Tüketim mi, İsraf mı?
Herkes hayat pahalılığından yakınıyor ama savurganlık ve tüketim çılgınlığı da almış başını gidiyor.
Elbette temel ihtiyaçlar karşılanacak buna bir sözüm yok. Ancak ölümlü dünyada sanki hiç ölmeyecekmiş ve sonsuza dek burada kalacakmışız gibi herşeye sahip olma hırsı çok büyük hüsrana uğratacaktır.
İsraf diyorum ama bunu sadece yiyip içmeyle ilgili anlamayın. Hayatımızın her anını boşa harcamamalıyız. Suyu, elektriği, ekmeği, kıyafeti, zamanı yani aklımıza gelebilecek hayata dair kullandığımız her şeyi hesaplamalıyız. Dikkat edelim, israf etmeyelim adı altında da cimrilik yapmak da doğru değildir. Bu ikisinin ortasını bulmak en doğrusudur.
Farkına varmadan öyle bir tüketim toplumu haline geldik ki gereğinden fazla yiyip içiyoruz. Ama sonunda, sağlığımızdan oluyoruz. Gereğinden fazla harcıyoruz. Gereğinden fazla kılık kıyafet mal mülk ediniyoruz. Sonunda biriken borçların altında eziliyoruz. Nefsin doyumsuz olduğunu unutuyoruz.
Bu israfın dini boyutunu da hesaba katıp düşünecek olursak bilmemiz gerekir ki; kıyamette herkes bu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
1- Ömrünü nasıl geçirdin?
2- İlmi ile nasıl amel ettin?
3- Malını nereden, nasıl kazandın ve nerelere harcadın?
4- Bedenini nerede yordun yıprattın?
Hayatımızın muhasebesini yaparak düşünelim ne kadarına cevap verebiliyoruz…