Miriam Makeba

29.09.2021
A+
A-

Afrika, sömürgeci söylemi inşa eden ve inşacıların izini sorgusuz sualsiz sürenlerin gözünde sadece trajedi yüklenmiş bir kıtadır. Onu bu şekilde sunmanın arkasında, doğal olarak, sömürgeciliğin yerini sağlamlaştırma ve alanını genişletme düşüncesi vardır.

Trajedi elbette, Afrikalı için dış kapının mandalı değildir ama önemli olan ona sözü edilen söylemle bağ kurmadan eğilmektir. Nobel Edebiyat Ödülü’nü 1991’de alan NadineGordimer, eserlerinde bu sorunu analize tâbi tutmasıyla farklı bir yerde durmaktadır. Onu ödüllendiren mekanizma hesaba katılarak Gordimer’ın kapitalizme hizmet ettiği söylenemez çünkü merkezde, hem kapitalizmi araç olarak kullanan, hem de kalemini taltif edilmek için çalıştırmayan, sade suya tirit tavırlara prim vermeyen bir edebiyatçı vardır.

10 Kasım 2008’de İtalya’nın CastelVolturno şehrinde vefat eden MiriamMakeba’yı, Gordimer’ın müzikteki karşılığı olarak görmek mümkündür çünkü o da Müziğin Nobeliolarak nitelendirilebilecek Grammy Ödülü’nü 1966’da kazanmış ancak, rehavete kapılmamış, önce sadece müzisyen değil, sivil halklar eylemcisi bir müzisyen olduğunu unutmamıştır.

Makeba, Mamma Afrika (Afrika Ana) müstearıyla yâd edilir çünkü o gözlerini hayata açtığı topraklar özelinde Afrika’nın mağdurlarını bağrına basmak için müziği araç olarak kullanmıştır.

Seslendirdiği eserlere odaklananlar, Makeba’nın mağduriyeti Afrika’yla sınırlandırmadığını, enternasyonal söylem geliştirdiğini idrak etmekte gecikmeyeceklerdir.

1993’te Nobel Barış Ödülü’ne layık görülenNelson Mandela sayesinde rahat ve derin nefes alabilen, ödülün sefasını Amerika Birleşik Devletileri’nde süremeyen, aktivistliği onun gibi müzisyenliğiyle sürdüren Mano Chao gibi isimlere ilham veren Makeba’nınTürkiye’’desıradan olmakla itham edilenlerin dışında, kalplerinin protest ve muhalif müzik için  attığını iddia edenlercede tanınmamasına şaşırmamak gerekir çünkü Türkiye’de gerçekleştirilen, adına  laf olsun diye Özgün denilen müzik, sanıldığı gibi enternasyonal değil, ulusal bilinci diri tutmak için gün yüzüne çıkarılmıştır.

Bu müzik için ter döktüklerini iddia edenler lümpenlikten beslenip, elitizme cephe alma oyunları oynar ve bu oyunu yaşam biçimi hâline getirirlerken Makeba, iki ucu dikenli değnek arasında mekik dokumadan ilerlemiştir.

Bu tür müzik, Grup Yorum örneğinde görülebileceği üzere militarizmin ekmeğine yağ sürmekten uzak durmazken, Makeba, sadece önüne set çekenlere değil, Mandela gibi destekçilerine de mesafeli olmasını bilmiştir.

Makeba Türkiye’de ancak Sümeyra Çakır’la bir arada düşünülebilir çünkü hem müziği, sıralanan zaaflarla yüzgöz olmamıştır, hem de ondan sonra kendilerini gösteren kadın sesler, onun gölgesinde bile kalamamışlardır.

Çok katmanlı birikimiyle ve sesinin imkânlarını sınır tanımadan kullanmasıyla akla Esma Redzepova’yı getiren, mafya tarafından tehdit edilen gazeteci ve yazar RobertoSaviano’ya destek için sahneye çıkmasının ardından kalp krizi geçirerek bu dünyadan göçen Makeba,, klişenin esaretinde kalmayan Caz’ın Afrika’daki temsilcisi olarak de  değerlendirilebilir.

MiriamMakeba; muhalefet, mücadele gibi fiillerin göze sokulmadığı zaman anlamını artıracağının altını çizdiği bir hayata imza atmıştır. Müziğini hakikaten idrak etmek isteyenlerin bu hayatı, zevahiri kurtarmadan özümsemeleri gerekmektedir.

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.