KADIN İSTİHDAMINDA SOSYAL GÜVENCESİZLİK
İnsanların hayat boyunca yaşam kalitesini etkileyen en önemli unsur sosyal güvence içinde olmaktır. Güvencesizlik kelimesine anlam olarak bakıldığında; kırılgan, belirsiz gibi karşılıkların bulunduğu görülmektedir. Sosyal güvence kavramı ise çalışma hayatı ile ayrılmaz bir parça olarak düşünülmektedir. Çünkü insanlar çalışma yaşamında meydana gelebilecek her türlü duruma hazır olabilmek için güvence aramaktadır.
Güvencesiz çalışmanın temel özelliklerine bakıldığında; kolay işten çıkarma, çalışma sürelerinin belirsizleşmesi, işin değişken, esnek ve tanımsız olması, ücret ve ödemelerinin belirsizleşmesi ve düzensizleşmesi, taraflar arasında açık ya da gizli bir sözleşmenin olmaması, ayrımcılık ve cinsel istismar gibi uygulamalara karşı koruma yoksunluğu, ücret dışı ödeme ve sosyal hak ve yardımların sınırlandırılması veya yokluğu, mesleki eğitim ve eğitime erişim olanaklarının zayıflığı, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yokluğu ya da etkisizliği, sendikasız ve toplu iş sözleşmesi olmaksızın çalışma sayılabilir.
Güvencesiz çalışma ile esneklik birbirini destekler nitelikte görülmektedir. Diğer taraftan çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sosyal taraflar ve meslek kuruluşlarının iş birliğiyle hazırlanan Ulusal İstihdam Strateji’nde ana politika eksenlerinden birisi olarak güvenli esneklik bölümü bulunmaktadır. Bu eksen kapsamında hazırlanan eylem planında işgücü piyasasında güvenceli esnekliği geliştirmek için bir dizi tedbir bulunmaktadır. Öte yandan işgücü piyasasında esnekliğin güvencesizlik anlamına geleceğini savunan görüşler de mevcuttur. Böylece esnek çalışmanın güvencesiz çalışmayı körükleyeceği ifade ve iddia edilmektedir.
Sosyal güvenlik kavramına bakıldığında; Bir mesleki veya sosyal risk yüzünden geliri veya kazancı kesintiye uğramış kimselerin başkalarının yardımına ihtiyaç kalmaksızın, geçinme ve yaşama ihtiyaçlarını karşılayan bir sistem olarak tanımlandığı görülmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre ise “Toplumun kendi üyelerine bir takım kamusal tedbirlerle, hastalık, hamilelik, iş kazası, işsizlik, yaşlılık ve ölümden kaynaklanan tamamen veya esaslı bir şekilde kazanç kaybının neden olacağı ekonomik ve sosyal zorluklara karşı sağladığı koruma, tıbbi bakım tedariki ve çocuklu ailelerin desteklenmesidir.”
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan sigortalılık tanımına göre: Bir işverenin emrinde hizmet akdiyle çalışanlar, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar, kamu idarelerinde kamu görevlisi olarak çalışanlar, tarımda kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar, tarımda hizmet akdiyle süreksiz çalışanlar, isteğe bağlı sigorta primi ödeyenler sigortalılık kapsamındadır.
Atipik çalışanların sigortalılığını özendirmek ve desteklemek amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ev hizmetlerinde çalışanların sigorta primlerine çeşitli teşvikler verilmektedir.
- “Ev içerisinde yaşayanlar tarafından yapılabilecek temizlik, ütü, yemek yapma, çamaşır, bulaşık yıkama, alışveriş ve bahçe işleri ile çocuk, yaşlı veya özel bakıma ihtiyacı olan kişilerin bakım işlerinin ev halkı dışındaki bireyler tarafından yapılması işleri ev hizmeti sayılacaktır.”
- Çocuk, yaşlı veya özel bakım işinin ev hizmetinde çalışanın evinde ya da hastane, bakımevi vb. yerlerde yapılması da ev hizmeti sayılacaktır.
- Çocuk, yaşlı veya özel bakım işinin ev hizmetinde çalışanın evinde ya da hastane, bakımevi vb. yerlerde yapılması da ev hizmeti sayılacaktır.
Hükümleri ile SGK tarafından ev hizmetlerine giren işlerin tanımı yapılmıştır. Böylece bir ayda on günden az süreyle ev hizmetlerinde çalışan kişilerin de sigorta primini ödeyerek sosyal güvenlik şemsiyesine dahil olması amaçlanmaktadır. Kuruma doğrudan yahut SMS yoluyla başvuru halinde işlem tesis edilmektedir.
Tarımda kendi nam ve hesabına çalışanlar ile sürekli olarak tarım işletmesinde çalışan kişilerin de sosyal güvenlik imkanlarından yararlanmaları mümkündür. Fakat mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan kişilerin sosyal güvenlik sistemine dahil edilmeleri ülkemizde olduğu kadar dünya çapında da sorun teşkil etmektedir. İtalya’da kupon sistemi adı verilen sistemle sorunun üstesinden gelinmeye çalışılmış olup ülkemizde de çeşitli projelerle yaratılan kaynaklar vasıtasıyla sorunun temeline inilerek çözüm aranmaktadır.
Kadın istihdamının atipik çalışma biçimlerine daha uygun durum oluşturması kadınların işe giriş ve çıkışlarının işverenler tarafından sosyal açıdan daha kolay gerçekleştirilmesi ve toplumda kadının çalışmasına genel bakıştan ileri gelmektedir.
Tabloda yer alan rakamlar incelendiğinde kayıt dışılığın tarım sektöründe yoğun olduğu görülmektedir. Yıllar içinde genel kayıt dışı istihdam oranı azalsa da tarımda kayıt dışılığın azalma eğilimi göstermiyor olması bu alanda çalışma geliştirilmesi gerektiği açısından bir göstergedir. Tarım sektöründe yüksek kayıt dışı istihdam oranı hem sektörel bazda hem de sosyal koruma sisteminde sorunları artırmaktadır.
Sağlık ve sosyal güvenlik temelinden bakıldığında atipik çalışmanın bu alanlarda bir istikrar sağlamadığı ortaya konsa da dünyada uygulanan başarılı politikalarla sosyal devlet olmanın bir gereği olarak atipik çalışmanın da çalışma yaşamında var olduğu kabul edilmektedir. Buradan hareketle üretilen çıktılar kadınların istihdama daha fazla katıldığı durumda işgücü piyasalarının buna göre şekilleneceğini söylemek mümkündür. Çünkü bu durumda devlet kural koyarken emredici değil düzenleyici role bürünmektedir. Uzun vadeli etkin planlamalar gerçekleşmektedir.
EV HİZMETLERİNDE İŞ KANUNU
İş hukuku yazınında ev hizmetleri, ev yaşamının gündelik, olağan ihtiyaçlarını karşılayan; temizlik, yemek, çamaşır, ütü, çocuk bakımı gibi işler olarak tanımlanmaktadır. Bir işin ev hizmeti olarak sayılabilmesi için doğrudan evin kendisine ve yaşam koşullarına yönelik olması gerektiği belirtilmektedir. Bu bağlamda uşak, kâhya, hizmetçi, temizlikçi, aşçı, çocuk bakıcısı, bahçıvan, şoför, bekçi, hayvan bakıcısı gibi evin gündelik işleyişine ilişkin faaliyet yürüten kişiler ev hizmeti çalışanları olarak değerlendirilmektedir. Ancak evde gündelik yaşamın gerektirdiği her iş ev hizmeti sayılmamaktadır. Bu doğrultuda evde hastaya bakan hemşire ev hizmetlisi olarak değil İş Kanunu hükümlerine göre çalışan kimse olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye’de ev işçilerinin örgütlenmelerine yönelik anayasal ve yasal bir engelleme yoktur. Örgütlenme hakkı, Anayasa’nın 51’inci maddesinde, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinde, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 87 ve 98 sayılı Sözleşmelerinde ve BM İkiz Sözleşmelerindeyer alırken TBMM tarafından onaylanmış ve Anayasa’nın 90’ıncı maddesi ile de güvence altına alınmıştır. Ancak ev işçilerinde çalışanların sendikalaşması önünde birçok engel bulunmaktadır. Ülkemizde meslek esasına ya da işyeri esasına dayanarak sendika kurma hakkı bulunmamaktadır. Sendikalar 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamında çıkarılan İşkolları Yönetmeliği kapsamında belirlenen 20 adet işkolunda faaliyet göstermek üzere kurulmaktadır. Ev işçileri bu yönetmeliğe göre 20 sıra numaralı “Genel İşler” işkolunda faaliyet gösteren sendikaların kapsamında yer almaktadır. Keza ilgili yönetmelik incelendiğinde; 20 sıra numaralı “Genel İşler” işkolunun alt sınıflarında binaların genel temizliği, diğer bina ve endüstriyel temizlik faaliyetleri, diğer temizlik faaliyetleri alt sınıflarının yer aldığı görülecektir.
Bu kapsamda yine 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğince İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2021 yılı Temmuz Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ’e göre; tam olarak ev işlerinde çalışan işçileri adıyla temsil eden İmece Ev İş İşçileri Sendikası mevcuttur. Bunun yanında ev işlerinde çalışanlar kayıtlı olmak ve Kanun’da aranan diğer şartları yerine getirmek kaydıyla adı geçen işkolunda kurulu tüm sendikalara üye olabilmektedir. Fakat işkolunda yer alan diğer sendikaların ev işçilerinin sorunlarına odaklandıkları pek de söylenememektedir.
‘EMEK SÖMÜRGESİ’
Diğer taraftan Evid-Sen (Ev İşçileri Dayanışma Sendikası) isminde bir oluşum da çalışma yaşamında mevcuttur fakat 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda aranan şartlara göre kuruluşunu gerçekleştirmediğinden yasal olarak sendika vasfına sahip değildir. Sivil toplum kuruluşu olarak çalışmalarını yürütmektedir.
Belirtildiği üzere; ev işçilerinin yüzde 90’a yakınının kayıt dışı olması sendikalaşmalarının önündeki ciddi engellerden birini oluşturmaktadır. Sonuç olarak doğrudan ev işçilerinin örgütlendiği ve yalnızca onların sorunlarını aktaran sendika sayısı sınırlıdır. Hatta yok denecek kadar etkisizdir. Kayıt dışı çalışmalarının en önemli sebebi de işverene ve işçiye yansıyan sosyal güvenlik primi maliyeti olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’de işgücü piyasasına ilişkin temel göstergeler incelendiğinde, 2019 yılından 2020 yılına gelindiğinde, işgücüne katılım, istihdam ve işsizlik oranlarında düşüş yaşandığı görülmektedir. 2019-2020 yılı arasındaki verilerde görülen bu farklı seyir, COVID-19 salgını kapsamında işgücü piyasasını korumaya dönük alınan tedbir ve verilen desteklerin (işten çıkarma yasağı, kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin, normalleşme desteği vb.) bir sonucu olarak değerlendirilmektedir. Atipik çalışma kadını gelir güvencesinden uzak tutan ve ağır çalışma şartları dolayısıyla emeğin sömürülmesine neden olmaktadır. Literatür taraması yapıldığında konuya ilişkin sayısal verilerin azlığı görülmüştür. Kadınların atipik işlerde çalışması bir tercihten öte piyasa talep açısından kaynaklanması ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın izleri görülmektedir. Mesleklerin cinsiyetlendirilmesi kadına bu tip işleri dayatmaktadır. Özellikle eğitim seviyesi düşük olan kadınlar atipik çalışma sahasında yer bulmaktadır.