Robert Wyatt
Söz, politikayla müziğin layıkıyla harmanlanmasından açıldığında akla gelebilecek isimlerden biri hatta ilki Robert Wyatt’tır.
Onun müziğine hakikaten sabitlenen kulak, hem politikayla siyaseti birbirinden ayırarak, sığlığın diğer adı olan siyaseti elinin tersiyle iterek tercihini politikadan yana kullanan, hem, Politik Doğruluk kavramının içini âdet yerini bulsun diye doldurmayan, hem de politikayı, canıgönülden bağlı kaldığı Marksizm dâhil olmak üzere ideolojilerle yönünü bulmaya çalışan bir âciz değil, gündelik pratiğin katalizörü olarak gören bir sesi duymaktan kendisini alamaz.
Wyatt’ın Marksizmle ilişkisi; Türkiye’nin; Cemil Meriç’in ifadesiyle, Karl Marx’ın elinden çıkan Das Kapital’i değil de, Louis Althusser’in Kapital’i Okumak’ını dostlar alışverişte görsün diye okuyarak Marksizmi idrak etmeye çalışan, böyle ilerledikleri için de faaliyetlerinden sağlıklı bir sonuç elde edemeyen sözümona heveslilerin değil, ilhamını Althusser’in Ortodoks argümantasyonundan almamış yepyeni bir Das Kapital analizine girişen ve bu yöndeki mesaisini sürdüren David Harvey’nin ilişkisiyle açıklanabilir.
Müzisyenliğini her göze sokmamakla birlikte teorisyen olmadığını da, gerçekleştirdiği söyleşilerde ve şarkı etiketi vurulamayacak eserlerinde hatırlatan; Marx’ın, Salto Mortale adını verdiği Para- Meta- Para kısırdöngüsünü sol anahtarının varlığından duyduğu coşkuyla notalara aktarmakla kalmayıp nakışlayan Wyatt; Harvey dışında; Transkritik başlıklı eserinde; Marx’la Immanuel Kant’ı buluşturan, ikisini de tersyüz ve altüst eden Kojin Karatani’nin müzikteki karşılığı olarak görülebilir.
Marx’ın Osmanlı özelinde Doğu’ya peşin hükümlü bakışıyla mesafeli olduğunu; aslen İsrailli olmakla birlikte, gözlerini dünyaya açtığı Londra’da hayatını sürdüren; politik aktivistliğini ve edebiyatçılığını, Caz müzisyenliğinden ayırmayan, semitizm ve antimetisizm arasında mekik dokuma gereği hissetmeyen; Osmanlı musikisini de özümsemiş Gilad Atzmon ile stüdyoya girerek belgeleyen Wyattt, Doğu bilgeliğini, Avrupamerkezciliğin hedonizmine yeğlemekten vazgeçmemiş bir isimdir.
Kendisini Umutsuz iyimserliğin iz sürücüsü olarak gören, erkek egemen söyleme icazet vermeyen eserleri sinematografik özellikler barındıran Wyatt, yukarıda sıralanan isimler kadar, bir eserini ithaf ettiği Greta Garbo’yla da ortak paydada buluşturulmalıdır çünkü Garbo da onun gibi, hırsı değil, arzuyu içselleştirmiş, Ünlü olarak anılmayı Sıradanlığıyla kalmaya yeğlemiştir.
Astroloji sihirli gelebilir ama asıl sihirli olan astronomidir tespitiyle ve Charles Darwin’i yeniden konumlandırmasıyla bilinen Richard Dawkins’e bir eserini ithaf eden Wyatt, maddedeki manayı ve manadaki maddeyi sezmeye davet eden bir müziğe imzasını atmıştır.
Marksizmle ilişkisine, Josef Stalin ve yandaşlarını karıştırmayan hatta onların olabildiğince uzağında duran Wyatt’ın, merkezine Stalin’i aldığı eser, onu, Adolf Hitler ve Benito Mussolini gibi diktatörlerden ayırmayan bir müzisyeni dinleyiciyle buluşturmuştur.
Siyasi partilerle değil, hızını eğlenceden alan partilerle daha fazla ilgilenen Wyatt, katıldığı bir partide pencereden düşerek sakatlanmış ve hayata tekerlekli sandalyesinde tutunmak zorunda kalmıştır ama yaşadığı trajedi, hayattan elini eteğini çekmesini beraberinde getirmemiştir çünkü onun için mücadele, direnme hayatın olmazsa olmazlarıdır.
28 Ocak 1945’te doğan Robert Wyatt, kalıp ve kategorileri un ufak ederek ilerleyen bir müzisyendir.
Kalıp ve kategori sevdalılarına, onun, sınır ihlalini önemseyen dünyasında yer yoktur.