Edward Norton
Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachuesetts eyaletinin başkenti ve aynı zamanda en büyük kenti Boston’da, 18 Ağustos 1969’da dünyaya gelen, Türkçeye İlk Korku olarak çevrilen PrimalFear’la Hollywood’a adım atan Edward Norton birçok sinema filminde hatırı ziyadesiyle sayılır karakterlere hayat vermişse de, söz onun oyunculuğundan açıldığında akla kuşkusuz AmericanHistory X özgün adlı Geçmişin Gölgesinde ve izleyicinin Dövüş Kulübü olarak bildiği Fight Club gelir.
Biri roman uyarlaması olan, diğeri, eli yüzü düzgün bir uyarlama olduğu izlenimini uyandıran bu iki sinema filminde Norton izleyiciye, soytarılık ve zibidilikle; serserilik, itlik ve kopukluk arasında nüans olduğunu ve birbirleriyle karıştırılmamaları gerektiğini hatırlatmıştır. Gerçi AmericanHistoryX’te oynamakla yetinmeyerek hayat verdiği karakter, soytarılık ve zibidilik kitabının ortasından konuşarak izleyiciye soğuk terler döktürmüştür ama Norton, senaryoya bir hipertext (üstmetin) ekleyerek ve hipertextleintrotext (altmetin) arasında mekik dokuyarak, ötekileştirme mekanizmasından beslenenatipik karakterin atipikliğinin aslında ona yapıştırıldığını, serseri bir ruh taşımasına izin verilmediği için sözü edilen aşamaya geldiğini göstermek istemiştir.
Fight Club ve Amerikan HistoryX’i ön plana çıkararak PrimalFear’a dış kapının mandalı muamelesini reva görmek olmaz çünkü Norton’ın, Richard Gere gibi oyunculuğun inceliklerine vâkıf bir isimle başrolü paylaşmakla birlikte, onun gölgesinde kalmadığı hatta onu katalize ettiği, yönetmeni GregoryHoblit’in filmografisinin can yeleği konumundaki, MilosForman’ın 1975’te çektiği Türkiye’de Guguk Kuşu olarak bilinen, KenKesey’nin aynı adlı romanından uyarlanan, JackNicholson’ın kitleselleşmesini sağlayan OneFlewOvertheCuckoo’sNest’ı çağrıştıran bu sinema filmi, Norton’ın, serserilik, itlik ve kopukluk fiillerini psikanalizin süzgecinden geçireceğini müjdelemesi bağlamında kıymetli bir yerde durmaktadır.
Sözü edilen üç fiil Norton’ın nazarında, bireyi neoliberal düzeneğe eklemlemek için soytarılık ve zibidilikle karıştırılmaktadır. Neoliberal düzenek, soytarı ve zibidiye sempatiyle yaklaşır çünkü bu özellikleri bünyesinde taşıyanın gözünü boyayacağını, konformize ederek uslandıracağını bilir ama serserilik, itlik ve kopukluk fiillerini benimsemiş için bu durum geçerli değildir çünkü o, daha yolun başındayken, konformize edilmeye ve dolayısıyla neoliberal düzeneğe eklemlenmeye itiraz eder. Onu bu itiraza yönlendiren, BigBrother’ın yerini sağlamlaştıran moraliteye karşı çıkardığı immoralitedir.
İmmoralite; artık, neoliberal düzeneğin bir dediğini ikiletmeme yolunda ilerleyen Chuck Palahniuk’un aynı adlı romanından David Fincher’ın 1999 yılında uyarladığı FightClub’takiAmericanHistoryX’inatipik karakterinin alteregosunu mekân tutan bir başka atipik karakterde somutlaşmış ve yerini sağlamlaştırmıştır.
Fincher’ın, Norton’la Brad Pitt’i kamera önünde buluşturduğu bu sinema filmine, yerine getirdikleri fiilin adı izlemek olsun diye odaklanmayanlar, alın terini Norton’ın döktüğünü, Pitt’in de dökülen teri alnına yapıştırmakla meşgul olduğunu görmekte gecikmemişlerdir.
Fincher’ın diğer, eli yüzü düzgün işi Seven’da da oynayan, rol arkadaşı Morgan Freeman’ın gölgesinde kalarak sadece oynayan Pitt, Norton’ın hesaplaştığı düzeneğin makbul karakteridir ve bu karakter, öyle görünmese de soytarılık ve zibidilik sinyalleri vermeyi ihmal etmemektedir.
Yale Üniversitesi’nde astronomi tedrisatından geçen, buna tarihi de ekleyen, tiyatro sahnesine çıkmış olsa da, kamera önünde bir tiyatro oyuncusu gibi rol kesmeyen, ön plandaki bir isim olmasına rağmen, sade vatandaş hayatı yaşayan Edward Norton’ınimmoralitenin izini süren oyunculuğu, daha doğrusu sanatçılığı, etiğin asıl ilham kaynağının immoralite olduğunun altını çizen WitoldGombrowicz’in metinlerini, edebiyat birikimine sahip okurlara hatırlatabilecektir.
Sadece Norton değil, Gombrowicz’in karşılıklarıyla bu topraklarda karşılaşmak mümkün değildir çünkü Türkiye, Brad Pitt ve onun halefi Leonardo DiCaprio gibi oyuncularda somutlaşan, yakışıklılık, karizmatiklik, artistlik ve onların olabildiğince uzağında durmayan ahlak anlayışına ev sahipliğini layıkıyla üstlenmeye devam eden, soytarı ve zibidilerini bu özellikleriyle servis edebilen, serserilik, itlik, kopukluk derdinde olanları da soytarılık ve zibidilik dairesine sıkıştırmayı görev bilen düzeneğin ülkesidir.