“ÜLKENİN FİKİR HAREKETİYLE YÖNETİLMEYE İHTİYACI VAR”

“ÜLKENİN FİKİR HAREKETİYLE  YÖNETİLMEYE İHTİYACI VAR”
17.01.2024
A+
A-

Millet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdurrahman Önder, İl Başkanı Hüsamettin Akyıldız ve Yönetim Kurulu Üyeleri yapmış oldukları ziyarette partinin vaatlerinden söz etti. Genel Başkan Yardımcısı Önder, ülkenin AK Parti ve CHP’nin dışında başka bir yol izlemesi gerektiğini ifade etti.

SEMA NUR AVŞAR

Millet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdurrahman Önder, İl Başkanı Hüsamettin Akyıldız ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Kent Bursa Gazetesi’ne ziyarette bulundu. Partisinin vaatlerinden söz eden Abdurrahman Önder, Türkiye’nin iyi yönetilmediğini, AK Parti ile CHP dışında milletin başka seçeneklerinin de olduğunu belirtti.

MİLLET PARTİSİ OLARAK NE AMAÇLIYORSUNUZ?

Partiler, ülkeyi yönetmeyi amaçlarlar, partilerin hedefleri vardır, idealleri vardır. O hedeflerin ideallerin gerçekleşmesi için çalışmalar yapar. Bizde Millet Partisi olarak Türkiye’nin her tarafından seçimlere katılma hakkı elde etmiş bir partiyiz ve çok iddialı bir topluluğuz. Biz Türkiye’nin ve Bursa’nın iyi yönetilmediği kanaatindeyiz. Bizim Türkiye’yle ilgili “Muhteşem Türkiye” projemiz var.

Devletimizin süratle bir hukuk devleti haline gelmesini, getirilmesini istiyoruz. Türkiye’nin kötü yönetildiğini gören her vatandaş, bu durumdan kendisine vazife çıkarıp bir şeyler yapması lazım, yapabilmesi lazım… Emekliler kan ağlıyor, işçiler kan ağlıyor, memleket sürekli gergin, kimse başını kaldıramıyor. Peki bizim insanımız buna layık mı? Aslında değil, olmamalı. Bu kısır döngüyü kırmamız gerekiyor. Siyaset rahmani manada yapılmalı.  Biz de milletimize şu mesajı vermeye çalışıyoruz: “Ey millet sen Ak Parti’ye veya Chp’ye mahkûm değilsin bak bizde varız, dersimizi çalıştık, projelerimiz var, planlarımız var, bizde varız.  ‘Alternatifsiz değilsin, çaresiz değilsin’ demeye çalışıyoruz.

BURSA’DA NE GİBİ SORUNLAR GÖRÜYORSUNUZ?

Biz bir fikir hareketiyiz, bir fikir partisiyiz. Bursa’nın yönetilmesiyle ilgili de fikirlerimiz var. Bursa kötü yönetiliyor… Bizim bu konuyla ilgili “Muhteşem Türkiye” projemiz var. Türkiye’nin 81 vilayeti var eğer 81 vilayet muhteşem olursa Türkiye’de muhteşem olur. Her siyasi bu problemleri çözeceğini söyleyerek geliyor ama çözmüyor.  Benim Ak Parti’ye oy vermemek için sebeplerim var. Haşim İşcan Caddesi altındaki TOKİ binaları bir vatandaş olarak benim Ak Parti’ye oy vermemem için yeterli bir sebep. TOKİ konutları ilk etapta 11 katla başladı, şu anda 26 kat binalar var. Kuş bakışı Bursa’ya baktığınız zaman yeşil Bursa’yı artık göremiyorsun. Tarih şehri, kültür şehri, turizm şehri Bursa’yı göremiyorsun.  Mutlaka yeni insanlar gelmesi lazım. Türkiye’deki siyasi hareketler fikir, proje üretmiyorlar.  Türkiye’nin bir fikir hareketi, bir fikir partisi tarafından yönetilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu yönetimde de şunlar olmamalı; Günübirlik politikalarla ülke ve şehir yönetilmez, yönetilmemeli, çözüm vadeli olmalı. Biz vatandaşa diyoruz ki ‘Sen çaresiz değilsin’! Çaresizseniz, çare sizsiniz… Bu çaresizlik bataklığından toplumu kurtarmak lazım. Alternatif üretmek lazım. Bursa kötü yönetildiği zaman sadece biz etkilenmiyoruz, Türkiye kötü yönetildiği zaman sadece bizler etkilenmiyoruz ki herkes etkileniyor. Yeni nesle bir bakalım, özellikle son zamanlarda okuyan nesil yurtdışına gitmek istiyor. Hâlbuki Türkiye dünyanın en önemli kara parçasına bulunan cennet bir ülke. Bu sefer düşünüyoruz bu çocuklar bizim çocuklarımız, neden bizim topraklarımızla yaşamayı reddederek bu topraklara bu devlete, bu millete hizmet etmeyi seçmiyorlar da dışarıya gidiyorlar. Biz bu kıt kanaat imkânlarımızla o çocukların yetişmesi, okuması için paralar harcıyoruz, üniversiteler kuruyoruz. Biz yetiştiriyoruz, bakıyoruz bizim yetiştirdiklerimiz gidiyor başkalarına hizmet ediyor. Bütün bunlar çok ciddi sıkıntılara yol açıyor. Ama bütün bunları düşünen bunlara göre yatırım yapan, ülkenin geleceğine hizmet eden adımlar atan hiç kimse yok. Herkes günü kurtarmaya çalışıyor. Bir ülkenin uzun vadeli, orta vadeli, kısa vadeli hedefleri olmalı. Bu Bursa içinde geçerli. Bu hedefler belirlenmeli ve bu hedeflere ulaşarak yol kat edilmeli. Rahmetli Barış Manço’nun tabiriyle Ali’nin yazdığını Veli’nin bozduğu bir sistem olmamalı. Hiçbir kurtuluş beş seneden beş seneye iradeni bir zarfa koyup bir sandığın içerisine atmakla gerçekleşmez. Böyle bir umut da yok, böyle bir kurtuluş da yok. Bu açmazdan Türkiye’yi kurtarmak lazım. En güzelini aramalıyız, en iyiyi aramalıyız.

VATANDAŞA BAKTIĞIMIZ ZAMAN CİDDİ ANLAMDA  ŞİKAYET EDİYOR AMA SEÇİM SONUÇLARINA BAKTIĞIMIZDA %50’NİN ÜSTÜNDE BİR OY ORANI VAR. BUNU NEYE BAĞLIYORSUNUZ?

Öğrenilmiş çaresizlik… Bu psikolojideki insanlar var olan süreçten kurtulmayı, bir umut aramayı hayatlarından çıkarıyor. Buna mahkûm olduğunu düşünüyor. Bizde ısrarla söylüyoruz; Mecbur değiliz! Bu oyunu bozmak lazım. Artık bu oyuna ‘hayır’ demek lazım. Herkes kendi üstüne düşeni yaparsa bu oyunu bozarız. Millet olarak üstümüze düşeni yapmalıyız. Herkes itiraz etmeli çünkü yanlış yönetiliyoruz.

MÜLTECİ SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR?

Sürekli bir güvenlik sorunu varmış gibi vatandaşın önüne bir güvenlik sorunu getiriliyor. Dış güvenlik, iç güvenlik derken vatandaş korkutuluyor. O zaman vatandaş diyor ki; Ne yapalım aç kalalım, susuz kalalım ama güvenliğimiz tehlikede olmasın.  Mülteci sorunu tüm ülkenin sorunu haline geldi. Türkiye’de özellikle Bursa’da çok büyük bir göç var. Güneydoğu illerimiz neredeyse bazı ilçelerinde demografik yapı tamamen ele geçirildi. Hiçbir ülke kendi içerisinde böyle tedbirsiz insan almalı. Bizde 1970’lerde Almanya’ya ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gönderdik insanımızı ama gerek sınavla, gerek güvenlik soruşturmasıyla gerekse deneyerek bu işlemler gerçekleştirildi. Şimdi ise mevcut savaş ortamı bahanesiyle, düzensiz bir şekilde mülteci sayısının yaklaşık 13 milyona yaklaştığı söyleniyor. Bu insanlar artık Türkiye içerisine yerleşmiş durumda.

MÜLTECİLER GİTMELİ Mİ KALMALI MI?

Bunun tarihsel sürecine bakmak lazım. Bizim bugün gönderelim diye bahsettiğimiz insanlar dünkü bizim vatandaşlarımız. Türkiye 19.802.000 km karelik bir toprak büyüklüğünde 780.000 km kareye mahkûm edilmiş bir ülke. Şu anda etrafımızda sancı varsa etrafımızda kan varsa etrafımızda gözyaşı varsa bunun bir sebebi de bizim mahkûm edildiğimiz coğrafyanın bize yetmemesi. Suriye ile Türkiye’nin 910 kilometrelik sınırı var Irak’la Türkiye’nin de 348 km sınırı var. Zaten bu sınır çizilirken aileler, mahalleler, yer yer şehirler birbirinden ayrılmış, burada bir problem var. Bir başka problem şu, o sınırların önemli bir kısmı cetvelle çizilmiş, o sınırları cetvelle çizen insanlar istediğimiz zaman bu sınırları da değiştiririz diyerek çizmişler. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şu anda oturduğu kara parçasının adı Anadolu.   Bir devlet için aslolan şudur. Eğer birilerinin hakkını korumak istiyorsanız o insanları kendi topraklarından etmeden haklarını korumanız lazım, doğru olan budur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunu yapamadı. Türkiye’ye 750.000 insan geldi. Bunlar Türk, önemli bir kısmı Müslüman ve gidecek, sığınacak bir başka yerleri de yok. Siz bunları kabul ettiniz.  Bu konu bir açmaz haline geldi. Buradaki insana da haklarını vermek lazım. Konuta ihtiyacı varsa konut üniversiteye ihtiyacı varsa üniversite yapmak lazım. Mültecilere 30 kilometrelik bir güvenlik sınır oluşturup orada bu insanlara bakabilirdik. Eğer ülkemize almamız gerekenler varsa çeşitli aşamalardan geçtikten sonra, gerekli araştırmaları yapıp sonra alınması gerekenleri alırdık. Bu noktada fikir sahibi olan, hedefleri olan, projeleri olan iktidar lazım. Türkiye onlarla yönetilmeli. Şimdi Suriyelilerin önemli bir kısmı şu anda Türkiye’de ucuz iş gücü oldular. Çalışıyorlar, patronlarda göndermek istemiyor. Şu anda çoban bile bulunamıyor, toplum bilinçli bir şekilde tembelleştirilmiş.  Türkiye’deki şartlar sağlanabilirse, kendi memleketlerinde can güvenliği, mal güvenliğini, konut güvenliğini sağlanabilirse gitmek isteyenleri göndermeliyiz. Ama bunu rıza ile yapmalıyız.  Biz kimin ne ihtiyacı varsa o ihtiyacın giderilmesini istiyoruz, bu devletin gücü bunu yeter. Eğer Türkiye doğru yönetilirse, üstüne düşen bütün sorumlulukları yerine bu coğrafyanın ve dünyanın bir numaralı süper gücü olur.  Şu anda Filistin’de, Doğu Türkistan’da da katliam yapılıyor. Filistin’dekiler bizim dindaşlarımız, Doğu Türkistan’dakiler de soydaşlarımız. Bu katliam böyle demeçler vermekle bağırıp çağırmakla çözülecek bir problem değil. Burada irade beyanında bulunmak lazım. Zalimin karşısında sadece lafla durursan olmaz. O zaman durmuşta sayılmazsın, sen zalimin karşısına zalimi caydıracak bir güçle çıkmalısın.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.