Miradê Kinê
Batman’ın Gercüş ilçesinde 1943’te doğan ve 1984’te Siirt’te vefat eden Miradê Kinê’yi, Kemençenin Ordinaryüsü olarak bilinen, Piçoğlu Osman müstearlı Osman Gökçe’nin Kürtçe Müzik’teki versiyonu olarak görmek mümkündür.
Kemençeden önce rebapta da kendisini kabul ettiren Kinê sözü edilen enstrümanın benimsenmesinde başrolü üstlenen Hasan Esen’le ortak paydada buluşturulmalıdır.
Bu tür ilişkilendirmeler, bir ismi kayırıp diğerini ötekileştirme amacı taşımamaktadır. Kaldı ki Mahalli Sanatçı olarak takdim edilen Gökçe ile Kinê, mahalliliğin ötesine geçmelerinin dışında ergen refleksinden medet ummadıkları için böylesi, ancak Türkiye’ye özgü magazincilerin işine yarayabilecek gereksiz ayrıntılarla ilgilenmemişlerdir.
Kürtçe Müzik’le özdeşleşmediği düşünülen bir enstrümanla Dengbejlik ve Stranbejlik merdiveninin basamaklarını koşturmadan çıkan Kinê, müzikle hallihamur olmuş bir ailede gözlerini dünyaya açtığı için engellerle karşılaşmamıştır.
Babası ve amcasından rebabı ve kemençeyi icra etme ve yorumlamanın inceliklerini kavrayan Kinê’nin kemençesine sabitlenen kulak, iki enstrümanın sesini duymaktan hatta iliklerinde hissetmekten kendisini alamaz.
Duyguyla his arasında nüans olduğunun bilinciyle, hissi hareketlendirmek için kemençesini eline alan Kinê, bu özelliğiyle de Gökçe’yle buluşturulmalıdır.
Aşk dışında sosyopolitik meselelerden de uzak durmayan Kinê’nin politikayla ilişkisi, aynı mecliste bulunduğu Mihemed Arif Cizrawi kadar yoğun değildir ama buradan, apolitik bir duruşa sahip olduğuna da ulaşılamaz.
Kinê, Türkiye’ye özgü Toplumcu- Gerçekçi söyleme gökten zembille düşürülmüşleri hayal kırıklığına uğratacak bir müziğe imza atmıştır: Trajediden söz açmıştır ancak onun pazar aracı olmasına izin vermemiştir.
Sözü edilen isimler cümlelerini abilik yapma adına kurmuşlardır ama Kinê, önemli hatta kıymetli olanın abilik yapmak değil, abi olmak olduğunun altını estetikten taviz vermeden çizmiştir.
Hak etmedikleri hâlde, Türkiye’ye özgü Toplumcu- Gerçekçi söyleme dâhil olanlar, Kürdçe Müzik’in uç verdiği coğrafyaya da cinsiyetçi söylemlerini makyajlayarak seslenmişlerdir. Onların kurdukları sözüm ona cümlelerin, Kinê’nin selef ve haleflerinin müziğine vâkıf olanları etkilemesi beklenemez çünkü bu müzik, cinsiyetçiliği değil, hassasiyet sahibi insan olmayı önemsemiştir.
Nev’i şahsına münhasır her isim gibi ziyadesiyle hak ettiği ilgiyi göremese de, bunu umursamamıştır çünkü o öncelikle sanatın içini layıkıyla doldurmayı ciddiye almıştır.
Dönemin Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi’nin katkılarıyla memuriyete adım atsa da müziğini bürokrasinin çarklarına teslim etmeyen Miradê Kinê, sivilliğin erdemine inanmış bir enstrümanist ve Stranbejdir.
Türkiye’ye özgü Toplumcu- Gerçekçi söyleme dâhil edilenler, her kavram gibi sivilliği de lafta bıraktıkları için onu ve dolayısıyla selef ve haleflerini sağlıklı bir şekilde konumlandıramazlar.
Bu yüzden, mezarlarında olsun nefes almaları için sözü edilen güruhun onların gölgelerine bile yanaştırılmamaları gerekmektedir.