ERMENİ SOYKIRIMI YALANI
Her sene temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirilen ‘Sözde Ermeni Soykırımı Yalanı’ bu senede daha 24 Nisan gelmeden gündeme getirildi. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden, eski başkanların tanımadıkları bu yalanı bu sene kabul edeceğini açıklaması, ABD ile Türkiye arasında diplomatik kriz çıkartacağı bir gerçektir. Hatta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Biden’ı uyarıp “Bu haksız, yersiz ve adil olmayan bir tutumdur. Bu söylemin kabul edilebilmesi mümkün değildir” diye açıklama yapması beni iyiden şaşırtan bir olay oldu.
Özetle olay nedir açıklayalım:
OsmanlıDevleti’nin, Ermenilerin giriştikleri isyan ve eylemlere karşı aldığı tedbirler, mevcut hükümetin meşru savunma ve egemenlik hakkını kullanmasıdır. “Ülke içinde bir yerden başka bir yere nakil anlamını taşıyan bir çeşit zorunlu göçtür”. Savaş zamanları gibi olağanüstü durumlarda, ülke içinde, bir yerden başka bir yere zorunlu insan nakli her ülkenin yapabileceği bir işlemdir. 24 Nisan 1915’de, henüz “Tehcir”in yani “Sevkiyat Kanunu” çıkmadan önce Ermenileri silahlandıran gizli Ermeni komitelerine, Türk polisi tarafından operasyon yapılmış, evraklarına el konulmuş ve 2345 kişi ve terör örgütlerinin elebaşları tutuklanmış, ancak bir tek Ermeni ölmemiştir. Ermeni çevrelerin “Sözde Ermeni Soykırımı”nın yıl dönümü olarak kutladıkları 24 Nisan, işte komitecilerin tutuklandığı tarihtir. Aslında durum tamda bundan ibarettir.
Bu konunun Türkiye üzerinde baskı konusu haline getirilmesi tamamen işgüzarlıktır. Aslında mesele, Türkiyemiz’i uluslararası hukukta suçlu gösterip, Ermenilere tazminat ödeme, Türkiye üzerinden bütün bir Müslüman ve Türk milletlerini utanç durumunda bırakma ve hatta toprak hakkı elde ettirme çabalarından başka birşey değildir. Tabiki toprak isteyenlerin bedelini canlarıyla ödeyeceklerini çok iyi bildikleri için bu konuyu açmaya lüzum görmüyorum. Ancak savaşa giderken yeni doğum yapmış bir köpek rahatsız olmasın diye ordusunun yolunu değiştiren bir peygamberin ümmeti iken, sefere giderken geçtikleri bahçelerdeki meyve ağaçlarının dallarına yedikleri meyvelerin ücretini bırakan bir ecdadın torunları iken, bin yıllardır dünyaya nizam veren bir dinin sancaktarı ve bir milletin ferdi iken böyle boş ithamlara aman vermeyiz. Bilirsiniz ki savaşta kadın, yaşlı ve çocuk öldürmeyen tek millet biziz.
Bu minvalde bakınca ortaya atılan iddialar YALANDAN öte değildir!
Bize atfetmeye çalıştıkları konu, içimizdeki Ermeni vatandaşlarını da derindenüzmektedir. Biz ki tebaamız altındaki hiçbir azınlığa asla zulm etmeyiz. “Zaten Osmanlı’da Ermenilere Millet-i Sadıka (Sadık Millet)denirdi”
Son Söz;
Umarım bu konuda Türkiye’deki tüm siyasi, sivil parti, stk vb. oluşumlar, aynı CHP örneğinde olduğu gibi tartışmaya mahal vermeden tek ses olmayı başarabilirler. Hiç sanmıyorum ama benimki de bir temenni işte.