Billie Holiday
Gerçek adı EleanoraFagan, müstearı LadyDay olan, 17 Temmuz 1959 tarihinde kırk dört yaşında New York’ta son nefesini veren Biilie Holiday, trajediden mücadele devşirdiği bir hayata imzasını atmıştır.
On bir ve on dört yaşlarında tecavüze uğrayan Holiday’in acısını pazarlamak gibi bir derdi olmadığı için müziği trajediden çok mücadeleye ayarlanmıştır.
Lady gibi bir müsteara sahip olsa da Holiday, olabildiğince sıradan ve aynı zamanda samimi ve hakiki bir hayatı ve bu hayatı değillemeyen müziği tercih ettiği için farklı bir yerde durmaktadır.
On bir yaşında tecavüze uğramasının ardından bir Katolik okuluna kaydı yaptırılsa da teolojinin katı kurallarını elinin tersiyle iten Holiday, bağnazlığın her türlüsüyle selamı sabahı olmayan bir müzisyendir.
Caz gibi teknik incelik isteyen ve bekleyen bir müzik türüne büyü nakışlayan Holiday, trajediden mücadele devşirmenin yanına, büyüden büyü devşirmeyi de eklemiştir. Onun nazarında büyünün sınırı yoktur ve içinde bir dünyayı değil, dünyaları taşımaktadır.
Babasından boşanan annesiyle New York’a yerleşen Holiday, ana kuzusu ve hanım evladı bir kadın olmayı kabullenmeyerek annesiyle yollarını kısa bir süre sonra ayırmıştır.
Caz kadar Blues’a da hâkim olan, bu iki müzik türünü, özlerini dejenerasyona uğratmadan harmanlayan Holiday, sadece eser seslendirmekle yetinmemiş, bestecilik ve şarkı sözü yazarlığında da kendisini kabul ettirmiştir.
Caz ve Blues merdiveninin basamaklarını çıkmayı arzulayan birçok ismin idolü olan Holiday, kimseyi idol olarak görmediği için kendi sesini bulmakta gecikmemiş, onu alter egolarına yerleştirenlerse müzik tarihine soluk kalemle yazılan isimler olmaktan öteye gidememişlerdir.
Holiday, Caz ile Blues’un sadece büyülü değil, aynı zamanda serseri ruhlu müzisyenidir. Böyle bir özelliği taşıdığı için elitist kaygı onun müziğini katalize edememiştir.
Müziğine odaklanan kulak ister istemez; CarsonMccullers ve Caz Çağı Hikâyeleri adını verdiği bir kitabı da yayımlanan Francis ScottFirtzgerald gibi edebiyatçıların cümlelerini gözünün önüne getirmekten kendisini alamamıştır. Holiday’i onlarla buluşturan saik, doğal olarak sıradanı küçümsememek, ciddiye almaktır.
Harlem’deki Caz kulüplerinde sahne aldığı dönemlerde Harlem’in Meleği olarak tanınan Holiday’in müziğindeki melek, şeytanla lades tutuşmaktan çekinmeyen, onu mat eden, ona pabucunu ters giydiren bir melektir. Bu muamelelere maruz kalan şeytan, içindeki meleği çıkararak Holiday’in meleğiyle tadına doyulmaz bir hasbihâle dalmıştır. Zaten Holiday de böyle bir ortam oluşturmak için şeytana soğuk terler döktürmüştür.
Feminist teori üstüne dirsek çürütmese de bu teorinin pratiğini özümseyen Billie Holiday, dinleyicilerine, teorinin her kapıyı ardına kadar açmadığını hatırlatmıştır.
Onu layıkıyla tanımak isteyenler teoride pinekleme mesaisini sona erdirmek zorundadırlar. Aksi halde büyü tarumar olacak, melek şeytanlaşarak kapatmamak şartıyla hesaplaşma perdesini aralayacaktır.