Cevdet Yılmaz: 2026 beklentimiz kişi başı gelir 15 bin dolar
Cevdet Yılmaz, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’ndeki “Orta Vadeli Program ve Makroekonomik Görünüm” programında, gazete ve ajansların ekonomi haberleri müdürleri ile bir araya geldi.
Yeni döneme 100 yıllık birikimle girildiğinin altını çizen Yılmaz, Türkiye Yüzyılı vizyonu ile daha büyük hedeflere doğru yürümek istediklerini dile getirdi.
Demokrasiden teknolojiye, şehirleşmeden afetle mücadeleye, huzur ve güven ortamına varıncaya kadar Türkiye’yi her alanda daha farklı bir seviyeye taşımak istediklerini ifade eden Yılmaz, geçen yıl 12’nci 5 yıllık Kalkınma Planı’nın Meclis’te kabul edilip yürürlüğe girdiğini hatırlattı.
Yılmaz, “Orada 2053 hedeflerini de ilk defa biraz daha somutlaştırarak ortaya koymuş olduk, bir taraftan da 5 yıllık hedeflerimizi ortaya koyduk. Dolayısıyla Türkiye Yüzyılı’nda adım adım bu hedefleri gerçekleştireceğiz” diye konuştu.
Dünya Bankasının kişi başı gayrisafi milli hasılaya göre yaptığı sınıflamanın verilerini paylaşan Yılmaz, Türkiye’nin “Üst-Orta Gelirli Ekonomiler” kategorisinde yer aldığını, yıllık ortalama büyümenin 5,4 olarak gerçekleştiğini söyledi.
Yılmaz, “Orta Vadeli Program (OVP) sonunda 2026 beklentimiz kişi başı gelir 15 bin dolar. Bu hedefimize ulaştığımız takdirde orta vadede Türkiye yeni bir eşik atlamış olacak. Üst-orta gelirli ekonomilerden yüksek gelirli ülkeler ligine terfi etmiş olacak. Eşikler zordur. Ama inşallah Türkiye bu sıçramayı yapacak ve yüksek gelirli ekonomi ligine önümüzdeki dönemde orta vadede dahil olmuş olacak” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE OLDUKÇA İYİ BİR NOKTADA”
İşsizlik oranına değinen Yılmaz, istihdamı artıracaklarını söyledi. İstihdamın 32 milyona yaklaştığını belirten Yılmaz, işsizliği tek haneli rakamlarla kapatmış olacaklarını kaydetti.
Büyüme konusunda iyi bir performansla devam ettiklerini söyleyen Yılmaz, “İlk 3 çeyreğe baktığımızda Türkiye, büyüme performansı açısından G20 ülkeleri arasında 4. sırada. OECD ülkeleri arasında 2. en iyi büyüme performansı gösteren ülke konumda. Birçok ülkeyle mukayese edildiğinde büyümede Türkiye oldukça iyi bir noktada. Ama dünyanın genelinde büyüme hızında bir düşüş var” değerlendirmesinde bulundu.
Geçen yaz aylık bazda enflasyonda ciddi yükselme yaşandığını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
“Fakat bir taraftan da yeni bir politika çerçevesi ortaya kondu, uygulamalar başladı. Bunların etkileri de biraz zaman alıyor. Yeni politikaların etkisi hemen bir günde ortaya çıkan bir etki değil. Bu etkiler devreye girdi bir taraftan. Şu anda bu etkilerin artık daha verimleştiğini görüyoruz. Aylık bazda ciddi bir ivme kaybolduğunu, enflasyonda bir gerileme olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Yıllık bazda değil, aylık bazda henüz. Yıllık bazda etkiyi de 2024’ün ortaları gibi bekliyoruz. Hızlı bir şekilde enflasyonda gerileme olacak.”
“KKM’DEN KADEMELİ BİR ÇIKIŞ STRATEJİSİYLE HAREKET EDİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Kur Korumalı Mevduatın (KKM) bir dönem geçici olarak yapıldığını, bunun belli bir tarihe kadar geçerli olduğunu aktararak,”Başlangıcından itibaren geçici bir mevzuat olarak yapıldı. O dönemki şartların ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılmış bir uygulamaydı. Görevini ifa etti ve buradan çıkış sürecine girmiş durumdayız. Çok ciddi bir büyüklüğe ulaştığı için ani bir çıkışın finansal piyasalarda risk oluşturmasını istemediğimiz için yine tasarruf sahiplerinin haklarını gözeten bir yaklaşım sergilediğimiz için kademeli bir çıkış stratejisiyle hareket ediyoruz ve son dönemlerde çıkışın hızlandığını da görüyoruz” şeklinde konuştu.
Bütçe açığından söz eden Yılmaz, “OVP’de beklentimiz 2023’te 6,4. Bunun 3 puanı deprem etkisi, 3,4 puanı normal açık gibi görünüyor. Yüzde 6,4’ün 1 puan altında bütçe açığı bekliyoruz. Bütçe açığımız öngördüğümüzden oldukça düşük seviyede gerçekleşecek gibi gözüküyor.” diye konuştu.
Bankalara yönelik toplumsal yatırım notundaki amaçlarını anlatan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: “Amacımız daha nitelikli kredilerin verilmesini sağlamak ve bunu sistematik bir şekilde yapmak. İnsanları notlandırma değil bu, toplumdan ziyade bankaların notu bu. Bankalar kredileri nereye veriyorlar? Sosyal açıdan, toplumsal açıdan daha faydalı yerlere mi gidiyor, daha az faydalı yerlere mi gidiyor buna bakılacak. Yatırıma, ihracata, kadın ve genç girişimciliğine destek olan, daha fazla kredi veren bankaların toplumsal yatırım notu daha yüksek olacak.”
“EMEKLİ MAAŞLARINA İLİŞKİN ÇALIŞMA KABİNE TOPLANTISINDA ELE ALINACAK”
Cevdet Yılmaz, “En düşük emekli alanlara dönük olarak da ne yapabiliriz diye çalışıyoruz. Bunlar Hükümetimiz Kabinede tartışılacaktır önümüzdeki günlerde, Kabinede bir ele alınacaktır diye düşünüyorum, ardından da Meclis’imizin takdirine sunulacaktır. Henüz bir tarih bilmiyorum doğrusu ama uygun bir zamanlamayla yapılacaktır elbette. Kabinede bu konular ele alınabilir, dolayısıyla bir şekilde bu karar verilir Hükümet tarafından ve daha sonra asıl Meclis’te tabii bu düzenlemeler söz konusu olacak, orada da Çalışma Bakanlığımızın bir paketi var. Yani bu konular dışında da kurumsal ihtiyaçlarından kaynaklanan, yine işgücü piyasalarına ilişkin bazı tedbirler içeren paket de söz konusu. Bu paketle birleştirilerek Meclis’imizin gündemine gelir diye düşünüyorum, gerisi tabii Meclis’imizin takdiri, o konuda bizim yorum yapmamız doğru olmaz. Dolayısıyla bugüne kadar nasıl çalışanların, emeklilerin yanında olduysak bundan sonra da olmaya devam edeceğiz” dedi.
“YASTIK ALTINDA 300 MİLYAR DOLAR VAR”
Cevdet Yılmaz yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılmasının son derece önemli olduğunu belirterek, “Geçmiş diyelim 40 yıla, 50 yıla baktığınızda ithal ettiğimiz belli, ürettiğimiz belli, ihraç ettiğimiz belli rakamlar. Bunları biraz netleştirdiğinizde ciddi anlamda bir stok birikimi olduğunu görüyoruz Türkiye’de. Değişik hesaplamalar var, ama kabaca bunu yüzde 100 hesaplamak çok zor bu rakamları. Kabaca 300 milyar dolar civarında belli bir ton rakamı da veriliyor, bir hesaplamalar yapılıyor. Bunların bir kültürel boyutu var tabii, ziynet, süs anlamında kullanılması, edilmesi ona tabii bir diyeceğimiz bir şey yok. Altında da, dövizde de aynı şey söz konusu. Aslında bu sadece makroekonomi için bir kayıp değil, o tasarruf sahipleri için de bir kayıp. Tasarruf sahipleri altınlarını, evde tuttukları zaman hiçbir getirisi olmuyor ne dövizin, ne altının, tasarruf sahibine bir defa bir getirisi olmuyor. Makroekonomi anlamında da bu tasarrufların üretken alanlara destek olmasına engel olmuş oluyoruz. Ben bazen söylüyorum, Amerika dolarını evinizde tutuğunuzda Amerika’ya sıfır faizle kredi açmış oluyorsunuz, yani hiçbir bedel almadan Amerika’ya sonuçta sıfır faizle bir kredi vermiş oluyorsunuz. Bu diğer dövizler için de geçerli, altın için de geçerli. Burada sorunumuz şu: İnsanlar altın alır, döviz alır, başka bir şey alır onunla ilgili bir yorum yapmıyorum. Sisteme dahil olmalı bunlar, bir şekilde bu tasarruflar üretken alanlara kanalize edilebilmeli ve bu yolla hem makroekonomimize katkıda bulunmalı bu kaynaklar hem de bunları elinde tutan tasarruf sahiplerine daha fazla getiri sağlamalı, ikisini aynı anda gözeten bir yaklaşım olmalı” diye konuştu.