BİRLEŞMEMİŞ MİLLETLER

ABD ve AB asla dost olmamış iki birleşik devlettir. Hatta Avrupa Birliği, ABD’ye karşı kurulmuştur. Birleşmiş Milletlerin veto yetkisi bulunan 5 daimi üyesi ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın birbirleri ile düşman olma ihtimalini düşünemiyorum. İçlerinden herhangi biri bir tasarıyı veto ederse birleşememiş milletlerde kabul görmüyor. Tabii ki bu yapının (BM) kime karşı birleştiği de ayrı bir önem arz ediyor.

Avrupa Birliğinin kurucu üyeleri Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’dur. Bu tabloda hem ekonomik hem de askeri anlamda en güçlü Almanya’dır. Avrupa Birliğinden İngiltere’nin çıkışı ile birlik, askeri anlamda herhangi bir güç kaybı yaşamamıştır ancak ekonomik anlamda büyük bir kayıp yaşadığı su götürmez bir gerçektir. Tahminimce İngiltere, Avrupa Birliğinin çöküşünü görmüş olacak ki, Brexit süreci ile birlikten ayrılmayı uygun buldu. Tabi diğer bir etkende Türkiye’nin dış politikada tarihi adımlar atması ve inkâr edilemez yükselişidir.

14 Kasım 2018’de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Avrupa ordusu çağrısı, AB’nin ortak savunma alanındaki çalışmalarını tekrar gündeme getirdi. Tam bu açıklamadan 3 gün sonra yani 17 Kasım 2018’de kendilerine ‘Sarı Yelekliler’ adını veren isyancı grubun gösterileri başladı. Epey bir uzun süren ve Avrupa’nın birçok ülkesine sıçrayan eylemler ile birliğin toplumsal anlamda çok kırılgan bir yapıya sahip olduğunu gösterdi. Hâlâ bile arada bir sarı yeleğini giyen Fransa’da eylem yapmakta ve birliğin kurucu üyesi Fransa gösterileri bastırmakta zorlanmaktadır.

Hâl böyle iken olası bir Avrupa Ordusu kurulma ihtimalinin 2 ana hedefi vardır. Bunlardan birincisi İslam Alemi, ikincisi ise Amerika Birleşik Devletleridir. Macron’un çıkışını kendisine rest olarak algılayan ABD, sokak olaylarının tetikleyerek konunun geçici olarak kapanmasını sağlamıştır. Biden döneminde bu konuda yine aynı tutum içerisinde olacağını hatta daha da ileri giderek gerileme sürecinde olan birliğin çöküş dönemine gireceğini öngörmekteyim. Henüz etkili bir adım atılmamış gibi görebilirsiniz ancak AB’nin ileri karakolu olan Yunanistan’ın Dedeağaç bölgesinde ABD’nin üs kurması, Avrupa’yı kuşatma anlamına gelmektedir.

Bölgede Rusya ile ABD arasında kıyasıya bir mücadele var gibi görünmektedir. Ancak zahirde düşman, arka planda ortak olan bir mücadele olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Rusya, Avrupa konusunda daha yapıcı görünmektedir. İlerlemesine Doğu Avrupa yönünde Kırım’ın ilhakı ile başlayarak diğer AB üyeleri ile ticari ortaklıklar, doğalgaz boru hatları kurarak devam etmektedir. Önündeki tek handikap Ukrayna’dır ve Ukrayna, Türkiye tarafından ciddi anlamda desteklenmektedir.

En basitinden Biden’ın ‘Katil Putin’ çıkışına karşılık Avrupa Birliği üyelerinden herhangi bir tepki gelmemiştir. Çünkü bir yanda ticari ilişki içinde bulundukları Rusya varken diğer yanda altına dinamit döşeyen ancak bunu müttefiklik ruhu ile yaptığı yalanını satan ABD vardır. Ayrıca pandemi sürecinde iyice ekonomisi bozulan Avrupa’nın, ABD’ye de ciddi anlamda ihtiyacı vardır.

Avrupa Birliğinin Türkiye yaptırımlarını kaldırması ve Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesini feshetmesi, bir okunacak haberlerdendir. Çünkü gerileme dönemine giren Avrupa’nın, yeniden ‘Yükseliş Dönemi’ne giren Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Mesela 2020 yılının sonunda Türkiye’ye karşı bireysel yaptırım kararı alan AB üyeleri herhangi bir yaptırım uygulamaya cesaret edememişlerdir. Başta Almanya olmak üzere, Bulgaristan, Macaristan, İtalya, İspanya gibi ülkeler, Türkiye’yi AB’den tamamen uzaklaştıracak yaptırımların olmasını istemediler. Hatta Almanya HDP’nin kapatılması davası hakkında “HDP terör örgütü PKK ile arasına mesafe koymalı” diyerek tarafını açıkça belli etmiştir.  Fransa’nın bile Türkiye ile normalleşmeye çalışmasının sebebi, tünelin sonundaki karanlığı görmesinden kaynaklanmaktadır.

Avrupa Birliği bölünecektir. Şu an ki mücadele Türkiye-Rusya ve ABD özelinde sürmektedir. Pay kapma yarışmasının kazananı, coğrafi avantajı ile biz olacağız ve bizle arası iyi olanlar…