ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK
Harf hatası yapmadım. Öğrenilmiş çaresizlikten bahsetmeyeceğim. Öğretilmiş çaresizlik teriminden bahsedeceğim. Üniversite ders kitapları gibi, teorik bilgileri uzun uzun anlatmaya hiç gerek ve lüzum yok.
Madem hak yeme işi ayan beyan yapılıyor…
Günümüzde kimse zaten saklamıyor, hak yemeyi kafaya koydukları gibi uygulamaya başlıyorlar…
Tabi ki ellerindeki makam ve mevki imkanları ile bunu kolaylıkla ve rahatlıkla başarabiliyorlar…
Gerçek anlamda hakkı yenen kişi de, bizzat bunu yaşayarak görüyor, göz göre göre ayak oyunları ile hakkının yendiğine şahit oluyor…
Fakat torpili yoksa, arkası yoksa, bir telefon ile hakkını yiyenleri tek tek haşlayacak dayısı yoksa, hakkını aramış olsa bile, hak yiyenler ahbap çavuş ilişkileriyle birbirlerine bağlı olduklarından, hepsi birbirinin tıpkısının aynısı olduğu için, bir netice alamıyor…
HAK YEME VARSA, DİRSEK TEMASI VARDIR
Bir kişinin hak ettiği makam hakkını yeme işi varsa; orada mutlaka danışıklı dövüş, dirsek teması ilişkiler vardır…
Siz silsile yolu ile hakkınızı aramaya başladığınızda, planlı şekilde herkes sizi önce yüzünüze karşı bir över…
Sonra siz daha “Ben şimdi burada ne yaşıyorum böyle?” diye düşünürken birden yerden yere vurmaya kalkar ve makamdan kovar gibi size kapıyı gösterirler…
Genelde çok acele işleri vardır veya çok önemli bir toplantıya geç kalmış olurlar, önlerinde dosyaları değil çayları varken, tesadüf işte…
Son sözünüzü söylemek için arkasından gitmeye kalkışsanız bile, cep telefonu ile konuşma numarası yapıp hızlı adımlar ile oradan uzaklaşırlar…
Bazen de sizi kapıda saatlerce bekletirler, sonra da çok önemli işleri çıkar, hiç konuşmadan giderler…
Bazen de kamera ile sizin geldiğinizi görürler, siz kapıdan girerken tesadüf işte, onlar kapıdan çıkar, çok önemli işlerine geç kalmış olurlar…
SİZE “YÖNETİCİLİK İŞİNİ BIRAK” MESAJI VERİRLER
Böylece hak arama işini ve yönetici olma işini bırak diye seni açıkça, ayan beyan istemediklerini belli ederler…
Yakınlarınıza ulaşıp onların diliyle bunu size söyletmekten bile çekinmezler…
Siz ısrarla hakkınızı aramaya devam ederseniz…
Canımmm onlarda boş duracak hali yok!
Size o kadar üstü kapalı mesaj verilmiş anlamamışsınız…
Canlarını sıkmışsınız; önemli işlerinden, önemli toplantılarından alıkoymaya kalkışmışsınız…
Bunun tabi ki bir karşılığı olacak…
Böylece mobbing uygulaması devreye girer…
Envai çeşit mobbing uygulası mevcuttur…
Seç, beğen, al tarzında mobbingler havada uçuşur…
Birinden kurtulsan, başka bir mobbing çıkar. Ondan kurtulmaya çalışırsın, daha başkasını önüne sürerler…
Biri bitmeden başka bir mobbing başlar…
Asla sonu yok gibidir mobbinglerinin…
MAKAM YOK AMA MOBBİNG ÇOK
Sahi siz yönetici olacaktınız değil mi?
Yönetici olmaya bırakın, mevcut konumunuzu korursanız, mobbinglerden kurtulmayı başarırsanız ne ala…
Envai çeşit çeşit mobbingler gördünüz, bıktınız, usandınız, yoruldunuz…
Görev bir yandan devam ederken, bir yandan da mobbingle mücadele…
Zor tabi ki, siz de haklısınız…
Yönetici olmaktan vazgeçerseniz de…
Fakat bir kere sizi kara listeye yazmışlar, siz bırakmış olsanız bile, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bilin.
Çünkü herkesin yüzündeki o sahte makyaj boyaları akmış, herkes gerçek yüzünü göstermiştir…
O aman hocamlı, cicim hocamlı, başarılı hocamlı göstermelik konuşmalar son bulmuştur…
Sizi artık, kendi makamları için bir tehdit unsuru gibi görmeye başlamışlardır…
AÇIK SEÇİK MAKAM KAPMA MOBBİNGLERİ
Zaten makama gelecek kişi de, makamdan gidecek kişi de aylar önceden planlanmış ve hazırlanmış, hali hazırda duruyor…
Siz necisiniz ki?
Altı üstü bir sınav kazandım diye, diplomalarınız hepsinden fazla diye, onlardan çok çalışmanız var diye, yılların mesleki tecrübesine sahipsiniz diye, liyakat sahibisiniz diye, ne olduğunuzu sanıyorsunuz, siz kim oluyorsunuz?
Sizin kim olduğunuzu telefonla arayıp onlara bildirecek kimseniz de yoksa üstelik…
Bakmayın öyle sınavların, mülakatların yapıldığına…
Münhal listelerin hazırlandığına…
Onların hepsi dostlar alış verişte görsün maksatı ile olağan işler…
Göstermelik…
Bakın, gelin, inceleyin; “Biz her şeyi usulüne uygun yapıyoruz” demek için…
“Usulüne uygun olarak, manavdan elma seçer gibi adam seçiyoruz” diyecek halleri yok haliyle…
Siz olaya habersiz girdiniz için makam ve mevki sahibi yöneticilerin sadece canını sıkmış oluyorsunuz…
Haliyle yöneticileriniz de bu işe oldukça çok bozuluyorlar….
Çünkü onlardan habersiz, icazet almadan, haber vermeden, kimseye önceden danışmadan, makam müsait mi diye sormadan, kimsenin öyle kendi başına hareket etmesini istemiyorlar…
Siz habersiz, icazetsiz yönetici olmaya kalkarsanız; tabi ki size hay hay demeyecekler, öyle düşünüyorsanız çok beklersiniz…
YEMEK MASASI GİBİ REZERVASYON YAPILIYOR
Dediğim gibi, önceden planlı programlı her şey: Kim gidecek, kim gelecek…
Planlar aylar önceden yapılmış, makam rezervasyona ayrılmış, gelecek kişiyi hali hazırda bekliyor…
Bu durumda ne yapacaksınız?
Ya çekip o kurumdan gideceksiniz…
Ya mobbingler ile onlar sizi zaten gönderecek…
Ya mevcut konumuzu koruyup yönetici olmaktan vazgeçeceksiniz…
Ya da yapılan her şeye boyun eğmek zorunda kalıp itaat edip susup oturacaksınız…
Tabi ki sizi artık herkes görmezlikten gelecek…
Sizin yaptığınız çalışmalarla hiçbir başarı hikayesi yazmanıza izin verilmeyecek…
ALIN SİZE: ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK…
Nasıl öğretilmiş çaresizlik örneğim?
Çok açık seçik, ayan beyan oldu değil mi?
Zaten hak yeme işleri açık seçik, ayan beyan yapılıyor, n’olacakkkk ki canımmmm?
Teorik bilgi kitaplarında olduğu gibi, yavru filleri zincire bağlayıp zamanı geldiğinde kocaman fillerin bile o zincirlerden kurtulamadıklarını anlatmak yerine; yani sol kulağını sol elinle göstermek varken, gidip sağ ayak parmaklarını gösterip dere tepe dolaşıp sol kulağını göstermenin anlamı, manası yok…
Yaz her şeyi açık seçik, ayan beyan, herkes anlasın…
Kısaca diyeceğin üç dört cümle, onu da dememek için koca koca kalın ciltli kitapları yazmaya hiç gerek yok…
İşin özeti;
Arkası olan, torpil bulan, senin hakkını açık seçik, ayan beyan şekilde yerken…
Senin gücün, kuvvetin, hak, hukuk ve liyakat sistemi yoksa;
Sus, otur, işine gücüne bak, mevcut konumunu koru, yoksa ayağını kaydırıverirler, o da elinden gider, açıkta kalırsın…
Kısacası: Öğretilmiş çaresizlik tam da bu…
Ne kadar basit, ne kadar kısa ve herkesin anlayacağı bir şeymiş değil mi?
Ha, son bir şey daha var:
“Torpil varsa, liyakat var!” diye yüksek sesle haykırmak…
Ben haykırma işinde yokum.
Yazma işinde varım arkadaşlar…
Ne demişler; iş bilenin, kılıç kuşananın, makam Torpillinin…
Bu atasözüne de ilave olsun ki,
Gelecek nesillerin kulaklarına küpe olsun,
Öğretilmiş çaresizliği yaşamamaları için…
Dr. Meryem ÇILDIR