Selçuk Tekay

07.07.2021
A+
A-

14 Haziran 2021’de, İstanbul’da, geçirdiği bir kalp krizi sonrasında vefat eden; kemani, besteci, müzisyen ve orkestra şefi Selçuk Tekay, Beyefendiliğiyle anılmış ama bu sıfatın sıralanan özellikler için yeterli olup olmadığı tartışmaya açılmamıştır çünkü Tekay’a koyunun olmadığı yerdeki Abdurrahman Çelebi muamelesi reva görülmüştür. Bu da onun işine gelmiştir çünkü sözü edilen özelliklere sahip olmasını, bu muamelenin kendisine reva görülmesine borçludur.

1 Ocak 1953’te Kağızman’da dünyaya gelen, burayı, folklorla organik veya inorganik bir bağlantı kurma gereği duymadan sadece doğduğu yer olarak hatırlayan Tekay’ıkemanilikle yetinmeyip Virtüözlük aşamasına yükseltenler, hem, sözgelimi  HaydarTatlıyaygibi kemanı Osmanlı Musikisi’nden kalkarak müzikler arasında son durağı olmayan yolculuklara çıkaran bir isimle karşılaşamadıkları, hem de, onun donanımında bir ismi bulmayı istemedikleri için Virtüözlük Tekay’ın payına düşmüştür.

Konservatuvar eğitimi sonrasında; Emin Ongan, Feridun Darbaz ve Teoman Önaldıgibi bestecilerin rahle-i tedrisinden geçen Tekay’ın besteciliği bu isimlerin gölgesinde bile kalamadığı için onu bir musikişinas olarak görmek mümkün değildir.

Diğerlerine göre orkestra şefliğinin hatırı sayılabilir çünkü Tekay, enstrümanistler, hem onun bestelerini, hem de o bestelerin düzeyindeki çalışmaları yorumlarlarken  onların yöneticisi ve yönlendiricisidir.

Yorum ve icra bilgisi; Ebru Gündeş, Muazzez Abacı, Emel Sayın gibi, Türkiye’ye özgü Popüler Kültür’e eklemlendirilmiş, Türk Sanat Müziği’nin temsilcilerine eşlik edecek kadardır. Bu kümede bir Özdal Orhon ya da onun birikiminde bir ismi düşünmek, düşünene düz ovada yolunu şaşırtmaktan başka bir işe yaramaz.

Tekay’ın sade suya tirit bir kemani ve besteci olmasında Beyefendilik sıfatının gereklerini yerine getirmesinin payı büyüktür. Bu sıfat;  varolagelen düzeneğe uymayı gerektirmiştir, Tekay da ona elifi elifine uymak için, elinden gelenin fazlasını pratiğe dökmüştür.

Söz konusu sıfatı;Osmanlı Musikisi’ne yönelik çok katmanlı arkeoloji gerçekleştirmekle birlikte mazide kalmayan, maziyi, deneyselliği elinin tersiyle itmeyen âtiylebuluşturan CinuçenTanrıkorurgibi bir musikişinasın kabullenmesi beklenemez. Böyle olduğu içindir ki, Tanrıkorur’un vefatı, kadir kıymet bilenler dışında umursanmamıştır.

Eşlik ettiği isimler arasında Zeki Müren’in bulunması Tekay’ın nitelik çıtasının yüksek olduğunu gözler önüne seremez çünkü 12 Eylül 1980 sonrasının Müren’i, artık, Radyo Günleri’nin; Lale ve Nerkis İpekçi, Akile Artun gibi, teganni kültüründen ziyadesiyle nasiplenmiş kıymetlilere özendiği her hâlinden anlaşılan hanende hatta muganni olarak hatırlanmayı canıgönülden arzulayan solisti değildir.

Bestecilik üzerinden Tekay’ı; Yusuf Nalkesen, Erdoğan Berker, Avni Anıl gibi, Tanrıkorur kadar muhalif olmayan isimlerin yanına götüren eli boş döner çünkü bu isimler de ilhamını  nahiflikten de alsa itirazı biriktirmeyi ihmal etmemişlerdir.

Bülent Ersoy’la Ebru Gündeş’in kurgulanmış cedelleşmelerinin başrolü üstlendiği sözümona yeni yetenek keşfetme yarışmasında, yaşatılan kuru gürültüye bazen dâhil olurken Beyefendiliğinden taviz vermediği, daha doğrusu vermediği izlenimi uyandırdığı için takdir toplayan Selçuk Tekay, aradan yıllar geçtikten sonra, Türk Sanat Müziği özelinde müziğe hakikaten vâkıf isimler tarafından; kemaniliği ve besteciliği es geçilerek Beyefendi Bir Orkestra Şefi olarak hatırlanacaktır.

Sözü kemandaki Virtüözlüğünden ve besteciliğinden açanlara yöneltilecek soru bellidir:

Beyefendiliğinden taviz vermeyen hangi  enstrümanist ve besteci yıllar sonrasına kalabilmiştir?

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.