Ayzer Danga
WitoldGombrowicz, Pablo Picasso ve SergeGainsbourg gibi isimlerde kendisini hissettirmekle kalmayıp gösteren immoral manyaklığın Türkiye’deki temsilcilerinden birisinin, 28 Ağustos 2021 tarihinde vefat eden Ayzer Danga olduğunu söylemek mümkündür.
İmmoral manyak, varolagelen düzeneği tersyüz ve altüst etme adına yola çıktığı için bu sıfatı almıştır. O; yönünü, düzeneğin değil, dizginlemeyi aklının ucuna bile getirmediği arzusunun belirlemesini ister. Onu katalize eden, hırs değil, arzudur. Hırsın devreye girdiği yer, düzenek bekçiliğidir; immoral manyak, düzeneği umursamadığı için, bekçiliğine gülüp geçmeyi tercih edecektir.
İmmoral manyağın bir mekânı yoktur; dünyaya gözlerini açtığı yer şöyle dursun, dünya hatta kâinat bile onu bağlamaya yetmez. Sesini Polonya’dan dünyaya duyuran Gombrowicz, kalemini, eline, ülkesine, Nâzım Hikmet ve ondan farklı bir yerde durduğu sanılan Faruk Nafiz Çamlıbel ve diğer, milliyetçi- mutaassıp kalemlerde olduğu gibi methiyeler dizmek için almamıştır. Guernicagibi, odaklananın kanını donduran tablo teriminin ötesine geçen bir esere de imza atan Picasso, işgüzar biyografi yazarlarının nazarında; İspanyolRessam, Heykeltraş, Sahne Tasarımcısı, Şair ve Oyun Yazarı olsa da, o, her şeydeki hiçbir şey, hiçbir şeydeki her şey olmak için yanıp tutuşmuştur. Bir değil, birçok işi pratiğe döktüğünün doğal olarak bilincindedir ama o işleri yere göğe koymamak ve her göze sokmak gibi sorumluluklarının da bilincine dâhil olduğunu es geçmemiştir.
Adı, onun hem eti, hem de tırnağı olan JaneBirkin’le anılan Gainsbourg,Fransız Müzisyen ve Sinemacı olarak sunulmuştur ama o; Fransa- Cezayir Savaşı’nda Fransa’yı destekleyen Cezayir asıllı Albert Camus gibi değil, Moliére ve ondan daha keskin eleştiriler getiren OctaveMirbeau gibi bir Fransızdır.
Yerine tam anlamıyla oturmamaya devam eden Anadolu Rock’un kilometre taşlarından Moğollar’da davulunu konuştursa da folklorun fasit dairesinde pineklemeyen Danga, sözü edilen türün ötesine gitmesiyle, sıralanan isimlere bir halka olarak eklenmelidir.
Anadolu Rock’laMoğollar’dan önce Mavi Işıklar sayesinde tanışan, davulun hem icracısı, hem yorumcusu olan Danga, müzik merdiveninin basamaklarını çıkmaya başladığı dönemden itibaren nev’i şahsına münhasır bir müzisyen olmayı amaçlamış, bunu da, başkasının elinden çıkan enstrümanları seslendirmeyerek belgelemiştir.
Dünya müzik tarihinin, DepecheMode’la birlikte çöpsüz üzümlerinden LedZeppelin’in, önünde düğme iliklemeyi ziyadesiyle hak eden davulcusu John Bonham’la nev’i şahsına münhasır olma bağlamında buluşturulabilecek olan Ayzer Danga, davulunu, ForeverYoung (Daima Genç) durduğunun altını çizerek seslendirmiştir.
Danga, hayatını, Hızlı Yaşa, Genç Öl, Cesedin Yakışıklı Olsun sözünü somutlaştırarak yaşamış ve Covid- 19 illetinden kurtulamayarak bu dünyadan göçmüştür.
Onun algıladığı hız, ilhamını neoliberal düzenekten alandan farklıdır. Bu hızın son durağında konformizm değil, muhalefet vardır ve bu muhalefet, stratejisini muktedire göre belirlemez.
İmmoral manyaklığı, laf olsun beri gelsin diye bünyesinde taşımayan Danga, normalliğin değil, anormalliğin ipi her daim önde göğüslemesi için bagetlerini eline almış, onlarla, Hegel’in ruhunu şenlendirmemek için Köle- Efendi Diyalektiği tesis etmemiştir.
Bu diyalektiğin izini takip etmeme ve normali saf dışı bırakma oyunu oynayanlar müzik anlayışı hakkında lügat paraladıkça AyzerDanga’nın payına, mezarında ters dönmek, dik oturmak düşecektir.