Amália Rebordão Rodrigues
Söz, Portekiz’in alametifarikası olanFado’dan açıldığında, akla gelebilecek ilk isim kuşkusuz AmáliaRebordão Rodrigues’tir çünkü kendisi bu türün ülkesinde ve başka coğrafyalarda benimsenmesini sağlamıştır.
DulceJoséSilvaPontesgibi müzisyenlerin zeminini de hazırlayan Rodrigues, Fado’yu ülkesine sevdirme mesaisinde engellerle karşılaştığı ancak onları umursamadığı için de özel ve farklı bir yerde durmaktadır.
Rodrigues’inFadoözelinde müzikle canciğer kuzu sarması olmasının karşısında önce ailesi dursa da, birey olma mücadelesini, hayatının baharındayken başlatan müzisyen bu duvarı, notaların rotasını takip etme inancıyla yerle yeksan etmiştir.
Rodrigues’in, sadece sözü edilen türe değil müziğe; aklını, fikrini ve hissini vermek için yanıp tutuştuğu yıllarda Portekiz, António de OliveiraSalazar’ıntotaliter rejiminin ağırlığını yoğun bir şekilde hissetmiştir. Rodrigues, Fado’yu, futbol ve fiestayla birlikte Portekiz’i pasifize etmek için kullandığını daha sonra vurgulayacak olan Salazar’ın küçümsemelerini de kulak arkası etmiştir.
Rodrigues, müzik merdiveninin basamaklarını çıkarken yaşadıkları göz önünde bulundurularak Édith Piaf’la ortak paydada buluşturulmuştur.
Bu girişime imza atanların abesle iştigal eyledikleri söylenemez çünkü Piaf da, türlü çeşitli sorunlar yaşamak zorunda kalarak Chanson’u Fransa’ya benimsetmiştir.
Annesi ve kız kardeşiyle Alcantara limanında meyve satarak geçimini sağlayan ve bu arada seslendirdiği eserlerle mekâna yollarını düşürenlerin dikkatini çeken Rodrigues 1939’dan itibaren gece kulüplerinde sahneye çıkmış ve üç vakte kalmadan tiyatro oyunlarında ve sinema filmlerinde kendisini göstermeye başlamıştır.
Salazar’ın işine gelen bir türü kitleselleştirdiği düşüncesiyle ülkenin solcuları tarafından iğneli fıçıya oturtulsa da bu gayrete de GrandolaVilaMorena (Grandola Kahverengi Şehir) başlıklı ezgiyi seslendirdiğini hatırlatarak gülüp geçmiştir.
Salazar’ın şiddet kullanılmadan alaşağı edildiği Karanfil Devrimi’ni yere göğe sığdıramayan, sözü ve müziği, Portekizli müzisyen JoséAfonso’ya ait bu esere hayat veren Rodrigues, nalını da mıhına da esirgemeyen bir isimdir.
Totalitarizmin sempatik yüzünün olmadığının bilincindeki Rodrigues’in seslendirdiği eserler, sadece Salazar dönemine, değil, sömürgecilik faaliyetine, İspanya’yla birlikte Yeniçağ’dan itibaren başlanmasına da yüklenmiştir ama ülkenin at gözlüklerini çıkaramayan solcuları, Fado’yu zevahiri kurtararak tanıdıkları için Rodrigues’i kara listelerine almışlardır.
Fado sanıldığı gibi uyumun değil, itirazın müziğidir. Bunu idrak etmek için müziğin ve sözlerin arka planının arkeolojisine girişmek gerekir.
Yine sanıldığı gibi Rodrigues, Fado’nun Kraliçesi değil, emekçisidir. Bu türe, her daim el üstünde tutulmak değil, kaderlerine teslim olmuşlara mücadele etmenin kıymetini anlata anlata bitirememek için odaklanmıştır.
AmáliaRebordãoRodrigues, Fadoaracılığıyla, simülasyona uğratılmasına izin vermeyeceği, devrim ve mücadelenin şiirini yazmıştır.
Bu şiirin hakkını ancak, kaderi kaderciliğin fasit dairesine sıkıştırmayanlar teslim edebileceklerdir.