Ertuğrul Özkök ve Kadir İnanır
Kendisiyle gerçekleştirilen söyleşilerde Kadir İnanır, zaten vasatın altında turlayan sorulara verdiği, aynı düzeydeki cevaplarda, bir şekilde Ertuğrul Özkök’ün kulaklarını çınlatır.
Söyleşilere odaklanmakla birlikte İnanır ile Özkök’ün aynı takımı tuttuklarından haberdar olanlar, kulak çınlatmanın, desteklenen takımla ilgili olduğunu düşünürler ama kazın ayağı öyle değildir. İnanır, sosyopolitik bağlamda Özkök’ten farklı bir yerde durmadığı için ona yakındır.
Elveda Başkaldırı adını verdiği bir kitap yazmış olmasına rağmen, muhalefet şöyle dursun, isyan karşısında istifini bozar gibi yapan ama bozmayan, Sarp Kuray gibi sonradan borsa milyarderliğine soyunanlar dışta tutulacak olursa, onunla aynı çizgide ilerleyenler canlarından olur ya da yaşadıkları travmalarla baş etmeye çalışırlarken, burnu bile kanamayan Özkök’ün Elveda’sı kadar, İnanır’ın Türkiye’nin sorunlarına duyarlılığı ancak trajikomiklikle açıklanabilir.
İnanır’ın trajikomikliği, Özkök’ten söz ettiği söyleşilerde Kemal Tahir, Orhan Kemal gibi isimleri sözümona ağırlamasıyla da kendisini göstermektedir çünkü ağırladığı isimlerle Özkök’e aynı cümlelerde yer vermeyi trajikomiklikten başka bir fiil karşılayamaz.
İnanır; Kemal Tahir’in Göl İnsanları isimli hikâyesinden Erdoğan Tokatlı’nın uyarladığı Güneşe Köprü ve Kemal Tahir’i yere göğe sığdıramayan Halit Refiğ’in çektiği Karılar Koğuşu ile kamera önünde arzıendam eder ama sonuçta elde sadece fiyasko kalır.
Göl İnsanları sinematografik özellikler taşımadığı hâlde ite kaka uyarlandığı için zaten sadece İnanır adına değil, genel anlamda tat vermeyen bir çalışmadır. Karılar Koğuşu’nda ise İnanır ve diğer başrol arkadaşı Hülya Koçyiğit dışında oyuncuların ellerinden gelenin fazlasını yerine getirdiklerini, İnanır ile Koçyiğit’in de onları seslendiren Kamran Usluer ve Arsen Gürzap’ın gerisinde kaldıklarını, uyarlamayı öylesine izlemeyen göz, görmekte gecikmemiştir.
Orhan Kemal’den yine Tokatlı’nın uyarladığı 72. Koğuş da diğerleri gibi, boyundan aşan sorunlarıyla dikkati çekmiştir.
Kerim Korcan’ınLinç başlığını taşıyan romanından Melih Gülgen’in uyarladığı Tatar Ramazan ve Tatar Ramazan Sürgünde, içinden çıktığı yapının sorunlarına duyarlı bir karakteri ön plana çıkarmışsa da o karakteri canlandıran İnanır, duyarlılığın uç verdiği oylarda ön planda değildir. Sözgelimi, Özgecan Aslan’a tecavüz edilip öldürülmesine; Organize Suç Örgütü Lideri ve Mafya Patronu olduğunu kabul etmeyen Sedat Peker tepki gösterirken, İnanır ve rol arkadaşlarının esameleri okunmamıştır.
Sinan Çetin’in yönettiği KomserŞekspir’deki rolüyle erkek egemen söylemin kalıplarını kırdığı izlenimini uyandırmaya çalışan İnanır, işadamı oldurulmuş Aydın Doğan’ın Kanal D’si için Böyle Gitmez adlı bir programı hazırlayıp sunmuştur.
Program, Uğur Dündar’ın aynı kanal için hazırlayıp sunduğu Arena’nın sözümona sosyokültürel ve sosyopolitik bağlamlardaki versiyonunun ötesine gidememiştir. İnanır, masaya yumruğunu her konuda vururken, Doğan’ın kirli çamaşırlarına doğal olarak dil uzatamamış ve hâl böyleyken, yaşanan sorunlara duyarlılığının altını çizmeye devam etmiştir.
Kadir İnanır’ın duyarlılığını; Orhan Kemal, Kemal Tahir ve onlar kadar adını anmadığı Kerim Korcan değil; Ertuğrul Özkök ve Aydın Doğan özelinde Türkiye’ye özgü oligarşi büyütüp beslemiştir bu yüzden de o Yeşilçam’ın değil, Türkiye’ye özgü oligarşinin Kadir İnanır’ıdır.
Kendisiyle karşılaştırılan Tarık Akan, İnanır’dan daha sağlıklı bir yerde durmaktadır çünkü kurduğu her cümlenin hakkını fazlasıyla vererek bu dünyadan göçmüştür.
Akil Adamlar ekibine zerrece düşünmeden dâhil olan İnanır’ın toplumculuğu Türkiye’ye özgü muhafazakârlığın içinden çıkan toplumculuktur.
Sorun sadece onda değil, onu toplumcu ve içinden çıktığı yapının sorunlarına duyarlı bir oyuncu olarak görenlerde hatta daha çok onlarda aranmalıdır çünkü o kendisinin değil, onların sayesinde Kadir İnanır olmuştur.