Isang Yun-1
Türkçeye sorunlu bir şekilde Dışavurumculuk adı yakıştırılarak aktarılan ekspresyonizmin alanının genişlemesi için; resimde, Edward Munch, Vincent Van Gogh; mimaride, Bruno Taut, Hans Poelzig; heykelcilikte; Ernst Barlach; Georg Kaiser, Oskar Kokoschka; edebiyatta, Gottfried Benn, GeorgTrakl; sinemada; Fritz Lang, Robert Weine gibi isimler ter dökmüşlerdir.
Müzikte; Igor Fyodorovich Stravinsky, Joseph-Maurice Ravel, Arnold Franz Walter Schönberg, Anton Webern ve Alban Berg gibi kompozitörlerce benimsenen hareket, bu isimler kadar tanınmayan Isang Yun sayesinde, Avrupa ile Uzakdoğululaştırılmış coğrafya arasında köprü kurma görevi üstlenmiştir.
Bugün Güney Kore’nin Güney Gyeongsang eyaletinin ilçelerinden biri olan Sancheong’da, 17 Eylül 1917’de dünyaya gözlerini açan, müzik çalışmalarına ülkesinde başlayan Yun, doğduğu toprakları o yıllarda işgal eden Japonya’da çalışmalarını sürdürmüştür.
Müzik teorisi tahsilini, Japonya’nın başkenti Tokyo kadar meşhur olan Osaka’da tamamlayan, bu arada, yeraltında yaşamayı göze alarak Japonlara karşı direnen Yun, sıklıkla demir parmaklıklar ardını mesken tutmak zorunda kalmıştır.
Yirminci yüzyılın ortalarında, Kore lise ve üniversitelerinde görev üstlenen Yun;Béla Victor János Bartók, Claude Debussy, Richard Georg Strauss gibi kompozitörlerden etkilendiği hissini uyandıran eserlerini çoğaltmıştır.
1956’da Kore’den ayrılan ve Paris’e taşınan ve vakit kaybetmeden buradaki konservatuara kaydını yaptıran Yun, avangart ve ekspresyonist imzalarla tanışarak perspektifini genişletmek için Berlin’e geçmiştir.
Sadece Almanya değil, kıta Avrupa’sının sosyokültürel nabzını Paris’le birlikte bugün olduğu gibi o yıllarda da tutan Berlin’de Yun; Boris Blacher, Reinhard Shwarz-Schilling ve Josef Rufer’den ders almıştır.
Bu isimlerden Blacher, neoklasizmle heybesini doldursa da, zamanla elektronik müziğe dümen kıran bir kompozitördür. Yun, Blacher’in dersleriyle, neoklasizm yanında modernizmin ne olmadığını, elektronik müziğin modernizmi nasıl konumlandırdığını kavramıştır. Çin ve Kore saray müziğiyle, modernizmi buluşturduğu eserleri, öğrencisi, hocasını dikkatle dinlediği için kalburun altında kalmamıştır.
Schilling’in Yun’u Blacher kadar etkilediği söylenemez. Zaten bu kompozitör teorik sığlığı dolayısıyla Blacher gibi isimlerin gölgesinde kaldığı için Yun dışındaki öğrencilerine de mihmandar olamamıştır.
Berg ve Webern gibi Schönberg’in rahle-i tedrisinden geçen Rufer, Yun’un, Osaka’da yoğunlaşmaya başladığı teorinin yerini sağlamlaştırmasına yardımcı olmuştur.
Bartók’u atonalle henüz buluşmamış çalışmalarıyla benimseyen, ritme dinginlik nakışlarken Debussy’ye yolunu düşüren, müzikle felsefe arasında bağ kurma aşamasında Strauss’un kapısını aşındıran Yun, Berlin’de kavradıklarına, Pierre Boulez ve John Cage’den okuduklarını da eklemiş ve böylece elektronik müzikte yeni ufukların nasıl açılacağı ve deneysellik notalara yedirilirken nelere dikkat edilmesi gerektiği sorularına, orijinal stilini ete kemiğe büründürerek cevaplar aradığı bir döneme adım atmıştır.