İTİRAZIN “EN FOTOĞRAF HALİ” FESTİVALİ

İTİRAZIN “EN FOTOĞRAF HALİ” FESTİVALİ
17.01.2025
A+
A-

Şehir kendi akışında devam ederken, bazı itirazlar yükselir derinden ve sessiz… Bazı kahramanlar vardır bu isyanı kadrajına sığdırır ve bir festival tadında insanlara sunar.

YASEMİN ÖZKEREM

İşteFotoFest,bir geleneğin tam da karşılığı. 14 kez ilgisinden asla bir şey kaybetmeyen FotoFest bu sene de fotoğraf severlerin beğenisine bir sürü güzel sergi ile sunuldu. Ardından söyleşiler, eğitimler ve sunularla devam etti.20 Ocak’ta son bulacak olan festival, dünyanın birçok yerinden gelen fotoğrafları, sevenleriyle buluşturdu.

Bu sene farklı noktalarda uzun soluklu devam etmesiyle dikkat çeken festivalde, Bursa Kent Müzesi, Tayyare Kültür Merkezi, Nilüfer Pancar Deposu, BAOB VE UNESCO Meydanı gibi birçok farklı alanda eş zamanlı olarak sergiler düzenlendi. Kent Bursa Gazetesi olarak baştaFotoFest KüratörüLaleper Aytek ve BUFSAD Başkanı Tarık Akkurt sonra da FotoFest’de fotoğrafları yer alan, sergilenen Bursalı fotoğrafçılarla ve genç fotoğrafçılarla görüştük.

Sorularımızı cevaplayan ve fotoğrafçılık hikayelerini anlatansanatçılar aynı zamanda bu seneki FotoFest sergisini de yorumladı.

Küratör Laleper AYTEK

“ İSYAN EŞİĞİ, FARKINDALIK, NASIL İTİRAZ EDECEĞİZ?…”

Bu seneki FotoFest teması olan ‘Şehrin İtirazı’nı anlatan FotoFest Küratörü Laleper Aytek tüm süreci Kent Bursa Gazetesi’yle paylaştı. Aytek, projeye nelerin etkili olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Projenin nasıl bana geldiğini anlatayım isterseniz. Oradan Şehrin İtirazı’na geçeyim.FotoFest, temmuz ayında belediye seçimlerinin yapılması, belediyenin değişmesi sırasında bütün bunların bir zaman almasıyla geç kalmıştı. Ağustos ayına da neredeyse yaklaşılmıştı ve hatta benim önerim bana bu teklif geldikten sonra ‘acaba seneye mi yapsak biraz daha hani 2-3 ay gibi bir zaman var ve yetiştiremeyebilir miyiz?’  gibi bir kaygı vardı. Fakat bence bu festivalin en önemli ana damarlarından bir tanesi ‘sürdürülebilirlik’ 14 yıldır olan bir şey olduğu için ve hani bu geleneği bu kadar değişikliğin üzerinde kesmemek istediler ve sonra bir iki Zoom toplantısında ‘nasıl bir konu üzerinden gidelim’ diye konuşuldu. Benim yaklaşımım hiçbir zaman için hani çok bilinen böyle şey konular değil. Hani çok açık konular değil. Biraz daha fotoğrafçının da izleyicinin de hayal gücünü devreye sokacağı açılımları izleyiciyle buluşturacak bir şey olması bir şey. Önce şehir üzerinden gitsek mi oldu?

“FARKINDALIK YARATMAK”

‘Evet’ dedik ve kapattık. Sonra ben düşünmeye başladım. ‘Nasıl bir şey olabilir falan’ derken, 30 yılık arkadaşım olan Feride Çiçekoğlu’nun kitabı Şehrin İtirazı’ndan hareketle benim kafamda bir fikir oluşmaya başladı. ‘Herkesin kendi katıldığı ya da katılmadığı, kişisel ya da toplumsal ya da sosyal duygularını anlatabileceğim bir alan açabilir miyiz’ şeklinde ismi de ‘Şehrin İtirazı’ olan kitaptan esinlendim. Önce kendisine sorup onay aldıktan sonra ‘böyle bir şey yapabilir miyiz’ dedik ve bir ana metin oluşturdum. Ve hani o metinden söyleyecek olursam; mesela dünyamızı saran cehennemlere es geçmemek için aslında birazcık farkındalık yaratmak için.  Yani illa sadece işte binalar üzerinden ya da hani şehrin, şehirlerimizin nasıl işgal edildiği ve nasıl bizi alansız bıraktığını söylemek için değil söyleyen değil ama burada hep hikayelerle de birleştirerek biraz da.

“İSYAN EŞİĞİ”

Belki işte Feride Çiçek kitabında söylediği gibi ‘yeni bir isyan eşiği’ olabilir ve herkes daha farklı bir yerden bakmaya başlayabilir işte. Zamanın ruhu bize neyi gösteriyor? Dünya nasıl değişiyor ya da değişikliğe gidemiyor. O tıkanma noktaları neler itiraz birazcık. Hem kişisel, hem sosyal ve hem de toplumsal boyutta bir sürü şeyi bir arada ifade edebileceğimiz bir tema başlığı olabilirdi ki gördüğüm kadarıyla öyle oldu.  Özellikle burada 33 tane sergi var. Solo sergisi olan fotoğrafçılar var. 10 mekanda bir de açık çağrıya çıktık.

Açık Çağrı da 350 kişi katıldı ve 100 kişinin seçildi.  100 kişinin 300 eseri Şefik Bursalı Çanakkale İçinde sergiliyor. Onun ben bütün bu itirazı Türkiye fotoğrafı üzerinden toparlayan güzel bir büyük resim olduğunu düşünüyorum. Çok güzel yani her tür fotoğraf var. Renkli, siyah beyaz, çerçeveli işte küçük boyut, büyük boyut, su altı çekimi vardı. Onların hepsini buluşturan bir tarafı olduğunu düşünüyorum. Ve bu gördüğüm kadarıyla hem seçilen fotoğrafçılardan hem de açılışta konuştuğum ve katılan izleyenler arasında da ortak bir düşünceydi.

“NASIL İTİRAZ EDECEĞİZ”

Demek ki dedim hani doğru bir şey söylemişiz. Yani Şehrin İtirazı’na herkes bir şekilde vesile olmuş. Kendi itirazını ya da işte karşı çıktıklarını ya da kabul etmediklerini isyan ettiklerini söylemek için o herkesin bir şekilde ucundan tuttuğu bir konu oldu ve büyüdü. Evet çok güzel hep Herkes kendi dilinde kendi tarzında yani birazcık belki tereddüt ettiler. Nasıl itiraz edeceğiz? Konuştuğum insanlar birazcık şey yaptılar. Ama herkes bir yere oturttu ve belki bu festivali farklı kılanda budur.

Öncekilerden belki farkı, biraz daha soyut ve metaforik bir konu üzerinden gitmesi açısından buna önem veriyorum. Kendi fotoğraf yaklaşımım da öyle olduğu zaman karşısındaki izleyeceği de bir alan açıyor ve o alandan izleyici de bir şekilde fotoğrafın parçası haline gelebiliyor.

Bursa’da sergilere büyük bir ilgi var aslında. Ve ben mesela onların böyle bir sergide görünür olması farklı işler üreten fotoğrafçıların görünür olmasını kadın fotoğrafçıların görünür olması kadar ya da genç fotoğrafçıların görünür olması kadar da önemsiyorum.  Eski festivallerinin de farklı bir dinamiği olduğunu düşünüyorum.

Mesela ben böyle bir işin çok uzun süre yapılmasının birazcık yorgunluk getireceğini düşünüyorum

Şimdi maksimum 2 sene yapmak bence yeterli. Çünkü hani yeni bir kan yeni bir bakışın gelmesi önemli benim için. Ben bu sene yaklaşımımı sürdürülebilirlik, yaygınlık ve görünürlük unsurlarına göre değerlendirdim. İşte tüm bunları ortaya koyacak bir festivale dönüştürmek istedim. Tema da benim bu düşünceme destek oldu.”

BUFSAD Başkanı Tarık AKKURT

“İTİRAZI SANATLA ANLATTIK”

‘Şehrin İtirazı’ fikrinin çok güzel bir tema olarak değerlendirdiklerini söyleyen BUFSAD BAŞKANI TARIK AKKURT, Bursa’da mutlaka herkesin bir itirazı olduğunu düşündüklerini dile getirdi.  Bazı duyguları ifade etmenin en güzel yolunun sanat olduğunu belirten Akkurt, “Sanatla birleştirerek anlattık her duyguyu. Bunların başında bizler için tabii ki fotoğraf geliyor. Sanatla anlatılan her şey kolay ama sergi süreci zordu. Tabii ki küratörün ve belediyenin katkıları çok büyük. Geleneksel bir hal alan FotoFest, bu sene eş zamanlı farklı noktalarda yapılan sergilerle çok daha dikkat çekici bir hal aldı. Bunun yanı sıra fotoğraflarını sergileyen sanatçılar için daha özgür bir alan söz konusu oldu. Bu da bu seneyi diğerlerinden ayıran en önemli özellik tabii ki. 14’cüsünü yaptığımız festivali bu sene herkesi kapsayacak şekle dönüştürdük. Herkesin rahatlıkla gidip görebileceği çeşitli noktalarda sergileryapmak, bence gayet doğru bir karardı. Tepkiler olumluydu. Ve bolca fotoğraf konuşabildik. Zaman zaten daha uzun diğer senelere göre. Yani bu haftayı kaçıran diğer hafta gezebilme şansına sahip oldu. Bence doğru yoldayız. Bunu birlikte başardık. Harika da oldu nice festivallere” dedi.

BURSALI FOTOĞRAFÇILAR

AHMET SUNGUR

Ağır Roman

Sergideki fotoğraflarının hikayelerini anlatan Bursalı Fotoğrafçı Ahmet Sungur, Ağır Roman filminden yola çıkarak bu temayı oluşturduğunu söyledi. Ağır Roman filminde dikkatini çekenin, tamirci çırağını bir kabadayıya dönüştüren yalnızlık unsurunun etkili olduğunu açıkladı.  Tamirci çırağının bir kadına aşık olmasından ve o kadına tutulmasından hareketle temasını oluşturan Fotoğrafçı Sungur şunları söyledi: “Çırağın o kadın için bir kabadayıya dönüşerek aşkı için mücadele vermesi ve özellikle bu olaylardan sonra çırağın tekrar yalnız kalması beni etkiledi. Aslında şehrin itirazını yalnızlıkla anlatmaya çalıştım. Yani sergideki fotoğraflarım genellikle yalnızlık üzerine çektiğim ve ürettiğim içeriklerden oluştu. Fotoğraflarım arasında bir tane kurgu olan var bunun dışında hepsi doğal şekilde ve bekleyerek ortaya çıkan görüntülerden oluşuyor.”

Sungur, “Bazen dolaşmaya çıktığımda kendimce farklı bir açıdan gördüğüm birçok şeyi çekmeye başladım. Bu bazen çimenler bazen uzaktaki bir insan bazen de minimalist bir görüntü oldu. Mekan, zaman, yer önemli değil güzel bir kareyle karşılaştığımda onu kadrajıma yerleştirmeyi her zaman sevdim. Birçok kişi bizim gördüğümüz gözle görmüyor ve bakıp geçiyor. Fakat özellikle sürekli gezdiğim için farklı şeylerle karşılaşmak ya da alışılmadık bir sürprizle karşılaşmak beni her zaman fotoğrafa yönlendirdi. İş kısmında farklı bir Ahmet var tabii ki. Kendi ürettiğim kendi kişisel çekimlerimde de başka Ahmet. İlk zamanlar amatörce şeyler çekmeye başladım. İş için özellikle reklamcılık için. Bir dönem bir matbaa kurmuştum. Ajansta da makine vardı. Onları kurcalayarak öğrenmeye çalışıyordum. 2005 yılında BUFSAD Temel Fotoğraf seminerine gittim aldığım eğitimin üzerine daha çok şeyler öğrendim. Bu durum beni heyecanlandırdı. Sonra bir fotoğraf gurubu kurduk. Arkadaşlarla bir şeyler yapmaya başladık. Bir yanda reklam fotoğrafçılığı bir yanda kendi kişisel çektiklerimle birlikte fotoğrafçılık serüvenim başlamış oldu” diye konuştu.

Bu seneki fotoğraf sergisini de yorumlayan Sungur sözlerine şöyle devam etti: “Sevgili Laleper Aytek farkı ile bu sene festival bir değişim yaşadı. Kavramsal bir festival oluyor. Söyleşiler, ayrı noktalardaki sergiler bence bu sene farklı bir festivalin en önemli özelliklerinden biri.”

Mustafa Mesut ŞIK

Gri’ye Doğru

Sergisinin hikayesini anlatan Bursalı Fotoğrafçı Mustafa Mesut Şık, şehirlerin kalabalıklaşmasıyla şehirlerin grileştiğini söyledi. Gri rengi fotoğraf yoluyla anlattığını ifade eden Şık şunları söyledi: “Fotoğrafçılığa 10 yıl 2010’da başladım. Sonra işin içine biraz daha girmeye başladım. Belgesel fotoğrafçılığı sokak fotoğrafçılığı derken, bu tutkum artık kendimi ifade etme biçimine dönüştü. Benim için kendimi ifade etme anlatma alanıdır fotoğraf. Söze pek gerek kalmadı. Sergi için yapılan daha çok derdini anlatan fotoğraflardan seçen küratör Lale Hocamız, bize çok şey kattı.

İnşallah bir farkındalık oluşturur. Bu sergiler başka noktalarda da aynı anda eş zamanlı sergilenmeleri tek bir yere sığdırılmamaları sönük kalmasını böylece önüne geçti. Her sene sanki bazen biraz sönük de geçebiliyordu. Tek bir nokta bir de alan darlığı da vardı.

Fakat şimdi farklı yerlerde olması şehir dışından gelenler için belki biraz zor oluyor ama istedikleri noktalarda sergileri gezebilirler. Sergileri bir de mesleki açıdan gezmek istedim.Her haftada bir gün bir aktivite olmuş oldu. Bizim için de çok güzel bir şey oldu.”

Serap BAYKAL ÖZKAN

KELEBEK ÖLDÜ

Bursa’daki Kuştepe Mahallesi’nin öyküsü çıkış noktası olduğunu anlatan Bursalı Fotoğrafçı Serap BAYKAL ÖZKAN, projenin hazırda olan bir çalışma olmadığını da söyledi.

Küratör Laleper Aytek tarafından festivale katılımcı olarak davet edildiğini belirten Fotoğrafçı Özkan sözlerine şöyle devam etti; “Süre kısıtlıydı ama bir yandan da çok hoşuma gitti. Fotoğrafladığım Kuştepe Mahallesi her fotoğraf sanatçısının ilgisini çeken bir bölge. Ben de biraz bu mahalleye uzaktan değil de yakından bakmak istedim. İnsanlar manzara ve panoramik görüntüleri severler. Ama ben biraz içerisine girdim o farklı coğrafyanın. Mahalledeki insanların evlerine girdim onların sofralarına oturdum. Onlarla vakit geçirdim. Çok daha gerçekçi oldu.Fotoğrafçılık hikayem böyle dramatik ya da ilginç bir şekilde başlamadı. Doğum günümde bana fotoğraf makinesi hediye edildi ve ben de başladım. Mutlaka biryerden başlanıyor. Fotoğraf öğrenmek ve eğitim almak için BUFSAD derneğine kaydoldum. Ve derslere gittikçe bu dünyayı keşfettim. Hem oradan aldığımız dersler hem de orda arkadaşlarla yaptığımız konuşmalar bazı keşifler yapmama imkan sağladı. Fotoğrafın dünyaya ve kendime farklı bakma biçimi olduğunu anladım. Bunu kendimi anlatma biçimim olduğunu farkettim. Sonra benim fotoğrafçılık serüvenim yürüdü gitti.

Bu seneki FotoFest, Laleper Aytek’in küratörlüğü ile birlikte hem Bursalı fotoğrafçılara hem Türkiye’deki bütün fotoğrafçılara çok özgür bir alan açtı.

33 TANE SERGİ

Bu sene kavramsal fotoğrafı, kavramsal belgeseli, sosyal belgeseli ve fotoğrafın felsefesini anlayabileceğimiz ayrıca inleyebileceğimiz 33 tane sergi var.

Bir tane açık çağrı var. Sadece Türkiye fotoğraflarına değil dünya fotoğraflarına da göz atılabileceği, avantajının kapısını araladığımız, farklı bir fotoğrafın genel anlamda bir krokisi.

Aslında ben bütün Bursa’daki fotoğrafçıların bu olana hatta fotoğrafçı olmayanların da bu fırsatı güzelce değerlendirmesini, sergileri gezmelerini ve hatta bununla ilgili geri dönüşümler yapmalarını istiyorum. Sanat severlere köprü olmuş oluyoruz. Bu anlamda sergi sahipleri FotoFest sayfasında sergi ile ilgili görüşleri, duymak okumak ister.”

MURAT ASLAN

Buçuk

Fotoğraf hikayesini anlatan Bursalı Fotoğrafçı Murat Aslan, Buçuk projesinin tam olarak da onu temsil ettiğini söyledi. Kocaeli’nde doğduğunu belirten Fotoğrafçı Aslan sözlerine şöyle devam etti:” Doğulu bir ailenin çocuğuyum , bulunduğumuz yani yaşadığım çevrede tek doğulu aile bizdik. Yaşadığım dönem yani çocukluk dönemi 90’lı yıllar terörün böyle yoğun olduğu bir dönemde sorgulanan bir aile idik. Buçuk hani yarım anlamında değil.

Bir tam şeyi var ama bunun ötesinde de kendini ait hissedememe bir türlü kabul görememe bununla ilgili aslında.Ötekileşmeyle alakalı benim anlatmak istediğim. Problem kimlikler arası geçişler arasında kalmış. Kültürel yaşamlar arasında sıkışmış. Ne orası Ne burası tam bir aidiyet duygusu hissetmeyenleri yönelik yani. Özellikle büyük şehirlerde bu daha Ben Bursa’ya daha yeni geldim. Ağrı’dan geldim. Aslında doğduğum yerde de batıda da öteki oldum.

“GÖZLEMLEYEN TARAFTIM”

Ben arkadaşlarım oyun oynarken istenmeyen oyunlara dahil edilmeyen bundan dolayı da yalnız kalan bir çocukluk yaşadım. 96 yılından beri fotoğraf çekiyordum. 11 yaşında başladım. Makine açıkçası benim arkadaşımdı. Yani ben gözlemledim.Oyunun sıcaklığıyla arkadaşlarımın hissedemediği duyguları ben onları izleyerek gözlemleyerek geçiriyordum.

Aslında hiçbir şey bazen de her şey bir anda ben gördüğüm bir olay bilsem ki çok büyük ödüller getirecek ama o anı yaşamam gerekirken ben o anı yaşıyorum.

FotoFest’eiki defa başvurum oldu. İkisinde de kabul görmemiştim açık çağrıya. Ben açıkçası başvuru yaptım. Sonra merak ettim ya eksiğim nedir kusurumu nedir? Bununla ilgili devamlı sordum yani nedir? Sonra sergileri gezmeye başladım. Burada benim fark ettiğim öncekilerde kalıplaşmış bir yapı vardı. O kalıplaşmış yapının dışına çıkamadığın sürece kabul görmüyordu.  Açıkçası bu sene çok garip bir şekilde ne başvurum oldu ne de fotoğrafım.Telefonla davet edildim. Çok mutlu oldum.

AlperGülersönmez

Ters Yüz

Ters Yüz hikayesinin fotoğraflardan ortaya çıktığını belirten Bursalı Fotoğrafçı Alper Gülersönmez, kelimelerle arasının çok da iyi olmadığını da söyledi. Birçok şeyi fotoğrafla anlatmanın daha kolay olduğunu söyleyen Gülersönmez sözlerine şöyle devam etti: “Biraz da ters yüz aslında fotoğraflardan ortaya çıktı.

Her tersin düzü var mı? Ters derken neyin tersi düzden neyi kastediyoruz? Kime göre ters kime göre düz? Zaten fotoğrafların genel bütününe yönelerek, bir yazı çıkardık.Kelimeler konusunda biraz zorlandığım için aslında kelimelere de gerek duymadığım gibi her şeyi anlatmaya fotoğrafın yeteceğini düşünüyorum.

Fotoğraf hikayemin başlama sürecinde şartlar bir makine sahibi olmamı biraz geciktirdi.

İlk fırsatta da ilk fotoğraf makinemi aldım ve hemen çekmeye başladım. Ve bir daha asla yanımdan ayırmadım. Öğlen yemeğine çıkıyorum. Çay ocağına gidiyorum. Sigarayı tutturan adamın o dumana evirip çevirmesi hoşuma gidiyor. Hemen çaktırmadan çekiyorum.

Daha sonra tabii işte sevgili Ülker Şimşek Can’la beraber kurulan bir grupta bu ilk meyvesini vermeye başladı. Bu arada bir dergimiz var. Şu anda basılıya döndü Artık yıllık.İlk sayısı da geçtiğimiz sene çıktı. İşte bu sene ikincisi için hazırlanıyoruz.

Oradaki ekip de sohbet grubuydu ya. Bundan acaba Bir dergi çıkmaz mı diye bir olay dönüştü ve 7 sayısı şu anda basılı olarak çıktı.

Burada dergide ben ne yapabilirim? Sorusuna karşılık tabii ki kelimelerle aram zayıf olduğu için fotoğraf üzerinden hareket ederek yola çıktım.

Geniş açı konu olarak istenmez ama ben bu sergide bu açıyı itiraz olarak kullandım. Yani ben konunun dışına çıkıyorum demek için kullandım. Kendi dilimde itiraz etmeye niyetlendim.

İşte dergiye desürekli yürüyerek gidip geldiğim için çünkü fotoğraf çekiyorum.Eski mesleklere işte eski yüz tutmuş meslekler diyeyim. Çünkü her geçtiğim sokakta sürekli her gün gördüğüm ama fotoğraf çekmeye başladıktan sonra fark ettiğim insanların gözüm takılmaya başladı. İşte fırıncı İsmail amca olsun. Semerci Kemal amca. Tabii bunların hep yaşları 90’lı yaşlar 80’li yaşlar.

Yani fotoğraf kimsenin uğramadığı, gelip geçmediği şehrin bir köşesinde işte mesleğini icra etmeye çalışan amcalarla başladı. Ben meslekleri çekeceğim zannettim ama daha sonra fark ettim ki aslında meslekleri değil. Ondan hayatlarını çekmeye başladım. Fark ettim. Böyle böyle bir evrilmeye başladı. Tabii Şehrin İtiraz’ında konuya adapte olabilmem için benim kendi kabuğumu önce bir kırmam gerekti. Onda da Lalepar hocamın emeği çok büyük. Kendisine buradan çok teşekkür ederim.”

A. Nur TÜRK

ŞEHRİN KORKULUKLARI

Fotoğrafın kendisi için arka bahçe olarak tanımlayan Bursalı Fotoğrafçı Nur Türk, fotoğrafçılığı bir terapi alanı olarak gördüğünü söyledi. Fotoğrafın kendisi için ne anlama geldiğinden bahseden Nur Türk sözlerine şöyle devam etti:” Kendim ile kendim arasında bir terapi alanını oluşturan fotoğrafçılık dünya ile kendim arasında bir yolculuk olarak da tanımlayabilirim. Günlüklerim olarak görüyorum. Yani o yüzden psikolojik bir doküman gibi geliyor bana. Görsel mektup dediğim kendime yazdığım ya da dünyayı tanımlamak için yazdığım görsel mektuplar aslında benim yoldaşım gibi. O yüzden fotoğraf makinama kara kutum diyorum. Kara kutum yanımda olduğu sürece kedimi daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum.

Benim fotoğrafla tanışmam sinema ile başladı. Sinema karalerini dondurup fotoğraf görüntülerini kaydetmeye başladım ve işte o zaman fotoğrafa merhaba dedim. Temel fotoğraf eğitimi ve ileri fotoğraf eğitimi aldım.Edebiyata ve felsefeye olan düşkünlüğüm beni kavramsal fotoğraf alanına götürdü.

Şehrin korkuluklarını şöyle anlatabilirim size: Tarlada tek başına duran bir korkuluk düşünün ve asla öyle durmaktan yorulmuyor. Çünkü o şekildeyken birin korkutmanın hazzı o kadar büyük ki anlatamam. Dünyaya karşı bir isyan durumu aslında. Dünyanın bir zindana çevrilmesine karşılık bir korkuluk olma durumu benim metaforum. Şehrin içerisindeki bazı yapılar, insanlar aslında düzene ve sisteme karşı dimdik duruşlarıyla bir korkuluğu andırıyorlar. Ve ben de bunları kadrajımda gösterdim. Bir isyanı, bir itirazı ifade ediyorlar bence.”

GENÇ FOTOĞRAFÇILAR

DERSU SARAL

Kolektif yokluk

Fotoğraflarının hikayesini anlatan genç fotoğrafçı Saral, “Kolektif yokluk kelimesi aslında böyle konuştuğum uydurduğum bir kelime gibi oldu. Hep kolektif varlıktan bir işte kolektif bilinçten bahsediyoruz ama böyle minik detaylarda ve küçük kaybolmuşları çok reddeden bir şehirleşme yapısı da var onda Aslında böyle tek bir birey olarak herhangi bir şeyin bütüne getirmediği durumlarda bütünden koptuğu noktalarda bir varlık gösteremiyoruz. O yüzden aslında minik minik Kolektif yokluklar gibi her şey ve bütün tek olduğumuzda ancak bir bilince varabiliriz” dedi. Neden fotoğrafçılığı seçtiğini anlatan Saral sözlerine şöyle devam etti: “Ben başta çok sevmedim fotoğrafı.  Büyük yakalama an fotoğrafları çok çekmiyorum daha minik minik şeyler çekiyorum. Yani güzel anları değil de kendi yakaladığım minik özel anları görebildikçe fotoğrafçılık daha çok ilgimi çekmeye başladı aslında.”

NUR SEVİM BAŞAR

Girdap

Girdabın hikayesini anlatan genç fotoğrafçı Nur Sevim Başar, temasını önce bir metafor olarak ele almak istediğini söyledi.  Girdap metaforunun ne anlama geldiğini açıklayan genç fotoğrafçı Başar,

“Şehri bir girdap olarak ele aldığımızda bir mekân gibi hayal ettiğimizde ya çıkmaya çalışırız ya da girmeye çalışırız. Yani içerisine girdikçe dibe batmaya devam ederiz yani kendimizi kaybetmeye devam ederiz ve oradan çıkarken de kendimizi gerçekleştirme gibi bir çelişki ile karşı karşıya geliriz.

İçerisine girdikçe bizden alıp götürdüğü parçaları ve bu çelişkinin içerisinde şehirde özgürleşme kendini gerçekleştirme ya da kendini bulma mücadelesini düşündüm. Bu herhangi bir şehir olabilir bu bir mekânın içerisinde ya da kendimizi bulmaya çalışma huzurumuz da olabilir.

Neden fotoğrafçılıkla ilgilendiğini de anlatan Başar, “Ama ‘önce kamera’ dedim.  Lise yıllarımda kendime ait bir oda bir alan arıyordum. Kameranın tüm parçalarıyla bütünleştim ve ilk başlarda benim için bir keşif süreciydi. Hobi olarak başlayan tutkum artık makinemi yanımda taşımaya başlamakla devam etti. İnsanları kaydetmeye başladım. Sonra bu bir yolculuğa dönüştü. O yüzden sadece fotoğraf değil; video ve lens yani kamera kadrajlarıyla gördüğüm her şey benim ilgi alanıma girdi” şeklinde konuştu.

REYHAN MENTE

Düğüm

Sergisinin temasını anlatan genç Fotoğrafçı Reyhan Mente fotoğraflarında görülen birbirine düğümlenmiş poşet ve kumaş parçalarının aslında insanı temsil ettiğini söyledi. Fotoğraflarını oluşturan poşet, perde ve kumaş parçalarını açıklayan Fotoğrafçı Mente,” Bunlar aslında orada insanı temsil ediyorlar.  İnsanlar geçmişte bir yere takılı kaldıklarında işte orada düğümlenip kalıyorlar. Ben de bu yüzden sergime ‘Düğüm’ ismini verdim” dedi. Fotoğrafçılık hikayesine 14 yaşında başladığını söyleyen genç fotoğrafçı, “Şu anda 24 yaşındayım. 10 yıldır fotoğraf çekiyorum. Lisede başladı merakım. Lisede grafik ve fotoğrafçılık eğitim aldım. Üniversitede resim öğretmenliği eğitimi aldım. Kendim ifade etmem konusunda buranın doğru bir alan olmadığını fark ettim. Üniversite ikinci sınıfta başka bir üniversiteye misafir öğrenci olarak fotoğraf dersleri almaya gittim ve üretim sürecimi fotoğrafa çevirdim” dedi. Fotoğrafın yol gösterici olduğunu söyleyen genç fotoğrafçı sözlerine şöyle devam etti: “Işık oluyor fotoğraf çünkü benim kelimelerle aram pek iyi değildir. Yani çektiğim şeylerle anlatmak istediklerimi daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum.”

ECE NUR SAYGIN

Benlik

Fotoğraflarının hikayesini anlatan genç Fotoğrafçı Ece Nur Saygın, serginin temasının Şehrin İtirazı olduğunu duyduğunda tam da bir şehir çocuğu olmadığını düşünmüş. Küçüklüğünden beri kendi içinde büyüyen bir çocuk olduğunu söyleyen Fotoğrafçı Ece Nur Saygın, “Kendi alanında büyüyen bir çocuktum. Benim itirazım kesinlikle şehirden şekilleniyor. Etraftaki etmenlerden ve etraftaki kalıplaşmış bir şeylerden, törelerden, geleneklerden, giyinmeden, darlıktan, zırhtan hani böyle nasıl denir? Her şeyden şekilleniyor. Ve ben de kendimle ilgili bir şey yapmak istedim” şeklinde konuştu.

Fotoğrafçılığa ilgisinin küçük bir çocuk iken başladığını söyleyen Saygın, “Babam fotoğraf çekerdi ve fotoğraf kamerası vardı. Ben de üniversiteye gidince o makineyle fotoğraf çekmeye başladım. Sonra fotoğrafçılığın güzel bir meslek olabileceğini düşündüm. Özgür hissettim kendimi. Sonra Alper hocayla tanıştım. Ondan dersler almaya başladım. Benim fotoğrafçılık hikayem böyle başladı” dedi.

YASEMİN ÇİNAL

Mekanik Medeniyetin Yüzü

Sergi hikayesini anlatan genç Fotoğrafçı Yasemin Çinal, sergi temasını öğrendikten sonra fotoğraflarının genelini incelediğinde genelde şehrin hep çirkin olduğun düşündüğü yerlerini çektiğini görmüş.

Şehrin hep rahatsız edici taraflarını çektiğini söyleyen genç Fotoğrafçı Çinal, “Bu inşaatlaşan ve artık beni rahatsız eden dokusunu kaybetmiş yerleri çekmişim. Bu yüzden de bunun üstüne Feride Çiçek’in Şehrin İtirazı kitabını okuyunca orada da aynı şeylerden bahsedildiğini gördüm. Kitapta değişime giren kentlerdeki dokunun bozulduğu ve insanların kimliklerini kaybettiği yani bir nevi kimliksizleştiğini de anlatıyor. O kitaptan bir alıntı söylemek isterim, “İlk köprü yapılırken işte mekanik medeniyetin soğuk yüzünü getirdiler şehre.” Aniden o ikisi kafamda birleşti. Ben de şehirde artık insancılığı görünmeyen tarafları ve mekanik medeniyetin yüzünü fotoğraflamaya çalıştım.

Sinemayla da uğraştığını söyleyen Fotoğrafçı Çinal, “Fotoğrafla birlikte görsel dilimi oluşturmaya başladım. Fotoğrafçılıkla ayrı bir dünya ile tanıştım. Ve 5 yıldır bu alanla ilgileniyorum” dedi.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.