Muammer Sun
16 Ocak 2021 tarihinde, çoklu organ yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü hastanede vefat eden Muammer Sun, Türkiye’nin üçüncü kuşak bestecisi olarak kabul edilir ama onun, kuşakları harmanlayan bir besteci, sadece besteci değil, kompozitör olduğunu da es geçmemek gerekir.
Kompozitör, besteciden, porteye kendi stilini yerleştirerek müziği yeniden inşa etmesiyle ayrılır. Besteci, varolagelenin izini takip eder ama kompozitör, tercihini iz takibinden değil, kendi damgasını vurmaktan yana kullanır.
Sun; Mithat Fenmen ile piyano, Hasan Ferit Alnar ile koro ve orkestra şefliği, Muzaffer Sarısözen ile Türk Halk Müziği, Ruşen Ferit Kam ile Osmanlı Musikisi, Kemal İlerici ile de Türk Müziği, makamlar sistemi ve armonisi konularında çalışmış ancak çalıştığı isimlerin gölgesinde kalmamaya özen göstermiştir.
Klasik Batı Müziği’ne gönül düşüren ve kompozitör olma yolunda ilerleyen isimler, Osmanlı Musikisi ile aralarına mesafe yerleştirirlerken, mesafeyi değil, beslenmeyi ölçüt olarak olması Sun’un farklı bir noktada durmasını beraberinde getirmiştir.
Türk Halk Müziği’nin motiflerini notalarıyla buluştururken, özün dejenere edilmemesine özen göstermesi, bu müziği oryantalist söylemin esaretine teslim etmemesi de onu diğer isimlerden ayıran başka bir özelliğidir.
1960’lı ve 1970’li yılların müzik politikasında katalizör rolü üstlenen Sun, bu konumuna rağmen, müziğini, sığlığın diğer adı olan siyasetin tekeline bırakmamıştır. Siyasetle politika arasında uçurum olduğunu düşünerek politikayı kayırması, sığlıkla yüzgöz olmasını önlemiştir.
Modern, Çağdaş, Klasik dâhil olmak üzere kavramların içinin Türkiye’de keyfe göre doldurulup boşaltılması âdeta gelenekselleşmiştir. Bu sorunun fazlasıyla bilincinde olan Sun, kavramları konumlandırırken, birilerinin isteğini değil, bilimsel terbiyenin beklentisini önemsemiştir.
Müzikler arasındaki diyaloğun kıymetini öğrencilerine de kavratan Sun, aynı zamanda bir müzik eğitimcisi olarak pedagojiyi de farklı disiplinlerle buluşturmuş ve böylece bu alanın nefes almasını sağlamıştır.
Yüz altmış altı çocuk ve gençlik korosu kuran Sun, çocukların ve gençlerin perspektiflerinin genişlemesi için çaba sarf etmiş ve bu arada çocukluğu ve gençliği biyolojinin dağarcığıyla konumlandırmamıştır.
Piyanist Hande Dalkılıç tarafından eserleri hakkı teslim edilerek yorumlananSun, ayağını bastığı toprağı unutmadan müziğini uluslararası platforma taşımış bir isimdir. Toprakla ilişkisi, seyrek dokunmuş yerellik kazağını üstüne giymesini sağlamamıştır çünkü toprağı da kokusunu duymayı önemsediği bilimsel bir malzeme olarak görmüştür.
Karnında Güneş Olan Adam olarak tanıtılan Muammer Sun, müziğini, derin nefes almak ve aldırmak düşüncesi üzerinde yükseltmiştir.
Bu düşünceyi idrak edenler azalmadıkça tıknefeslik başrolü üstlenmeye yeltenemeyecektir.