Ernst Ingmar Bergman-33
Bakkhalar Bergman’ı, arzunun inkâr edilmesinin tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini vurguladığı için ilgilendirmiştir çünkü onu uyarlayan ve 1969’da En Passion adlı bir sinema filmi çeken yönetmen de arzuyu, hem ihtirası katalize ettiği, hem de hırsın devreden çıkmasında etkili olduğu için ön plana çıkarmıştır.
Dionysos’un tecrübesinden paylarına düşeni fazlasıyla alma arzusuyla yanıp tutuşanların çoğaldığı bir İsveç, Avrupa ve dolayısıyla dünyada ömür sürme düşüncesi Bergman’ın, Euripides’i yirminci yüzyıla taşımasına yardımcı olmuştur.
Bergman Mann’la, Eskiçağla bağ kurma bağlamında da ortak paydada buluşturulabilir. Mann da eserlerinde Eskiçağ’ı Bergman gibi, modernizmin tıkadığı nefesi açmak için kullanmıştır.
Aynı sene Bergman, yine bir edebiyat uyarlamasını izleyicisiyle buluşturmuştur.
Türkiye’de yeterince tanınmayan, 25 Şubat 1940’ta İngiltere’de, Lancashire’a bağlı Rochdale’de dünyaya gelen Trevor Hoyle’un elinden çıkan The Last Gasp (Son Nefes), Sista Skriket adıyla televizyon filmi formatında hazırlanmıştır.
Sanayileşmenin eksilerine odaklanan eser ve uyarlaması, Bergman’ın modernizmle arasının niçin limoni olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Strindberg’in ruhunu, yirminci yüzyıl İngiltere’sinde yeniden canlandırdığı için Bergman’ın dikkatini çeken Hoyle’u, John Arden ve Maggie Gee gibi, İngiltere’nin kirli çamaşırlarının sergileyicisi olarak konumlandırmak mümkündür.
Bu eserini hazırladıktan sonra tiyatro sahnesine dönen Bergman, üç sene, on dakikalık kısa filmi Harald och Harald (Harald ve Harald)la izleyicisinin karşısına çıkmıştır.
İnsanın kendindeki ötekiyle hesaplaşması üzerinde kısa sürede yoğunlaşarak uzun hikâyeler anlatan Bergman aynı sene çekilen Enskilda Samtal (Özel İtiraflar)a adını senaryo yazarı olarak yazdırmıştır.
Oyunculuğu ilerleyen bölümlerde ayrıntılandırılacak olan, Bergman’ın birçok sinema filminde kamera önüne geçen Liv Ullmann’ın yönettiği, iki bölümlük televizyon dizisi de çekilen bu sinema filmi; senaryosu yine Bergman’ın elinden çıkan ve önceki bölümde üzerinde durulan Den Goda Viljan ve Söndagsbarn’la birlikte bir üçlemenin son halkasıdır.
Din görevlisi Henrik’le karısı Anna’nın, içinde çelişki barındıran ilişkilerine ve öğrenciliği devam eden Tomas’ın Anna’yla tanışmaları, birbirlerine yakınlaşmaları ve aşk yaşamaya başlamalarına odaklanan bu son halka, Anna’nın, böyle bir ilişkiyi yaşamanın suçluluğuyla, kocasıyla aynı görevi üstlenen Jacob’dan yardım talep etmesiyle istikametini değiştirmiştir.
Den Goda Viljan’ın zenginleştirilmesi gerektiğine inanan Bergman 1997’de onun devamı olan Larmarochgörsigtill (Bir Palyaçonun Önünde)i çekmiştir.
Bu eseriyle Bergman sadece, bir cinayete teşebbüsten suçlanmasının ardından akıl hastanesinde tedavi görmeye mahkûm edilen ve burada Osvald adında bir başka karakterle arkadaş olup sinema filmi çeken bir anti karaktere yaşatılan trajediye ve onunla baş etmek için çaba sarf etmesine ayna tutmakla kalmamış, aynı zamanda; Shakespeare, Schubert, Mahler, Leibniz, Schopenhauer gibi isimleri yanına alarak izleyicisine, felsefi ve psikanalitik kilişelerin esaretini elinin tersiyle ittiği bir karnaval yaşatmıştır.
Mann’ın da karşısında düğme iliklediği Schubert’in kapısını, yaşanan travmatik atmosferin resmini çizerken çalan Bergman, Shakespeare ve meşhur karakteri Macbeth’i onlara methiye dizmek için değil, yüklenmek için çağırmıştır.