Peyami Safa Yeşilçam ve Televizyonda-1
Reşat Nuri Güntekin’i Yeşilçam, Değirmen hâricinde yanlış konumlandırırken, ondan on yıl sonra dünyaya gelen Peyami Safa, Yeşilçam’dan önce, Türkiye’de var olduğu sanılan edebiyat dünyası tarafından layıkıyla ele alınamamıştır. Kitaplarının yayın hakkını elinde bulunduran Ötüken Yayınevi de bu değirmene su taşımıştır.
Edebiyat dünyası ve sözü edilen yayınevine göre Safa, milliyetçiliğin bayraktarlığını üstlenen muhafazakâr bir yazardır. Oysa Safa’nın eserlerinin yüzeyinde gezinmeyen gözler, onun bir bayraktar ya da Nâzım Hikmet ve Cahit Sıtkı Tarancı gibi, onun karşı kutbunda oldukları sanılan isimlerle kalem kavgasına tutuşmuş olsa da, savaşçı olmadığını, tereddüdün gergin teli üzerinde Reşat Nuri gibi gezindiğini berrak bir şekilde görebileceklerdir.
Edebiyat dünyasının ve yayınevinin, bu berraklıktan nasiplenememesi, doğal olarak bulanık, ne anlattığı belli olmayan uyarlamaların gün yüzüne çıkmasına yardımcı olmuştur.
Safa’nın sorunlu bir şekilde uyarlanan ilk eseri Sözde Kızlar’dır.
Ana karakteri Mebrure aracılığıyla Milli Mücadele dönemine ayna tutan bu eserinde Safa, işgalci Yunan kuvvetleri Anadolu’ya girdiklerinde, Mebrure’nin İstanbul’a kaçışını, Şişli’deki bir köşkte ikâmet eden uzak akrabasının yanına sığınmakla yağmurdan kaçarken doluya tutulmasını zira burada, Behiç adında bir yakınının tacizine uğramasını, tacizi ve köşk sakinlerinin işgali umursamayan tavırlarına karşı yılgınlığa düşmemesini, kaybolan babasının izini bulunca, İstanbul dışına kapağı nasıl attığını ayrıntılandırmıştır.
Eser Yeşilçam’la ilk kez, senaryosunu yazan Muhsin Ertığrul’un yönetmenliğinde 1924’te buluşturulmuştur.
Yapımcılığını Şakir ve Kemal Seden’in, görüntü yönetmenliğini Cezmi Ar’ın üstlendiği bu uyarlamada; JenyaGondenskaya ile Behzat Butak başrolleri paylaşmışlardır.
Ertuğrul’un esere saygı göstermeye çalıştığı bu uyarlamadan kırk üç yıl sonra Nejat Saydam, eseri Yeşilçam Sokağı’nda gezintiye çıkarmıştır.
Senaryosu da Saydam’ın elinden çıkan bu uyarlamayı Murat Köseoğlu finanse etmiştir.
Görüntü yönetmenliği koltuğunda Melih Sertesen’in oturduğu uyarlamada ise, kamera önünde Filiz Akın ve Önder Somer buluşturulmuştur.
Adından sadece Somer’in oyunculuğuyla söz ettirebilecek olan bu uyarlamadan yıllar sonra, 1990’da çekilen uyarlama, Safa’nın kemiklerini sızlatmaktan başka bir işe yaramamıştır.
Orhan Elmas’ın, Safa Önal’in senaryosundan hareketle çektiği üçüncü uyarlamanın yapımcısı Berker İnanoğlu, görüntü yönetmeni Mengü Yeğin, müzik hazırlayıcısı ise Cahit Berkay’dır.
Sema Yunak’la Tarık Tarcan’ın Mebrure ile Behiç’i canlandıramadıkları bu uyarlama, Yeğin ve Berkay’ın döktükleri alın teri sayesinde kendisini izletebilmiştir.
Bu uyarlamaların ikinci ve üçüncüsü, konuyu değil de izleyici beğenisini göz önünde bulundurduğu için, Safa’nın Milli Mücadele’ye ve o dönemde tek başına mücadele etmeye çalışan karakterini nasıl anlattığı tam olarak anlaşılamamıştır.
Safa, kendi ad ve soyadı dışında, annesi Server Bedia’dan ilhamla Server Bedi müstearını bulmuş ve bu müstearla yayımladığı eserler de kaleme almıştır.
Onlardan ilki olan Cingöz Recai, sinemaya iki kez uyarlanmıştır.