ASGARİ ÜCRET, ASGARİ YAŞAM

ASGARİ ÜCRET, ASGARİ YAŞAM
05.01.2025
A+
A-

Milyonlarca emekçinin beklediği Asgari ücret geçtiğimiz günlerde açıklandı. Açıklanan asgari ücretin yeterli olup olmadığını, iktidarın kimin yanında olduğunu ve belirlenen bu ücret eğitimi ne kadar, ne yönde etkilediğini biz sorduk EĞİTİM-İŞ Bursa şube başkanı Engin Yurdakul cevapladı.

MELİKE TİMUR

ASGARİ ÜCRET YETERLİ Mİ?

Açıklanan asgari ücretin açlık sınırının altında olduğunu belirten EĞİTİM – İŞ Bursa şube başkanı Engin Yurdakul; “Asgari ücret açıkçası 22 bin 104 TL olarak belirlendi ama bizim konfederasyonumuzun yaptığı bir araştırma ile açlık sınırı bile 23 bin liranın üstünde. Yani açlık sınırından daha aşağıda bir asgari ücret tespit edilmiş. 23 bin 256 liralık bir bizim tespit ettiğimiz açlık sınırı var bu 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı. asgari ücret bunun da altında bir rakam. Dışarıda dolaştığınız zaman ne demek istediğimi anlarsınız. pazarda dolaşın, ev kirası ödemeye çalışın, bir mülk sahibi olmaya çalışın bunların hiçbiri mümkün değil.”

“HALKI KANDIRMA ARAÇLARINDAN BİR TANESİ”

“Asgari ücret tespit edilirken çok realist hareket edilmiyor. Bu sayısal verileri oluşturan TÜİK maalesef rakamlarla oynuyor. İktidarın halkı kandırma araçlarından bir tanesine dönüştü. Rakamlarla oynayarak gerçek enflasyonu gizliyorlar ve kendilerinin tespit ettiği o yalancı enflasyon rakamına dahi uymayan bir asgari ücret belirliyorlar. Örnek verecek olursak devlet kendi harçlarına zam yaparken yüzde 40’ların üzerinde zam yapacak ama vatandaşa zam yaparken yüzde 30’larla bunu sınırlayacak. Gerçek enflasyon ise çok daha fazla. Yalancı olan TÜİK dahi daha fazla ifade ediyor gerçek enflasyonu. Halkta da karşılığı yok . İnsanlar artık şunu biliyorlar TÜİK dediğimiz devletin yalancılık organı diyoruz biz artık ona gerçek bir kurum olmaktan çoktan çıktı, ciddiyetini kaybetti. İktidarın zora düştüğü zaman havuz medyasında güzel gözükmek için, güzel rakamlarla oynayıp halkı kandırma araçlarından birisine dönüştü ama halkı biz uyarmaya çalışıyoruz. Yalancılık organı, iktidarın borazanlığını yapıyor, insanları kandırmaya çalışıyor.”

“OLMASI GEREKEN 71 BİN LİRA”

“Biz asgari ücretin açlık sınırının altında olduğunu ifade ediyoruz ama bir taraftan da yoksulluk sınırı dediğimiz bir veri daha var. Yoksulluk sınırı bizim birleşik kamu için oluşturduğu, yaptığı araştırmada 71 bin lira’nın üzerinde. Yani bizce aslında asgari ücretin olması gereken rakam 71 bin lira olması gerekiyor. yoksulluk sınırı 4 kişilik bir ailenin insanca yaşayabileceği asgari temel geçim malzemelerini dilenmeden, zorlanmada, kısmadan ama abartmadan da yaşayabileceği bir sınır. Bu araştırma yapılırken bir evde bir çocuk ne yemesi gerekiyorsa yemeli, süt içmesi gerekiyorsa içmeli, meyve yemesi gerekiyorsa yemeli, hafta 1 et yemesi gerekiyorsa yemeli. yani bir insanın insanca yaşayabileceği sadece beslenme üzerinden demiyoruz aynı zamanda sosyal ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir rakamdan bahsediyoruz. Bu bizim konfederasyonumuzun yaptığı araştırmada yoksulluk sınırı 71 bin liranın üzerindedir. Dolayısıyla bizce olması gereken gerçek asgari ücret 71 bin liradır.”

YÜZDE 30 ZAM EMEKLİ MAAŞI İÇİN NASIL BİR SİNYAL VERİYOR?

Emekli maaşı nasıl bir sinyal veriyor sorusuna Yurdakul şöyle devam etti; “Emekli maaşı zaten şimdiye kadar unutulan hatta çalışan olmadığı için iktidarın karşısına da organize bir şekilde dikilemeyen bir grup. İşçi sendikaları dönem dönem grevlerle, sözleşmelerle karşısına dikilebiliyor ama emekliler şimdiye kadar hiç bir zaman iktidarın karşısına dikilmedi. Sadece geçen yerel seçimlerde kendi seslerini verdikleri oylarla iktidara gösterebildiler diye düşünüyorum. Bu ne kadar dikkate alınır manipüle edilebilir mi emekliler bu biraz iktidarın cambazlığına bağlı açıkçası. Hatta emeklilerin bu durumda olmasından dolayı bir çok belediye emeklilere fazladan para veriyor. Devletin yapması gereken şeyi yerel yönetimler sağlıyor. Düşünsenize Bursa’da bile emekliler gerekli belgeleri karşıladıkları takdirde 2 bin lira alacakları söyleniyor. Yani bu ayıp bir şey, hem de bunu da engellemeye çalışan bir iktidar var. Modern ülkede insanları ölçecek temel şeylerden bir tanesi çocuklarla yaşlılara olan bakış açısıdır. Ülkenin gelişmesini isterken, bir taraftan da emekli gibi iş kolu olmayan şuan dinlenmesi gereken değer verilmesi gereken topluluğu parası olan küçük azınlığın dışındaki Türkiye’nin çoğunluktaki emeklinin bulunduğu durum maalesef böyle bunu da iktidar görmezden geliyor. Eminim bir seçim olsaydı fazladan para aktarabilirlerdi ama bu asgari ücret açıklamasından sonra emeklilere de çok yüksek para vereceklerini düşünmüyorduk dediğimiz gibi de oldu.”

ASGARİ ÜCRETTE DEVLET İŞVEREN TARAFINDA MI DURDU?

“İktidarın bütün uygulamaları sadece asgari ücret değil sağlıkta, eğitim de, güvenlikte her şeyin özelleştirip patronların kazanacağı bir sisteme dönüştürdüler. İktidar en başından beri eleştirilen ekonomiyi, halkın çoğunluğunun refahını değil de bir kaç tane yandaş iş adamını zengin etme sistemini buralarda sürdürdü. İş verenler işçi sendikaları arasında aslında devletin bastırması gerekiyor. Devlet yada iktidar bağımsız gibi davranmamalı. çoğunluk olan halkın tarafında olduğunu göstermeli.”

“EKMEĞİNİ VEREN YERE İHANET EDEMEZ”

“İktidar hakemmiş gibi davranıyor ve hakemlik nedense çalışanın değil de işverenin istediği gibi sonuçlanıyor. Çünkü devletin zaten teşvik adı altında işverenlere kolaylık sağladığı vergi indirimleri, vergi silmeleri yaptığını biliyoruz. Bazı silme rakamlarının neredeyse Türkiye deki asgari ücretlilerin tamamına yakınını ücretini karşılayabilecek düzeyde vergi silmeleri olduğunu biliyoruz. İktidar aslında kimi koruduğu, kimden taraf olduğu belli. İktidar burada şunu amaçlıyor ekonomik büyük iş adam desteğini kaybetmek istemiyor çünkü dayandığı sistem maalesef halk değil iş verenler. Ekmeğini veren yere ihanet edemez. Görüntüde iktidarını meşrulaştırmak için halkın oyuyla bu işi yapmıştı ama maalesef iktidarı sürdürmek için iş adamlarına ihtiyacı var. Onlarında iktidara ihtiyacı var. Görüntü olarak oy kullanmış seçmen hak ettiği yada verdiği emeğin karşılığını, adil paylaşım olan hakkını maalesef elde edemiyor.”

2025 EKONOMİSİ VE ASGARİ ÜCRET GEÇİMİ NE KADAR MÜMKÜN?

Asgari ücret geçimi bu ekonomi de ne kadar mümkün sorusuna açıklamaları da şu yöndeydi; “Gerçeklikten uzak oldukları için hayatın kendi gerçekliğinden çok uzaklaşan bir iktidar var. Toplumun yaşantısından çok uzaklaşan bir iktidar var. Matematik bir şeyleri kanıtlayabilir ama matematik hayatın kendisi değildir. 2025’e daha girmeden devletin  yaptığı yeni zamlarla karşılaştık. Bu şu demek; çalışanlara verdikleri bu 22 bin liranın bir kısmını zaten daha yıla girmeden aldılar. Dolaylı vergilerle de bu verdiklerini geri alacaklar. ”

“2025 EMEKÇİLER İÇİN ZOR BİR YIL”

“2025 yılı emekçiler için ekonomik açıdan daha zor bir yıl olacak. Çünkü ülkenin ekonomisi derken bunu paylaşımda halk kesiminin özellikle çalışan kesime bunu pay olarak verilmemesi gelir dağılımının yine artmasına neden oluyor. Biz televizyonlarda hesapsız kitapsız hareket eden insanları görmeye  devam edeceğiz, hiç bir işte çalışmadan lüks araçlarında televizyonlarda şekil yapıp, bir tarafta da halk kökten beslenirken o yaşantıları göreceğiz halkın gazını almak için arada bunlara adli yada emniyeti tedbirler uygulanacak ama bu sadece sosyolojik olarak halkın gazını almak için yapılan bir olay.  Emekçi açısından ise ilk çağlarda yaşanmayacak derecede daha kötü koşullar bekliyor 2025 yılı. Herkesin borçlu olduğu, herkesin yaşantısını sürdürmek için bir bankayla bağlantı kurmak zorunda kalacağı, elinde ne var ne yoksa onları da süpürüleceği daha önceden çeyrek altın yapmışsa onun da artık ortadan kalkacağı bir yıla dönüşecek. Yani girdiği günlerde önceden insanlar çeyreğine gramına girerlerdi sanırım 2025 yılında sadece bu kısır toplantılarından ibaret olacak halkın, o kısırı bulguru alabilirlerse…

2025 yılı emekçiler açısından çok daha kötü geçecek bunu verdikleri rakamdan anlayabiliyoruz. Bunu kendi TÜİK dediğimiz yalan söyleyen, iktidarın borazanlığını yapan, onun enflasyon oranından dahi düşük bir miktar vermelerinden anlayabiliyoruz.”

ASGARİ ÜCRETİN EĞİTİM NOKTASINDA ETKİSİ NE OLDU?

Yurdakul eğitim noktasında ki etkisine şöyle değindi; “İktidar şunu yapıyorsa halkın fakir olduğunu itiraf ediyordur. Seçimden önce “her çocuk kahvaltı yapsın” dedi. Bu aslında bir itiraf . Demek ki her çocuk kahvaltı yapmadan okula gidiyordu. Bir iktidarın bunu itiraf etmesi bir taraftan ayıp ama seçimi kaldırdıktan sonra da başlattığı bu uygulamayı sonlandırması da ilginçti. Başladığı bir uygulamayı seçimden sonra kaldırdı. Milli gelirimiz ne kadar artarsa artsın o milli gelir maalesef bize yansımıyor.”

“ÖĞRENCİYE GÜNLÜK 3 TL”

“Devlet, devlet okulunda okuyan bir öğrenciye günlük 3 TL harcıyor. Bu da ay da 90 lira eder. Ama aynı devlet parası olup da özel okula gönderilen öğrenciye kişi başı 27 bin lira teşvik ediyor.

Düşünün devlet okulundakinin mi, yoksa özel okuldakinin mi ihtiyacı vardır paraya? Buradaki sistem devlet okulunda okuyan öğrencinin şartlarını mı güzelleştirmeye çalışıyor yoksa bizim hepimizden toplanan vergileri yine bir özel okulun kasasını doldurmak için mi harcıyordur? Aslında ne zenginin çocuğunu düşünüyor, ne de fakirin çocuğunu düşünüyor. Burada tek bir şey patronun banka hesabını daha ne kadar şişirebiliriz, Türkiye de ki temel eğitimi ve diğer eğitimleri devleti sırtından nasıl atarız. tasarruf tedbirleri denilen bir garabet uygulandı. Tasarruf yapılması istendi eğitimde ve sınıfları birleştirerek öğrencilerin sayısı arttırıldı, bazı bölümler kapatıldı ama ne hikmetse 2,3 yıldır -Bursa’da yaşanıyor bu – hiçbir öğrencisi olmadığı halde açık olan imam hatip var. Okulların güvenliği yok temizlikçi yok, okul aile birliğinde para toplanıyor, bakan bir taraftan halktan para alınmadığını söylüyor ama hepimiz biliyoruz ki idarecilerin elinde sihirli değnek yok bunlar o okulların işleyişini, temizliğini, güvenliğini sağlamak zorunda. Nereden sağlayacaklar onlarda aidat topluyorlar. TÜİK yalan söylüyor, bakan yalan söylüyor, aidat alınmadığı söyleniyor ama o güvenlikçilerin parasını kim veriyor? nereden karşılanıyor? bazı okullarda 40 bin, 50 bin civarında bağış adı altında aidat alındığını gördük. ”

“BİZİ BİR ŞİRKET DEĞİL, DEVLET YÖNETMELİ”

“Bir taraftan bakıldığı zaman devletin eğitimde tasarruf etmesi gelişmiş toplumlar olarak baktığımız zaman Türkiye Cumhuriyeti kurulurken dahi muallim cemiyetini toplamış bir devlettir.  Eğitimin ciddiyetini anlamış bir devlettir. Günümüzde ki yöneticilerin eğitime bakışı maalesef eğitimi bir yük olarak görüyorlar. Devletin sırtından atılması gereken bir yük olarak görüyordur. Devlet eğitimi, sağlığı, güvenliği sağlamadıktan sonra devlet devlet olma özelliğini yitirir. Biz bir şirkete bağlı değiliz. Biz Türkiye Cumhuriyetine bağlıyız. Bizi bir şirket değil, devlet yönetmeli. Eğitimde yansıması da var olan bu uçurum iyice artacak, velilerden daha fazla aidat toplanacak, okullar masraflarını gidermekte daha fazla zorlanacaklar çünkü devlet eğitimde tasarruf etmeye devam edecek. Eğitime ayrılan bütçe maalesef bütçe görüşmelerini de izledik istediğimiz gibi değil. Türkiye genç nüfusu olan bir ülke dolayısıyla onun ölçüsünde ve gelişmek istediği  ölçüde daha fazla kaynak ayrılması gereken bir ülke. Yıllardan beri uygulanan politikalar eğitimde başka başka bakanlıkların aktarılan paylarını gördükçe eğitime verilen değersizliğin farkında olarak üzülüyoruz. Biz bir sendikayız kendi üyelerimizin ekonomik katkıları içinde mücadele ediyoruz. Özellikle eğitim çalışanlarının da ekonomik sorunları değerlendirilmesi gerekiyor. bakanlığın öğretmenlerde şöyle bir talebi var. kurs alsınlar, kendilerini geliştirsinler, yeterliliklerini iyice arttırsınlar ve bu sayede de öğrencilere faydalı olsunlar. Bir öğretmenin verdikleri maaşlarla anca ailesini geçindirebildiğini söylemek isterim. Bize bu özgürlüğü sunan insanlar bizi bu ekonomik yeterlikleri sunmadığı takdirde öğretmenin kendini geliştirme şansı da maalesef çok yok. Sadece kitap okumak ile olmuyor bir öğretmen sanatsal anlamda da, sporsal anlamda da kendini geliştirmeli. En azından 25 yılını doldurmuş bir öğretmen olarak söylemek isterim; belirli yerlere, yurt dışına da kaygı duymadan gidebilmeliyiz. Yanı başımızdaki bizden çok çok daha sonra bağımsızlığını kazanmış ülkelerde ki öğretmenler bizim ülkemize gelip, ziyaret edip, dolaşıp, bizim kültürümüz hakkında bilgi sahibi olabiliyorsa biz neden olamayalım. ”

“ÜCRET: 3’de 1’i…”

“Öğretmen yetiştirirken kariyer basamakları diye bir öğretmenlik meslek kanunu çıkartıldı ve bu kanunda öğretmenler başlarken eğitim akademisi diye bir akademiye alınacaklar. Burada öğretmenlik yaptıkları süre boyunca bu arkadaşlarımıza aylık 22 bin lira ödenecek. bu işin birinci komik tarafı, ikinci komik tarafı ise ülkemizde öğretmenler ücretli , sözleşmeli, kadrolu özellikle ücretli öğretmenlik sömürü aracına döndü. Devlet kendi çalıştırdığı öğretmenin sigortasını dahi tam yatırmıyor. Okullarımıza yeterli sayıda atama yapılmadığı için maalesef dersler ücretli öğretmenliklerle devam ettiriliyor ve bu ücretli öğretmenlere verilen ücret bir öğretmenin aldığı maaşın 3’de 1 kadar. Devletin eğitime verdiği değer kısımdır. Toplumun bakış açısının kötüleşmesinin sebebi de budur. Kolay para kazanan insanlar  kesimler eğitim ve sağlık sektöründe çalışanlar üzerinde tepinerek kendi egolarını tatmin edebilme cesaretini buluyorlar maalesef. Bu da geleceğimiz açısından saygınlığının azalmasının sebeplerinden bir tanesi.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.