Ernst İngmar Bergman-15
Söz, Bergman’ın filmografisi dolayısıyla varoluşçu psikiyatriden açılacaksa, psikiyatriye kuşkusuz terapi, daha doğrusu psikoterapi de eşlik edecektir çünkü psikiyatri hakkında izleyiciye lügat paralama derdiyle yanıp tutuşmayan Bergman onu psikoterapiyle hikâyeye dâhil etmeyi arzulamıştır.
Psikiyatri şöyle dursun lügat paralamayla da alışverişi olmayan Bergman, varoluşçu psikiyatri ve psikoterapiden, kendisini ve dolayısıyla izleyicisini, deneme ve deneyim aşamalarından geçirmek için istifade etmiştir.
Jacques Lacan, Freud’un Teorisinde ve Psikanalizin Tekniğinde Ben üst ve Seminer 2. Kitap alt başlıklı çalışmasında, Freud’un, Haz İlkesinin Ötesinde adlı kitabını, Deneyimin anlamını yeniden bulmak için yazdığını vurgulamıştır. Bu fiil, filmografisi, Freud’la Lacan arasında köprü kuran psikanalize vâkıf olan Bergman’ın da alametifarikalarındandır.
Beckett’ın, artık meşhur olan Daha iyi yenilmek fiiliyle birlikte ele alınabilecek olan Deneyimin anlamını yeniden bulmak, izleyiciyi bir nesne değil, arzulu hatta ihtiraslı bir özne olarak düşünen Bergman’a anlam arayışı seyahatinde yön vermişlerdir.
Nesnenin nesneleştirilmesini de kabullenmeyen Bergman, yukarıda adı geçen isimler kadar, sözü edilen itirazı poetikasına yansıtan Gottfried Ben’e de yakındır.
Benn’i Bergman’la sadece nesneyi de özne olarak konumlandırma bağlamında değil, sıra dışı söylemiyle eleştirmenlerin taarruzuna uğradığı için de ortak paydada buluşturmak mümkündür.
Evli bir adamı yabancı bir kadınla yaşadığı ilişkinin izini süren Beröringen, Skammen’de olduğu gibi, her tarafından sorun akan evlilik kurumunu yeniden sorgularken, böyle bir ilişki yaşamanın insanı ne kadar özgürleştirdiğini, özgürleşmenin burada aranıp aranmayacağını da tartışmaya açmıştır.
Anlam arayışı es geçilmişse özgürleşmenin insana kâr elde ettiremeyeceğine inanan, merkeze Holokost gibi yüz kızartıcı bir fiili oturtarak sosyopolitik bağlamı ihmal etmediğini de gözler önüne seren Bergman, Skammen’de olduğu gibi ilişkilerin de Holokost yaşamaktan kurtulamadığını yeniden vurgulamıştır.
Holokosta Roman Polanski’nin çektiği 2002’ye kayıtlı ThePianist’teki gibi bakmayan Beröringen, kendisini, Yüzlerle ilgilenen bir dikizci olarak tanıtan Bergman’ın, aynanın önce genele değil, özele, o meşhur deyimle Küçük resme tutulması gerektiğini anlata anlata bitiremediği sinema filmlerindendir.
Bergman’ın izleyiciyi kendisine çekmesinin, onu sarsmasının, allak bullak etmesinin arkasında yüzle, Bir dikizci gibi ilgilenmesi vardır.
Her yüzün birden fazla hikâyesinin olduğunu bilmesi ve o hikâyeleri, boca etmeden anlatması Bergman’ı bir çizgide ilerleyen ve izleyiciye birden fazla hikâyeyi bir anda anlatma amacı güden yönetmenlerden ayırmıştır.
Sözü edilen yönetmenler de varoluşçu psikiyatri ve psikoterapiden ilham almış olsalar da, ortaya çıkan bulamaç, aldıkları ilhamın izleyicide karşılığını bulmasını engellemiştir.
Bergman, yüzü fısıltı kadar çığlığın da resmini çizen bir alan olarak konumlandırdığı için 1972’de çektiği Visknin garochrop(Çığlıklar ve Fısıltılar)’ta bu iki fiilin hikâyesinin yüzde nasıl kaleme alındığı sorusuna cevap aramıştır.