Erkan Yücel
Kısa adı AST olan Ankara Sanat Tiyatrosu’nun kurucularından Erkan Yücel; devrimci, muhalif, kitabın ortasından konuşan bir duruş sergilediği, bu duruştan taviz vermediği, AST’ın diğer kurucularında kendisindeki berraklığı göremediği için onlarla yollarını ayıran Erkan Yücel’i sadece bir kurucu değil, aynı zamanda besleyici, arka plan hazırlayıcı olarak konumlandırmak gerekir.
Her besleyici, arka plan hazırlayıcısı gibi Yücel’in de kıymetinin tam anlamıyla bilindiği söylenemez. Gerçi Mesut Kara, anısı önünde düğme iliklenmesi için Şimdi Geçti Buradan adını verdiği bir belgesele imza atmıştır ama Yücel’in oyunculuğunun ötesinde duran sanatçılığı hesaba katıldığında bu belgeselin, önemli bir boşluğu doldurmaktan öteye gidemediği vurgulanmalıdır.
Sözü edilen özellikleriyle Yücel, Friedrich Engels’le bir arada ele alınabilir çünkü Engels, Karl Marx’ı her anlamda beslemiştir ama ön planda her daim Marx tutulmuştur.
Yücel, nevi şahsına münhasır bir oyuncudur; onu örnek alan taklidi olmaktan öteye gidemez. Benzeri durum Engels için de geçerlidir.
Yücel, sekterliğe icazet vermeyen bir muhalefetin izini takip etmiştir. Zaten devrimciliği laf olsun diye özümsememesi onu sekterlikten ayırmıştır.
Sekterlik, Engels’in de düşmemek için ziyadesiyle itina gösterdiği tuzaklardandır. Marx, özellikle, son nefesini verme aşamasında sekterlik duvarına çarpma zaafıyla yüzgöz olurken, Engels, bu sorunun olabildiğince uzağında durduğu için, onun cümlelerini okuyan, ufkunun daraldığını, fasit bir daire içine girdiğini düşünmez.
İroni, bu iki ismi buluşturan başka bir saiktir. Engels’in sonsuzluğa uğurlanmasından yıllar sonra Türkiye’de Mehmet Ali Aybar’ın Güler yüzlü sosyalizmden söz etmesinin arkasında, bağnazlığın her türlüsünü elinin tersiyle iten Engels vardır. Yücel de onun sahnedeki sureti olduğu için izleyici, yüzü sirke satan ve satılmasını teşvik eden bir oyuncuyla karşılaşmamıştır.
Türkiye’deki folklor araştırmalarının ilham kaynağı Pertev Naili Boratav’ın Nasreddin Hoca fıkralarının el yazmalarını gün ışığına çıkararak, destekten çok köstek görmesinden yıllar önce Yücel, fıkraları kendisine özgü bir dil geliştirerek seslendirmiş, bu fiiliyle, Türkiye’de henüz böyle bir türden söz edilmemişken Stand-upaeli yüzü düzgün örnek vermiştir.
Hakkari’de Bir Mevsim gösterildiğinde, filmle aynı adı taşıyan eseri kaleme alan Ferit Edgü filmi izledikten sonra Yücel’in Halit karakterini, kendisinden çok daha iyi, çok daha insancıl boyutuyla yansıttığını söylemiştir. Yücel’in başarısında filmi yöneten Erden Kıral’ın payı yoktur çünkü Yücel oyunculuğa hatta sanatçılığa doğmuştur. Filmdeki diğer oyuncular için bu, geçerli değildir.
Kıral, oyuncu seçmesini bilen ama söz onu yönetmekten açıldığında diskalifiye olmaktan kurtulamayan yönetmenlerdendir. Bu cümleye tam anlamıyla oturan örnek Bereketli Topraklar Üzerinde uyarlamasıdır.
Orhan Kemal’in aynı adlı eserinden uyarlanan bu film, Kıral değil, Yücel’le birlikte, Kıral’ın bir araya getirdiği oyuncular sayesinde izlenebilmiştir.
Yücel bu uyarlamada oynamakla, Edgü’nün karakterinin yazıdaki karşılığı olan Orhan Kemal’le buluşmuştur. O da Orhan Kemal gibi insancıllığın her durumda galip gelmesi için dirsek çürütmüş, pabuç eskitmiştir. İnsancıl bakış ve duruş Engels’in de alametifarikalarındandır.
Sekterlik kadar konformizmle mesafeli ilişkiler geliştiren, profesyonelliği değil, çocuk ruhlu amatörlüğü baş tacı eden Yücel, meydanı boş bulduklarında, devrim, muhalefet nutukları atan ama söz teoriyi pratiğe dökmekten açıldığında kaçacak delik arayan bunu da yüzlerine gözlerine bulaştıran gayri insanilerle mücadele etmekten bıkmamayı kendisinden sonra gelenlere bırakarak 9 Eylül 1985’te bu dünyadan göçmüştür.
Onu örnek alanlar, önce iyi bir oyuncu veya sanatçı değil, iyi bir insan olmayı kavradıklarında Erkan Yücel huzur içinde uyuyabilecektir.