanında çalışmıştım 20 yaşındaydım, o dönemler Mehmet Ali Birand 25.yılını kutluyordu. 32.Gün’de çalışmaktan çok gurur duymuştum, bende ilerde böyle uzun sürebilecek bir proje yapamak isteği ve düşüncesi oluştu ve bu projeyi düşündüm geliştirdim.
M.Haluk Yalçınkaya: Harika bir proje geliştirdin ve aynı zamanda sunuculuğunu yapıyorsun, sinema ile ilgin olduğunu biliyorum, sinema ile ilgili çalışmalarından bahseder misin ?
Ömer Öztürk: Son 20 yıldir bir sinemacı gibi filmleri izliyorum. Yani film bittikten sonra bu film bir cümle ile ne anlatmaya çalışıp yakalamaya çalışıyorum. Bir sohbet tadında film çekme isteğim var.
Ama sinema biraz aristokrat bir şey hem televizyon programı yap hem söyleşilere katıl hem konferans ver, hem reklam da yaratıcı fikirler yap, hem de sinema yap bütün bu işleri beklemeye alıp sadece sinemaya yoğunlaşacağım günlerimin olmasını çok isterim.
Çünkü biz 475 bölüm oldu her hafta yapıyoruz hiç sezon arası vermedik bu süreçte… Sinema için düşünceleri ve senaryo dersi aldığım Ebru Ceylan, Zeynep Özbatur ve Burak Göral ile beraber çalıştım.
Biriktiriyorum ama inşallah o boşluğu bulursam yapacağım. Yazmaya başladım bazı şeyler insan yoğun bir konsantrasyon içine girmeli.. Senaryo yazarken de filmi çekerken de araya boşluk girdiği zaman hayal ettiğin şeyden sapabiliyorsun. O yüzden düşünüp başlayıp çekip yenisine geçmek lazım.
M.Haluk Yalçınkaya: Bölüm arasında en çok unutamadığın senin için önemli ya da komik olan bölüm hangisi?
Ömer Öztürk: Hep sevdiğim insanları davet ettim. Hayatımı çok besleyen konuşmalar oldu, çok komik anlar da oldu 475 bölüm, hepsi harika konuklar ile güzel sohbetler oldu. Bütün konuşmalar sohbetler benim için önemli. Konukların gözüyle görmeye çalışıyorum. Vapur yolculuklarının sonunda ünlü isimler hatıra defterine yazı yazıyorlar. Çoğunun oraya güzel şeyler yazdığını gördüğüm için onlarda bende bundan keyif aldığımızı anlıyorum.
Bundan sonraki süreçte de devam ederiz inşallah…
M.Haluk Yalçınkaya: “Vapurda Çay, Simit, Sohbet” için hedef ne?
Ömer Öztürk: Hedef böyle devam etmek sonuçta bir sayı rakam yok… Zaman o kadar hızlı akıyor ki akış anlamıyorsun kışında, yağmurda da pandemide de çektik. Sokağa çıkma yasağında da çektik 12.yıl İstanbul boğazına tanıklık ettik… İstanbul’un simgesini yaşatmak ve ünlü isimlerle zamanda yolcularla buluşturmak fikriydi. Çay simit eskimez yani değerli hale gelecek simgelerimiz… Çok uğraştım yani… 12.yıl 475 ünlüyü vapura bindirdik.
M.Haluk Yalçınkaya: “Vapurda Çay, Simit, Sohbet” programında, hangi kriterlere dikkat ediyorsun?
Ömer Öztürk: Vapurdaki konuklara bakarsanız hepsi kendi alanlarında başarılı insanlar, hayata bir şeyler katan birikimlerini paylaşan insanlar.
Evrencan Gündüz’de konuğumuzdu Atilla Dorsay’da zamanında Mehmet Ali Alabora’da Levent Yüksel’de bu insanlara bakınca birikimi vizyonu benzerdir.
Çok isim var Barbaros Şansal’da yıllar önce yapmıştım sanırım 3.programın konuğuydu bir daha yapmak isterim. Hep orijinal insanlardı.
M.Haluk Yalçınkaya: Soruları seçerken başarı hikayelerinden mi gidiyorsunuz?
Ömer Öztürk: Hepsi başarılı, hepsi master yapmış konservatuar derece almış ailesi müzisyen baktım bu insanlar benzerler. Bu isimler başarılara imza atmışlar. “Hayata nasıl bakıyorlar?” sorusu önemli herkes çalışıyor onların gözünden nasıl görülüyor.. Konuşulanın özüne bakıyorlardı.
M.Haluk Yalçınkaya: 475 bölümdür aradığın soruları bulabildiniz mi ?
Ömer Öztürk: Yaşam devam ettikçe sorular da devam eder. Aslında önce ara sonra bul demiş ya Mevlana.. İnsan ne istediğini bilecek bende aslında ne istediğimi bilip karşımdaki insanı bana verecek cevabı aslında hayal etmiyor değilim ama ona kapı açmam gerekiyor ki güzel bir pas versin.
Programa konuk ilan konukların sosyal medyada da insanlar tarafından izleniyor, dinleniyor. Bizim programımızı aileler izliyor.
O yüzden bir gün TRT genel müdürü aramıştı “Ömer Öztürk” tebrik ediyorum pazar sabahında magazin programlarını kaliteli felsefe sohbeti yaparak geçtiğin için. Sonuçta çok izleniyordu ve o sohbetle de geçiyor olması güzel bir başarıdır.
12 yıldır en çok sevdiğim şey aslında TRT’nin montaj, denetim ekibiyle çalışmak biz programı banttan çekiyoruz sonra denetime gönderiyoruz.
Açıkca söylemek gerekirse geçtiğimiz haftaki bölümde denetimden hiç bir revize almadan geçtik.
Youtube ‘deki sohbet sürecini biraz değerlendirdiğiniz zaman, argo kullanılıyor, benim kimliğime uzak sosyal hayata da argo kullanan bir adam değilim.
Çok gidilmemesi gereken yerlere gitmiyorum aile ilişkilerimde ünlülerle de gitmiyorum hayatımda felsefe yaparken aileden biri diyor ki a bu evlimi çocuğu var mı insanların merak ettiği de bu özel hayat oluyor.
Ben çok özel hayata girmeyi sevmediğim ve nerde durmam gerektiğini bildiğim için TRT’den de hiç bir zaman sansür almadım.
Benim konuğum olduğu için Ömer Öztürk’e teşekkür ederim.
İyi Seyirler..