Bakış
Bir şeye değişik açılardan bakmadıkça, onun leh ve aleyhinde yazılanları okumadıkça tam bir bilgiye ulaşamayız. Vereceğimiz hükümler gerçeği yansıtmaz, tek yanlı ve eksik kalır. İnsanlar ekseriya böyle bir çabaya girmez. Hakikate olan saygımız her şeyi tarafsız olarak incelemeyi gerektirir. Zira sonradan yanlış olduğunu anladığımız pek çok şey başta bize hakikat gelmiştir. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
İnsan genellikle görmek istediği şeyi görür. Beyin hangi şeye programlanmışsa onu görür. Bir olayı insanların farklı anlatmaları bundandır. Her biri onda ilgisini çeken şeye bakmıştır. Hiç birisi onu aynı şekilde nakletmez. Mahkemelerde tek kişinin tanıklığının kabul edilmemesi bundandır. Ancak iki kişi olursa tanıklık nesnel bir gerçeklik ifade eder. İnsan olaylara olduğu gibi nesnel bakamıyor.
İyimser meydana gelen her olayı iyi, kötümser ise hep kötü yorumlar. Hâlbuki gerçek birdir, orada olduğu gibi duruyor. “Size hayır görünen şeyler şer, şer görünen şeyler hayır olabilir” diyor bir ayet. Fakat biz hep şer tarafına bakıyoruz. İleriyi göremediğimiz için hoşumuza gitmeyen şeylere kötü diyoruz. Olaylara iyi ve kötü yaftasını asıl biz vuruyoruz. Bu onlara nasıl baktığımıza bağlıdır.
İnsanların aleyhimize çalıştıklarını düşünüyoruz. Kimsenin bizi düşünecek vakti yoktur. Asıl sorumlu alan bu tarzdaki tutum ve düşüncelerimizdir. Önce bu yanlış düşünce tarzımızı, bakış açımızı düzeltmeliyiz. Düşüncelerimizin çoğu gerçeklikten yoksundur. Sanılar yani zanlar gerçeğin yerini tutmaz. “Gülün dikeni var diyeceğimize, dikenler arasında gül yarattığı için Allaha şükretmeliyiz”. “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” diyor Said Nursi.