Eren Kazım Akay
Artık yayımlanmayan Rolldergisinin 2001’in Ocak’ında çıkan sayısında, Yücel Göktürk ve Derya Bengi’yle söyleşen Eren Kazım Akay, Orhan Veli Kanık ve Cemal Süreya’danfazlasıyla etkilediğini vurgulamıştır.
Kalan Müzik etiketiyle 2000’de piyasaya sürülen ve bu müzik şirketinin imzasını taşıyan nitelikli albümler gibi, bir elin parmaklarını geçmeyen; hakiki, samimi ve hakkaniyetli dinleyici tarafından benimsenen Turkuaz Patlıcan, âdet yerini bulsun diye dinlenmediğinde, sözü edilen iki ismin Akay’ı çepeçevre kuşattıkları hissedilebilecektir.
Bilindiği gibi Orhan Veli, şiirin soluğunun tıkanmaması için ter dökmüştür ancak bu fiili, geleneğin izini takip etmekte ısrarlı Nâzım Hikmet gibi şairlerce tepki çekmiştir. Aslında Orhan Veli, şiire nefes aldırırken yine gelenekten beslenmiştir ama ötekileştirme mekanizmasına tâbi olan ve arka plan sorgusunu umursamayan kalemler, onun bu yönünü görememişlerdir.
Müzisyenlikten önce şarkı sözü yazarlığını önemseyen Akay cümlelerinde onun Dalgacı Mahmut’unu tur attırmıştır.
Dalgacı Mahmut, şairi gibi dalgacıdır ama bir o kadar daciddidir. Dalgacılığı, birileri kendisini böyle tanıtsınlar diye seçmemiştir. Zaten o, gündelik pratiğinin her ânında dalgacıdır.
Derdi önce kendisiyle uğraşmak olduğu için dalgacılığı başkasını değil, Mahmut’u ve onun da dâhil olduğu düzeneği bağlar. Zaten, düzeneğin, gökten zembille inmediğinin bilincindeki Mahmut’un iğnesi, batma ve battığı yeri kanatma aşamasında kimseyi kayırmadığı için diğer iğnelerden farklıdır.
Gördüğünü, gerçekten değil, mecazdan beslenerek isimlendiren Dalgacı Mahmut ve onu ete kemiğe büründüren Orhan Veli’yi alter egosuna yerleştiren ve sadece yer yuvarlağına değil, sonsuz boşluğa seslenenAkay’ın mor renkli patlıcana turkuazı yakıştırmasına bu yüzden şaşmamak gerekir.
Cemal Süreya’nın yeri de Akay’ın alter egosudur ve orayı Orhan VelivariGaripliklerle dizelerini örmekten uzak durmaması ve aşkı sulu zırtlakla özdeşleştirmemesiyle mesken tutmuştur.
Süreya’nın, erilliğini hasıraltı etme gereğini hissetmeyen dili, Akay’ın sadece şarkı sözlerine değil, sesine de yansımıştır.
Göktürk ve Bengi’nin Tok Sesli Bir Rock Şarkıcısı dedikleri Akay’ın sesindeki tokluğun inşacıları Nâzım Hikmet ve Pir Sultan Abdal’dır ve alter ego onları da dışarı da bırakmamıştır.
Fani bostan dediği dünyaya kendisini sığdırmak istemezken, söyleşide adı geçmese de SeyyidİmaddedinNesimî’yle bağ kuran Akay’ın mecazı yere göğe koyamayan ve şaşırtan dili, cümlelerini elifi elifine okuyan dinleyicinin gözlerinin önüne Taviani Kardeşlerin sinema filmlerini getirmiştir
Şaşırtmanın estetiğini kamera önüne taşıyan bu yönetmenlerin dışında; Serdar Ateşer, Tanju Eren, Turgut Alp Bekoğlu, Sunay Özgür, Melih Özçelik, Serhan Keser, Sumru Ağıryürüyen gibi nitelikten taviz vermeyen icracıları da yanına alarak, kalıcı bir albüm hazırlayan Eren Kazım Akay’ın Rock’uRaklaştırmayan, içini boşaltıp dışına perdah çekmeyen bir müzik emekçisi olduğu unutulmamalıdır.
Turkuaz Patlıcan; iddialı cümleler kurmadığı, dalga geçmeyi, şaşırtmayı önemsediği için, piyasaya sürüldüğü dönemde kalmamıştır. Bunun ne anlama geldiğini idrak etmek isteyen için, piyasayı kâle almamak, lüks değil, zorunluluktur.