Emniyet’in ses ve görüntü yasağına karşı barolardan dava!
Aralarında Bursa Barosu’nun da bulunduğu 36 baro, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, toplumsal olaylarda polislerin davranışlarına ilişkin, vatandaşlarca ses ve görüntü alınmasının engellenmesi, şartlar oluştuğunda da adli işlem yapılması talimatı veren genelgesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle ayrı ayrı dava açtılar.
Bursa Barosu adına Sayman Yönetim Kurulu Üyesi Av. Aslı Evke Yetkin’in Danıştay’da açtığı dava dilekçesinde, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27 Nisan 2021 tarihli genelgesinin, yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönlerinden hukuka aykırı olduğuna vurgu yapıldı. Dava konusu işlemin, öncelikle yürütmesinin durdurulması ve yapılacak yargılama sonunda da iptal edilmesine karar verilmesi talep edildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27 Nisan 2021 tarihli genelgesinde şöyle denmişti:
“Tüm vatandaşlarımız açısından özel hayatın gizliliği ve kişisel veri ihlalinin söz konusu olduğu bu tarz durumlarla genel kolluk personelimiz de sıklıkla karşılaşmaktadır. Bazen görevin yapılmasını engelleyecek boyuta ulaşan bu ihlaller, zaman zaman personellerimizin veya vatandaşlarımızın kişilik haklarına veya güvenliğine zarar verir şekilde çeşitli dijital platformlarda yayımlanmaktadır. …personelimizin görevini ifa ederken bu tür ses ve görüntü alınmasına tevessül edecek davranışlara fırsat vermemeleri, eylemin veya durumun niteliğine göre kayıt yapan kişileri engellemeleri, kanuni şartlar oluştuğunda adli işlem yapmaları gerektiği hususlarında tüm personelin bilgilendirilmesi…”
Dava dilekçesinde, söz konusu idari işleme Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “özel hayatın gizliliği” kapsamında, kişisel verilerin korunması ile ilgili olarak “Herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir”; ayrıca 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “kişilerin özel hayatının gizliliği ile bu gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi cezai yaptırım altına alınmıştır” hükümlerinin dayanak yapıldığına dikkat çekildi.
2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 13. maddesinin “Polisin, kanunlara uygun olarak aldığı tedbirlere karşı gelenleri, direnenleri ve görev yapmasını engelleyenleri… eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar” hükmünü de dayanak gösteren genelgenin, Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, mevzuat ve ayrıca bilimsel verilere aykırı olduğu belirtildi.
Demokratik bir hukuk devletinde yetki ile donatılmış kolluk kuvvetinin aynı zamanda şeffaf ve hesap verebilir olmasının son derece önemli olduğu vurgulanan dilekçede “Bir kamu hizmeti sunan ve bu anlamda kamu düzenini korumak ve sağlamak maksadıyla çeşitli yetkilerle donatılmış olan ve üstelik bu yetkilerle temel hak ve özgürlüklere kolayca müdahale etme imkanı olan kolluk personelinin de denetlenebilir olması gerekir. Dava konusu idari işlemin, delil ve ispat kavramını tartışmak bir yana, özellikle kolluk eylemlerinin kendisine dönük delillendirme hakkını tümüyle ortadan kaldırmaya yöneldiği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle genelge bütün halinde ceza adalet sisteminin yok sayılması niteliğindedir” denildi.
Genelgenin ‘kanunsuz emir’ niteliğinde olduğuna işaret edilerek, Anayasa’nın 137. maddesinin de “konusu suç teşkil eden emir, hiçbir surette yerine getirilmez, yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz” hükmü de hatırlatıldı.
Genelgenin iptali için Bursa’dan başka Adana, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Batman, Bilecik, Bingöl, Burdur, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kars, Kayseri, Kocaeli, Manisa, Mersin, Muğla, Muş, Ordu, Samsun, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Trabzon, Tunceli ve Van baroları da dava açtı.