‘PARTİ DEĞİL İŞÇİ SINIFI İKTİDAR OLSUN’

‘PARTİ DEĞİL  İŞÇİ SINIFI  İKTİDAR OLSUN’
12.05.2023
A+
A-

 

Türkiye İşçi Partisi Bursa Milletvekili adaylarına sorular sorarak görüşlerini dinledik. Partinin değil işçi sınıfının iktidar olması gerektiğini söyleyen milletvekili adayları, Türkiye’nin yüzde 99’unun işçi sınıfından oluştuğunu belirtti.

HIDIRCAN KAYA/RÖPORTAJ

Türkiye İşçi Partisi Bursa Milletvekili adaylarıyla seçim sürecini konuştuk. Türkiye İşçi Partisi Bursa 1. Bölge Milletvekili adayları Mahmut Hakan Koçak, Helin İlcek, Erhan İmralı, Selahaddin Habib Göbelez, Timur Torgay, Eylem Gün Güneş, Suat Şenocak, Busenur Çoban, Adi Murat Demirhan ve Refayi Refayioğlu ile yaptığımız görüşmede Türkiye İşçi Partisi’nin kırmızı çizgisinden, çocuk işçiye, kadınlardan, işçi ölümlerine kadar birçok sorunun cevabını aldık. Ortak olarak cevaplandırılan soru ve cevaplar şu şekilde:

1- TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ’NİN KIRMIZI ÇİZGİSİ NEDİR?

Öncelikle “Halkın Kırmızı Çizgileri Bildirgesi” neyse, bizim de kırmızı çizgimiz aynen odur / çizgilerimiz onlardır. Çünkü TİP sadece seçimlerde başarı kazanmak için çıkmadı yola. Köklü bir siyasal ve toplumsal dönüşüm hedefliyor. Bunun için hazırlıklarını yapıyor. Bu kapsamlı mücadelenin bizlere yüklediği görevler var. Bunların farkındayız. Türkiye’de halkın sigortası olmak, halk adına ihlal edilemez kurallar koymak üzere bu kırmızı çizgileri oluşturduk. Tüm varlığımızla bunları savunmak tabii ki en temel duruşumuzu temsil eder. İlla bir cümle ile ifade etmemi bekliyorsanız: TİP’in kırmızı çizgisi işçi sınıfıdır.

2- TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ OLARAK İŞÇİLERE HANGİ VAATLERDE BULUNUYORSUNUZ?

İşçi ve emekçinin partisi olacağımızın sözünü veriyoruz. Yani bu ülkenin %99’unu oluşturanların partisi. İstiyoruz ki parti olacaksa işçisiz olmasın, meclis işçi sınıfı ve emekçilerle yönetilsin, parti iktidar değil halkın kendisi iktidar olsun. Bu sebeple “TİP Senin Meclis Senin” sözüyle çıkıp seçim sürecini başlattık. Bu öylesine şov olsun diye alınmış bir karar değil. Halkın meclisteki temsili TİP’in çalışmalarında merkez durumdadır.

3- TÜRKİYE’DE 10 MİLYONDAN FAZLA İŞÇİ MEVCUTKEN PARTİYE BAKIŞ AÇISI NEDEN BU KADAR DÜŞÜK?

Bu soruyu biraz kapsamlı cevaplamak gerekiyor. Çünkü bu sayıyı bu şekilde ele almak istemiyoruz. Türkiye İşçi Partisi işçi ve emekçinin partisi olarak tanımlıyor kendini. O sebeple verdiğiniz rakam aslında bizim temsiliyetimiz açısından yetersiz. Bu yönüyle bakarsanız Türkiye’nin %99’u işçi, işçi ailesi ve emekçilerden oluşuyor. Bu sebeple TİP “halk” dediği zaman bu kesimden bağımsız düşünememektedir. Halkımızın da TİP’i bu şekilde ele alıp değerlendirmesini önemsiyoruz. Geldiğimiz noktada çok kısa bir süre içinde partimize gösterilen bu teveccüh de biraz bundan. Halkın gerçekleri ile saray rejiminin gösterdiği gerçeklerden ayırabilen, bunların dimdik karşısında durabilen bir parti görmek herkesi cesaretlendirdi. Uzun süredir her alanda sömürüye ve adaletsizliğe maruz kalanlar kendilerini özgürce konumlandıracak bir alan arıyorlardı. TİP bunun yolunu açtı diye düşünüyoruz. Belki bu seçim Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden biri olarak tarihe geçecek. Ama inanıyoruz ki giderek güçleniyor partimiz. Arkasına sermayedarları almadan, sömürü üzerinden varlığını sürmeden ve kaybedecek şeyleri olmayan cesur adaylarla… En önemlisi halkın içinden adaylarla halkın meclisteki temsilinin ön planda olduğunu görmeye başladı herkes. Bizler, seçim çalışmalarımız sırasında sık sık çok farklı kesimlerden bunu duyar olduk. “Sizleri görünce, meclis konuşmalarında sadece 4 milletvekili ile nasıl da korkusuzca bizi savunmalarını dinleyince çok mutlu oluyoruz, bir değişimin başladığını hissediyoruz, artık bir yerimiz var sizin sayenizde” diyorlar. Bu da tabi TİP’in halkla bu kısa zamanda kurmayı başardığı temasının ürünüdür. Ayrıca soruda belirttiğinizin aksine Türkiye İşçi Partisi’ne bakış açısından biz son zamanlarda daha da memnunuz zira yurttaşlar TİP’ in kendi partileri olduğunu günden güne benimsemekte, sandıklarda da desteklerini göstereceklerini çekinmeden bizlerle paylaşmaktadırlar. Dolayısıyla  TİP’e bakış açısının düşüklüğü şeklindeki ifadenin aksine partimize ilginin yoğunluğundan bahsetmek daha doğru olacaktır. Biz bu hususta yurttaşlara da partimize de güveniyoruz.

4- KADINLARIN ÇALIŞMA KOŞULLARI İLE İLGİLİ NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ? TUNCELİ BELEDİYESİ’NİN SON ZAMANLARDA KADINLARIN REGL DÖNEMİNE İZİN VERME DURUMUNUN TÜRKİYE GENELİNE YAYILMASI MÜMKÜN MÜ?

Bu soruyu da genelden özele doğru cevaplamayı doğru buluyoruz. En net kırmızı çizgilerimizden biri “Kadın Mücadelesini Savunacağız” maddesidir. Bunun yalnızca kullanıla kullanıla içi boşalmış bir söylem olarak algılanmasını istemiyoruz. Her alanda bu mücadeleyi savunacağız. İstanbul Sözleşmesi’nin taviz verilmeden yürürlüğe girmesini savunduğumuz gibi. Tabi ki emek alanında da kadın işçiler en temel konularımız arasında. TÜİK 2022 verilerine bakıldığı zaman Türkiye’de istihdam oranı erkeklerde %65, kadınlarda ise %30. Üstelik kadın istihdamının yarısı kayıt dışı gerçekleşmiş. İnanabiliyor musunuz? 3,6 milyon kadın kayıt dışı çalışıyor anlamına geliyor bu. En fazla kayıt dışılık aile içi, ücretsiz tarım sektöründe görülüyor. Kadınlar esnek ve ağır çalışma koşulları altında, vasıfsız, taşeron işlerde, daha düşük ücretlere güvencesiz ve düzensiz çalıştırılıyor yetmezmiş gibi bir de iş yerinde tacize, ayrımcılığa ve mobbinge uğruyor.Kadınların aile içinde yüklendikleri ev içi işler ve çocuk bakımı üretime katılmaları önünde ciddi bir engel. Hamilelik, doğum ve emzirme gibi biyolojik gereksinimler nedeniyle işten uzak kalan kadınlar patronlarca hemen işten çıkarıldı. İşçilerin sadece %7’sine iş yerlerinde kreş veya kreş desteği sunuldu. Çocuklu kadınlar, ücretsiz ve uygun kreş bulamadığı ve çocuğunu bırakamadığı için işini bırakmak zorunda kaldı. Üretimden koparıldılar. AK Parti döneminde %80 i kapatılan kreşlerin yeniden ücretsiz olmasından yanayız. 50 ve üzeri (kadın erkek fark etmeksizin) ebeveyn olan tüm iş yerlerinin ücretsiz ve nitelikli kreş kurmalarına zorunluluk getirmek gerekiyor. Bunu, kadın işçilerin üretime katılmalarına kesinlikle destek veren temel bir devlet hizmeti olarak değerlendiriyoruz.

İş kanununu ele alırsak başlı başına kadınlardan yana olduğunu söylemek çok zor. Regl izni örneğinden bahsedelim madem ama başka örneklerle de çoğaltarak ilerleyelim. Kadıköy Belediyesi de bunu hayata geçiren çok az belediyeden biri. İş kanununa kesinlikle eklenmeli, bu tartışmasız. Fakat İstanbul Sözleşmesi olmadan iş kanunundaki kadınlara yönelik bazı düzenlemeler yapmak zorlaşıyor. Bu açıdan da İstanbul Sözleşmesi’nin kadın emeği açısından yeri olduğunu düşünüyoruz. İstanbul Sözleşmesi “ikincil mağduriyet oluşturmama ve var ise ortadan kaldırma” ilkesini benimsediği için, iş kanununda buna yönelik düzenlemeler yapmayı öncelikliyoruz. Örneğin boşanmaların fazlalaştığı zamanlarda yaşarken, iş kanununda boşanmayla ilgili maddelerin yer almaması akıl alır gibi değil. Evlilik sürecinde verilen ücretli izinler, teşvikler ve yardımlar varken; nedense çok daha zorlu olan boşanma süreci için herhangi bir düzenleme yapılmamış. Kesinlikle bilinçli olduğuna inanıyoruz. Kadın işçilerin hayatta kalma ve ev geçindirme mücadelesinde boşanan ve/veya şiddete maruz kalmış kadınlara yer yok anlamına geliyor bu? Böylesi düzenlemeler hem kadınların çalışma hayatına katılımını arttıracak hem de çalışma koşullarını iyileştirecek.

5- 2023 YILINDA TÜRKİYE VE BURSA’DAKİ İŞÇİ ÖLÜMLERİ NE DURUMDA?

Bu bizim de takibe aldığımız bir konu. Türkiye genelinde başta olmak üzere Bursa özelinde İSİG Meclisi verilerini yakından takip ediyoruz. Ayrıca TİP Emek Büro ile irtibatlarımız oldukça güçlü. Bu verilere göre 2023’ün ilk 4 ayda 46’sı kadın 539’u erkek işçi olmak üzere Türkiye genelinde toplam 585 işçi cinayeti söz konusu. Bursa’da ise son 10 yılın verilerine bakınca (yine İSİG Meclisi verilerine göre) 6331 yasası sonrası 701 işçi cinayeti oluşmuş. Bu cevabı şimdilik kısa tutuyoruz. Ama önemsemediğimiz için değil, sohbetin diğer kısımlarında ayrıntılı bir şekilde ele alabilmek için.

6-  İŞÇİ ÖLÜMLERİ NASIL ÖNLENEBİLİR?

Öncelikle belirtmek gerekir ki TİP, bu ülkede her yıl binden fazla işçinin hayatını kaybetmesine neden olan iş yeri sınırlarındaki ölümle sonuçlanan olayları ‘iş kazası’ olarak tanımlamayı reddediyor. Burası önemli. TİP’e göre ‘iş cinayetleri’dir bunlar. Üstelik bu konuda siyasal ve ideolojik olarak mücadele etmeyi de sürdürüyor, hiçbir çıkar gözetmeksizin. İş cinayetleri, önlemlerin eksikliğine, işçilerin dikkatsizliğine ya da şanssızlığa indirgenemeyecek kadar ciddi yaklaştığımız bir mesele. Ayrıca TİP, “İş sağlığı ve güvenliği” ifadesini de reddeder. Çünkü “iş” değil burada öne çıkması gereken, “işçi”dir. Bu sebeple İşçi sağlığı” ve iş güvenliği, toplumsal meseleleri dışarıda bırakıp ele alacağımız bir konu değildir. Sermayedarlar, artı değer sömürüsünü artırmak için çalışma sürelerini uzattıkça, aşırı üretim baskısıyla işleri hızlandırdıkça, üretim süreçlerinde en ucuz malzeme ve ekipmanları kullandıkça, kendisine ek maliyet oluşturacak diye hiçbir denetim mekanizmasını uygulamaya koymadıkça, işleri denetimlerinden uzak taşeron şirketlerin insafına bıraktıkça iş cinayetlerini önlemekten bahsedemeyiz. Sorunları halı altına atar, beylik laflar eder geçmiş oluruz. Böylesi bir tabloda patronlar için insan sağlığı ve güvenliği değil, elde edilecek kâr önceliklidir görüldüğü üzere. Tüm konular bir arada ele alındığında, işçilerin yorgunluk, dikkat dağınıklığı, uykusuzluk ve çeşitli psikolojik rahatsızlıklar yaşamaması nasıl beklenir ki? Yetki verilmeyen ama imza atmasına ve sorumluluk almasına izin verilen “İş sağlığı ve Güvenliği Uzmanları” ise işverenlerin can simidi oldu. Ne güzel, o uzmanın hatası, o uzmanın eksikliği, o uzmanın beceriksizliği diye suç atacak kimseleri de buldular. Cezalar yetersiz, yaptırımlar uygulanmıyor. Ne ararsanız var. Özellikle de işçi sınıfı örgütlerinin ve sendikaların bilerek zayıflatılmasıyla bizzat işçiler de işçi sağlığı ve işçi güvenliği uygulama ve denetim süreçlerinden uzak kaldı. Doğrusu, uzak kalmaları herkesin işine geldi.

 NE YAPILABİLİR?

Önceliğin sorunun kaynağı olan kâra dayalı üretim biçimi yerine insan sağlığı ve ihtiyaçlarını temel alan, gözeten sosyalist üretim tarzının hayat geçmesini öneriyor TİP. Bunu görmezden gelip politikalar üretilemez. Ayrıca sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması şart, (Kİ bununla ilgili TİP kanun teklifi sunmuştu zaten). Bu sayede işçilerin haklarını arayacağı, bu alanda bilgileneceği, söz hakkına sahip olduğu sendikaların artması sağlanmalı. Somut olarak iş süreçlerinin düzenlenmesinde bilimsel bilgiye dayalı merkezi bir planlama esas alınmalı. Liyakat meselesi görüyorsunuz ki yine gündemden kopamıyor, her şekilde karşımıza çıkıyor. Şunu da eklemek doğru olur, işçilerin planlama süreçlerine doğrudan katılması gerekiyor. İşi yapan esas insanlarla uzmanlar bir araya gelerek üretim süreçlerini iyileştirmesi gerekiyor ki çalışmalar sonuç versin. Bunun önündeki engellerin kalkmasını da kanunlarla elde etmek önemli. Bu sebeple kanun teklifleri sırasında meclisteki işçi ve emekçi sınıfın varlığı çok değerli. Ayrıca, tabi ki iş yerlerinde en ileri teknik donanımların kullanılmasını sağlamak artık bir zorunluluk olmalı. İşçileri bedenen ve zihnen tehlikeye atan işlerin mümkün olduğunca makine ve robotlara yaptırılması, inanın işçi ölümlerini uzun vadede bitirebilecek kadar etkili olur.

7- ÇOCUK İŞÇİLERE KARŞI BAKIŞ AÇINIZ NEDİR? NASIL DEĞİŞTİRECEKSİNİZ?

TİP’in bu konuyu çok net ifade edelim: çocuk işçiliğini bir insanlık suçu olarak ele alır ve bunun yasaklamasını savunur, savunacak da.

Çünkü çocukların ekonomik sömürüsü bir insanlık suçudur. Bunun başka bir izahı yok. AK Parti Türkiye’sinde zorla çalıştırılan “çocuk işçiler” resmi kayıtlara göre bakın, resmi kayıtlara göre diyoruz 2 milyona ulaştı. Bu 2 milyonun %78’i kayıt dışı çalıştı, geri kalanı ise çıraklık ve mesleki eğitim adı altında kayıt altına bile alınmadı. Bu, şu demek tek cümleyle: Türkiye’de her dört çocuktan biri yoksul.

Bildirgemizde buna açık açık yer verdik. Çocuk işçiliğiyle, mücadele edeceğiz. Peki nasıl? Başta 18 yaşın altındaki çocukların işçileştirilmesi yasaklanacak. Bu net. Çocuk işçilikle, yoğun denetimler yoluyla mücadele edilecek. Çocukları çalıştıranlar için ağır cezai yükümlülükler getirilecek, eskisi gibi cezasız kalmayacak ve de buna müsaade edilmeyecek.

8- 15 MAYIS SABAHI NASIL BİR TÜRKİYE HAYAL EDİYORSUNUZ?

Parlamenter sisteme geçiş için çok önemli bir sabah olacak. TİP’in “önce kurtuluş sonra kuruluş” sloganı var, hatırlarsanız. Önce bize zorla dayatılmış bu cumhurbaşkanlığı sisteminden kurtulmuş olacağız, sonrasında tabandan yayılan bir toplumsal değişim için milletvekillerimizi meclise göndermiş olacağız. Bir sihirli değnek değmeyecek elbette, farkındayız. Gerçekçi olmak en doğrusu bu süreçte. Ana muhalefet olarak o mecliste var olmak, TİP ile yeni bir döneme gireceğimiz zorlu günleri ve bu zorluğa değecek günleri de beraberinde getireceğine inanıyoruz.

TİP’TEN TEŞEKKÜR…

Türkiye İşçi Partisi Bursa Milletvekili adayları olarak bu röportaj için teşekkür ederiz. Çünkü Türkiye İşçi Partisi’ne ve Bursa’dan adaylara yer veren çok az kurumdan birisiniz. Bunun için teşekkür etmek istedik. Yerel medyada ve çeşitli yerel yayın organlarında söz söylemeye pek fırsat yaratılmadığını düşünüyoruz. Başta ülke için partimizin ve Bursa içinse bizlerin neler yapmak istediği üzerine bu imkanı tanımanız kıymetli. Bu yüzden bizim için önemli bir röportaj bu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.