Bursa’da SARS COV-2’ye karşı nano-solüsyon çalışması
Bursa Çekirge Devlet Hastanesi’nde görevli Op. Dr. Ahmet Ümit Sabancı, nano teknoloji ile viral ve bakteryel enfeksiyonlardan korunma maksadıyla nano-solüsyonlar geliştirdi. Geliştirilen bu solüsyonların antimikrobiyal ve antivirütik etkileri ise, Bursa Uludağ Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi’nde görev yapan akademisyenlerin iş birliği ile gösterildi. Çalışmada solüsyonların bakteri ve virüslerin üremesini ve çoğalmasını durdurduğu ispatlandı.
BUÜ Tıbbî Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cüneyt Özakın tarafından bakterilerde, Translasyonel Tıp, Tıbbî Genetik Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Şehime Gülsün Temel ve Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Agantem Genetik Araştırma Merkezi öğretim üyesi Doç. Dr. Atıl Bişkin tarafından ise Covid19 ile mücadele kapsamında yapılan in vitro çalışmalar doğrultusunda bu nano-solüsyonun SARS COV2 virüsünün replikasyonunu normal dokuya zarar vermeden durdurduğu gösterildi.
Covid19 ile yapılan mücadeleler kapsamında çalışan araştırma ekibi çalışmayı projelendirerek TÜSEB’in hastalıkların önlenmesi, erken tanı ve tedavisi, destek ve izlemesinde kullanılabilecek ve hastaların mağduriyetini azaltacak her türlü tıbbî cihaz ve biyomalzemenin geliştirilmesine yönelik açtığı çağrısına başvurdu. Akademisyenler, projenin değerlendirme sürecinin devam ettiği bilgisini verdi.
Şiddetli akut solunum sendromu (SARS) ile olan yakın genetik ilişki sebebiyle koronavirüs (SARS-CoV), Uluslararası Virüs Taksonomisi Komitesi tarafından SARS-CoV-2 olarak yeniden adlandırılmıştır. İlk vakanın raporunda, SARS-CoV-2’nin hayvandan insana bulaşma potansiyeline sahip olduğu ileri sürülmüştür. Koronavirüsler hayvanlar ve insanlar arasında bulaşma riski taşıyan, zoonotik patojenlerdir. Geçmişte MERS-CoV adıyla bilinen Orta Doğu Solunum Sendromu’nun develerden, SARS adıyla bilinen Şiddetli Akut Solunum Sendromu’nun ise misk kedilerinden insana geçtiği düşünülmektedir. Şubat ayında yayımlanan bir çalışmada ise pangolinin, SARS-CoV-2 için potansiyel bir ara konakçı olduğu ileri sürülmüştür. Yarasalar zoonotik virüslerin genellikle önemli doğal rezervuarlardır. Genellikle yarasa kökenli virüslerin doğrudan insanlara bulaşması zordur. İnsanlara bulaşmak ve insan hastalıklarına neden olmak için potansiyel bir ara konağa ihtiyaçları vardır.
2019-20 koronavirüspandemisi, şiddetli akut solunum sendromukoronavirüs 2’nin (SARS-CoV-2) neden olduğu 2019 koronavirüs hastalığı salgınıdır (COVID-19). Hastalık ilk olarak Aralık 2019’da Wuhan, Hubei, Çin’de tanımlanmıştır. Covid-19 enfeksiyonu sıklıkla kuru öksürük, ateş ve halsizlik belirtilerine yol açmaktadır. Daha az sıklıkla ise ağrı, sızı, boğaz ağrısı, ishal, konjunktivit, baş ağrısı, tat veya koku kaybı, ciltte kızarıklık veya el veya ayak parmaklarında renk değişikliği gibi belirtilere yol açar. Ciddi belirtiler arasında nefes almada zorluk veya nefes darlığı ve göğüs ağrısı vardır.
Sars-Cov2 bulaştıktan sonra ilk hastalık belirtilerinin ortaya çıkması yaklaşık 14 gün sürmektedir. Enfeksiyon, çocuklar dahil olmak üzere çoğu insanda hafif belirtiler ile seyrederken, bazı hastalarda solunum problemleri ve zatürre ile daha ağır bir kliniğe yol açmaktadır. Yeni tip korona virüsten korunma sağlayacak aşı çalışmaları halen devam etmektedir. Bu çalışmalardan bazıları insanlarda denenme aşamasına geçebilmiştir. Hastalığın halen etkin bir tedavisi yoktur. Ve Sars-Cov2 ile enfekteolmuş bazı bireylerde yeniden enfeksiyon görülebilmektedir. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verilerine göre bugüne kadar 270.133 enfekte , 244.926 iyileşen vaka ve 6374 ölüm olmuştur.
Yeni tip korona virüs insandan insana temas yoluyla bulaşabilmektedir. Ana bulaşma yolu solunum damlacıkları iledir. Virüs üst solunum yolları mukozaları aracıyla doğrudan (ağız, burun gibi) konakçıya girebileceği gibi ,yine ağız, burun ya da göz konjunktivasına el teması yoluyla dolaylı olarak da girebilmekte ve enfeksiyona yol açabilmektedir.
Enfeksiyonun önlenmesi için hastyla yakın temastan kaçınmak; elleri sık sık sabun ve suyla yıkamak; yıkanmamış ellerle gözlere, buruna veya ağza dokunmamak; ve iyi solunum hijyeni uygulaması gerekmektedir. El ve yüzde antisepsi ve iyi bir solunum hijyeni sağlanması, virüs giriş yolu olan burun, boğaz ve göz mukozasının korunması son derece önemlidir. Bu amaçla ağız, boğaz, burun spreyleri, göz damlaları, ve yıkamanın yapılamadığı zamanlarda el/yüz antisepsi solüsyonlarının korunma amaçlı kullanımı gündemdedir.