DÜNYA İZLİYOR İSRAİL KATLEDİYOR

İsrail ve Filistin arasında geçmiş yıllardan bugüne kadar süren çatışmalar, 7 Ekim’den itibaren şiddetini artırdı. Kadın, çocuk demeden ibadethanelere, hastanelere saldıracak kadar gözü dönmüş İsrail devletine dünya da sessiz kalmayı sürdürüyor.
Gerek ticari gerekse de askeri ilişkilerden dolayı katliamlara sessiz kalan ülkeler, bu suça ortak olmayı sürdürüyor. Masum sivillerin her geçen gün gözümüzün önünde katledilmesi yüreğimizi dağlarken biz de Kent Bursa Gazetesi olarak çatışmanın durumu, bölgedeki son olaylar ve İsrail’in yayılmacı politikasını Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat’tan dinledik.
İsrail ile Filistin arasında yaşanan çatışmalar 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren alevlenmeye başladı. İsrail, Filistinli genç, yaşlı, çocuk, kadın demeden katletmeyi sürdürürken savaş suçu işlemeyi de ihmal etmiyor. On binlerce masum sivili resmen katleden İsrail’e dünya da sessiz kalmayı sürdürüyor. Biz de Kent Bursa Gazetesi olarak Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Dr. Furkan Polat ile konuşarak başta İsrail’in saldırıları olmak üzere Ortadoğu’daki son durumu konuştuk. İsrail-Filistin savaşının Orta Doğu’da ve dünya genelinde zor çatışma olarak adlandırdıklarını söyleyen Polat, ‘‘Zor çatışmaların birtakım özellikleri bulunuyor. Bunlardan birisi, tarafların çatışan kimliklere sahip olması. Bu da doğal olarak çatışmaya kültürel rekabet alanı da katıyor. Çatışmayı derinleştiren bir durum ortaya çıkarıyor. Burada önemli olan hususlardan bir tanesi tarafların yıllara yayılan bir nefret birikimine sahip olmasıdır. İsrail-Filistin çatışması özeline baktığımızda yaklaşık 100 yıla yakın bir süredir Filistinlilerin yurdundan edildiği, topraklarının işgal edildiği ve nesillerce süren katliamların yaşandığı bir durum söz konusu. Dolayısıyla özellikle Filistin cephesinde İsrail’e yönelik nefret birikimini beraberinde getiriyor. Benzer bir durum İsrailliler açısından da söylenebilir. Tabi bu da Filistinlilerin neden olduğu bir nefret birikimi değil, daha ziyade Yahudi anlayışının ve siyonizmin kuruluşunda yer alan, sürekli yurtsuzlaşma halinin getirmiş olduğu bir nefret birikiminden bahsedebiliriz. Dolayısıyla taraflar arasında yıllara yayılan nefret birikimi, çatışmayı kökleşmiş bir hale getiriyor ve Filistin meselesinin çözümündeki aşamaları zorlaştıran bir tablo ortaya çıkartıyor. Çatışmayı zorlaştıran durumlardan bir tanesi de çatışmanın çözümüne yönelik çatışan yaklaşımların varlığıdır.Burada da tarafların çözüm önerilerinin birbirleriyle çatışıp çatışmadığına bakıyoruz. İsrail’in genel olarak krizin çözümünü karşı tarafı yok etmek üzerine inşa ettiği son çatışmalarda net bir biçimde görülüyor. Dolayısıyla mevcut koşullar altında bir çözümden bahsetmek mümkün değil. Çünkü tarafların idealize ettiği durum, çatışmaya yol açan bir durum’’ dedi.
TÜRKİYE VE KATAR BARIŞTAN YANA
Bu çatışmanın Ortadoğu’da en köklü çatışmalardan bir tanesi olduğunu ifade eden Polat, ‘‘Başlangıcından günümüze baktığımız zaman ilk dönemlerde Arap devletlerinin Filistin meselesini bölgedeki dış politikalarında belirleyici bir unsur olarak konumlandırdığını söyleyebiliriz. 1980’lerin başından itibaren bu tablonun değişmeye başladığını görüyoruz. O dönemde Filistin meselesinin en öncü aktörlerinden biri olan Mısır’ın İsrail’le ve ABD ile yavaş yavaş ilişkilerini geliştirmeye başladığını görüyoruz ve Filistin meselesinin Mısır’ın gündeminden düştüğünü söyleyebiliriz. Sonrasında Arap Baharı, önemli kırılmalardan. Filistin meselesinin dış politikasında belirleyici husus olarak gündemde tutan bir başka ülkenin yani Suriye’nin yıkılışını gördük. Başlangıçta bölgesel istikrarı olumsuz etkileyen hatta devletler arasında savaşa yol açan bu sorunun zamanla devletlerin gündeminden düşmeye başladığını söyleyebiliriz. Sadece siyasi açıdan değil ekonomik ve insani açıdan da bir takım krizler üreten bir sorun haline geldi. Bu açıdan bakıldığında bölgede oluşturmaya çalışılan ekonomik işbirliklerinin önüne bir engel getireceğini söyleyebiliriz. Zamanla özellikle körfez ülkelerinin bu sorunu gündeminden tamamen çıkarması, Filistin sorununun artık bölgesel mesele olmaktan çıkmış durumda olduğunu gösteriyor.Dolayısıyla Filistin sorununun eski önemini yitirdiğini net bir biçimde söyleyebiliriz. Türkiye ile Katar’ı ayrı bir noktaya koymak da gerekiyor. İki ülke de sorunun barışçıl yollarla çözümü için çok ciddi bir çaba sarf ediyor ancak özellikle Mısır ve körfez ülkelerinin bu konuda sessiz kalıyor olması, İsrail’in bölgede daha cesur adımlar atmaya teşvik ettiğini söyleyebiliriz. Sessiz kalmasının nedeni de hem ABD ile hem de İsrail’le gelişen ilişkileri söz konusu. Bu ilişkileri baltalamak istemediklerini çok net bir biçimde görüyoruz’’ şeklinde konuştu.
İRAN KUŞKU YARATTI
İran’ın da son 1 ayda olaylara müdahil olmasını yorumlayan Furkan Polat, ‘‘İran’ın hiç olmadığı kadar çatışmalara dahil olması da bir kuşku yaratıyor. Bir bakış açısına göre 7 Ekim ve sonrasında yaşananlar esasen İran’ın bölgedeki istikrarı baltama girişimi. Yani İran’ın İsrail ile Körfez ülkeleri arasında gelişen siyasi, diplomatik ve ekonomik ilişkileri baltalama çabasının bir sonucu’’ şeklinde konuştu.
İSRAİL İLE TİCARETİN KESİLMESİ, İSRAİL’E ZARAR VERMEZ
İsrail ile ticaretin kesilmesinin, tek taraflı ambargonun İsrail’e zararı olmayacağını, diğer devletlerin İsrail ile ilişkilerini geliştirmesine yardımcı olacağını belirten Polat, ‘‘Ticari ilişkiler, tarafların karşılıklı kazanç elde ettiği bir alandır. Siz bir ülkeye birtakım ürün ihraç ediyorsunuz, bunun karşılığında ise kazanç elde ediyorsunuz. Dolayısıyla ticari alanda yaptırım uygulamak, bir ülkeyle ticari ilişkilerinizi kesmek tek taraflı bir etki doğurmaz.İsrail’in ticari ilişkileri açısından Türkiye’nin önemli bir konumda olduğunu söylemek de mümkün değil. İsrail’in saldırganlığını sınırlandırma açısından Türkiye’nin kendi hacmine baktığımız zaman yapacağı bir boykot veya bir ticari yaptırım, İsrail’in bu davranışını değiştirecek bir etki doğuracağını düşünmüyorum. Ayrıca ekonomik ambargolar veya yaptırımlar da devletlerin davranışlarını değiştirmede etkili olmuyor.Devletler arası ilişkilerde bu daha önce pek çok kez denendi ancak bir sonuç alınamadı. Eğer bir ambargo uygulanacaksa da bunun diğer bölgesel aktörlerle işbirliği içinde yürütülmesi gerekiyor. Tabi bunu mevcut koşullar altında gerçekleştirmek mümkün değil.Bir ülkeyle ticari ilişkiler kesildiğinde bu başka ülkeler için bir fırsat anlamına geliyor. O boşluğu başka devletler ilişkiler kurarak hızla doldurabiliyorlar. Dolayısıyla ekonomik yaptırımlar genel itibariyle bu tür krizlerde çözüm üretmiyor diyebiliriz. Öte yandan bireylerin yapmış olduğu boykot, insani bir tepkidir, desteklenmesi de gerekir’’ diye konuştu.
SAVAŞ SUÇU İŞLEMEYE DEVAM EDİYOR
İsrail’in resmen savaş suçu işlediğini, ibadethanelere, okullara, hastanelere saldırdığını hatırlatan Polat, ‘‘7 Ekim saldırıları sonrasında Gazze’ye başlattığı operasyonlar çok ciddi insani trajediler ortaya çıkardı. İsrail’in savaş suçu işlediğini çok net bir biçimde söyleyebiliriz. Sivil yerleşim yerlerine saldırılar yaptı, okullara, hastanelere, ibadet yerlerine saldırılar yaptığını görüyoruz. Bu, uluslar arası hukukun çok açık bir şekilde ihlali. Uluslar arası hukuk deyince de şunu göz ardı etmemeliyiz. Hukuk kuralları veya normlar güç ilişkileri devreye girince maalesef etkili olmuyor. Taraflardan biri, diğerine karşı galip gelecek kadar güçlüyse onun davranışlarını, hukuki kurallarla sınırlandırmak pek mümkün olmuyor. İsrail’i uluslar arası hukuk üzerinden sıkıştırmak, onun davranışlarını sınırlandırmak dendiğinde burada diğer büyük güçlerin yaklaşımına odaklanmamız lazım. Batılı büyük güçlerin İsrail’le çok yakın ilişkilere sahip olması ve mevcut çatışmalarda açık bir biçimde İsrail’den yana tavır alması böyle bir sınırlandırmayı mümkün kılmıyor’’ açıklamasında bulundu.
ÇATIŞMALAR NASIL BİTER?
İsrail ve Filistin savaşında süregelen çatışmaların nasıl bitirileceğini anlatan Furkan Polat, ‘‘Bu tür çatışmalarda da eğer taraflar arasında bir askeri denge kurulamıyorsa çatışma çözümünün ve barış süreci başlatmanınpek mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Genel itibariyle bu tür zorlu çatışmalarda çatışma çözümünü kolaylaştıran en temel faktör taraflar arasında bir askeri dengenin kurulmasıdır. Eğer çatışma bu olgunluğa erişmişse taraflar artık birbirine yeteri kadar zarar verecek bir kabiliyete, imkana sahipse çatışma da sonraki bir aşama olarak çözüm önerilerine geçilir’’ dedi.
TOPRAK SATIŞIYLA İLGİLİ İDDİAYA AÇIKLIK GETİRDİ
Sosyal medyada dolaşan, Filistin’in toprak satışıyla bu duruma geldiği anlatırken Furkan Polat, bu konuya da açıklık getirdi. Bu tür sorunların toprak satışıyla ilgili ortaya çıkabilecek durum olmadığını ifade eden Polat, ‘‘Osmanlı’nın bölgedeki hakimiyeti sona erdikten sonra İngiltere’nin 2. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar bölgede hakimiyeti söz konusuydu ve bu dönemde bölgeye çok ciddi bir Yahudi nüfusunun taşındığını biliyoruz. İsrail’in devletleşme süreci o zamandan başladı. Bu da toprak satışıyla olacak bir şey değil. Savaştan sonra da dünya çok farklı bir sisteme evrildi ve ABD’nin himayesinde İsrail topraklarını hızla genişletmeye devam etti’’ ifadelerini kullandı.
İSLAM ÜLKELERİNİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR
Filistin meselesinin İslam ülkelerini de ilgilendiren bir konu olduğunu sözlerine ekleyen Polat, ‘‘Kültürel bir boyutu var. Bir tür din savaşının olduğunu da söyleyebiliriz. Bu bağlamda İslam ülkelerinin gündemine gelmesi gereken bir konu. Ancak İslam ülkeleri dediğimiz devletlerin kendi birtakım güvenlik sorunlarının olması, Filistin meselesinin arka planda kalmasına yol açtığı söylenebilir’’ açıklamasını yaptı.