ALİ CABBAR 3: ‘’SEVMEK Mİ? ÖLDÜRMEK Mİ?’’
Herkese merhabalar!
Ülke gündemine yetişmek, yetişebilmek o kadar zor ki; eskiden aylık konuşulacak konuları bir sonra ki olaya devrettiği için, ülke gündemi ve sosyal medya gündemi günlük değişir vaziyete geldi.
Bu hafta ise medyanın ve toplumuzun dilinden düşürmediği konu maalesef ki kadın cinayetleri…
Başlık olarak neden Ali Cabbar 3’ü tercih ettiğime gelirsek, en çok okunan yazılarım Ali Cabbar bir ve ikisi olduğu için, bugün de yazımın aslında ciddi bir konu üzerine yazdığım ve okuyacağımı düşündüğüm için böyle bir başlık tercihinde bulundum.
Aslında ilk iki yazımda popüler kültür üzerine yazılmışken, bu yazım ise popüler tepki üzerine sosyal medya da adalet arayan bir toplum bilincinin oluştuğunu vurgulamak istiyorum. Halk, tepkilerini duyurmak için önce popüler bir trend haline getirip, sonrasında seslerini duyurmaya çalışıyor. Bu durum şu an maalesef kadın cinayetleri içinde geçerli. Adaleti sosyal medya da yaşatmaya çalışan bir toplum, bir gençlik var…
Ardı arkası kesilmiyor, son bulmuyor, üstüne her defasında daha çok artıyor. Bir cinayet daha detayı öğrenilmeden, bir başka kadın cinayeti haberi okuyoruz.
Toplumun birçoğu yasaların eksik olduğunu, cezaların uygulanmadığını ifade ederken, toplumun başka bir çoğunluğu ülke de var olan geçim derdinin, ekonomik sorunların cinayetlerde ki temel ana sebebi olarak yorumluyor. Cinayetlerin temel sebebinin psikolojik olduğunu, uyuşturucu kaynaklı olduğunu söyleyenler de bir hayli fazla. Ülke ciddi anlamda olaylara baktığımız da koca bir Tımarhane misali…
Her gün ölüm haberleri, kaza haberleri, intihar haberleri, baba, anne, kardeş, eski eş, eski sevgili cinayetleri ile dolu. Gidişat gerçekten sorunlu, artık bitsin, bu defa son bulsun dedikçe daha kan donduran olaylar ile karşı karşıya kalıyoruz…
282 GÜNDE 292 KADIN CİNAYETİ
Sadece bu sene, 2024 yılında 282 günde 292 kadın cinayeti işlendi. Dile kolay 292 kadın…
Ve bu sadece bilinen, eski kayıtlar. Bilindiği üzere çok fazla olay yaratan, Narin gibi kim bilir ülkemizin ıssız, bilinmeyen köylerinde kaç çocuk, kaç kadın cinayete, tecavüze, tacize maruz kalıyor.
Ülkenin geneline baktığımızda gerçekten özellikle pandemiden sonra ve ekonomik sorunların da etkisi ile toplumumuzda gözle görülür şekilde olumsuz anlamda değişim var. İletişimler sağlıklı değil, arkadaşlıklar sağlıklı değil, ilişkiler sağlıklı değil. Herkes bugünü mü maddi olarak nasıl atlatırım, bugün aman başıma bir şey gelmedi modun da dolaşıyor.
Geçen günlerde hepimizin duyduğu ve 19 yaşında bir gencin, iki eski sevgilisini katledişi ve internette dolaşan görüntüler büyük travmalar yarattı. Sokakta yürüdüğünüzde bu peş peşe gelen cinayet haberleri, küçük büyük demeden kadınların gözlerinden, mimiklerinden çok belli oluyor. Korku üzerine gelen olayların en kötü yanı bu yaşanılan olaylar normalleşmiş gibi karşılanması, görülmesi yaşanan olaylardan daha vahim gibi bir durum. Bundan çok değil, 10 yıl önce bile insanların tepkileri, tutumları daha fazla idi. Şu an halkın büyük çoğunluğun da üzülerek söylüyorum, tepkisizlik hakim. Yine aynı cümleleri söyleyeceğiz belki ama umarım bu cinayetler son bulur, umarım cezalar daha fazla artar. Umarım sokaklar da çocuklar ve kadınlar güvenle, huzurla dolaşır…
NERDEN TUTSAK ELDE KALIYOR
Cinayetleri yapan katillerin açıklamalarını okuduğumuzda, çoğunluğu sevdiği için, çok sevdiği için ya kıskançlıktan ya da kendisi ile sevgili, eş olmasını istediğinden gerçekleştirdiğini söylüyor. Sevgi denilen duygunun için de dövmek, öldürmek, yaralamak, zarar vermek nasıl olabilir?
Şahsiyet dizisinde Haluk Bilginer’in canlandırdığı Agah Beyoğlu karakteri bir sahne de sevgilisini kıskandığı için döven, eve kapatan birine; ‘’SENİNKİ SEVGİ DEĞİL, HINÇ. HINÇLA SEVİLMEZ.’’ diyor. O kadar anlamlı ve akılda kalıcı bir söz ki. Gerçekten hınçla sevilmez. Senin olan senindir, zorla, dayatma ile sevgi olmaz. Bu iki cinsiyet için de geçerli. Maalesef toplum yapımımızda ki cinsiyet rolü eksiklikleri, eşitsizliği ve yaratılış gereği erkeklerin daha kas yapısı olarak güçlü yapı da olması, binlerce yıllık insanlık tarihinde erkekleri, kadınlar üzerinde üstünlük ve dayak benzeri olumsuz durumları doğurmuş. Günümüzde hala birçok erkek birey, eşlerini, kız çocuklarını, sevgililerine şiddet uygulamakta…
Dizilerin ve filmlerin de özellikle uyuşturunun, silahın, şiddetin olduğu sokak çocukları adı altında misilleme yaptıkları, ya da dijital medya da sağlıklı, güvene, saygıya, sevgiye dayalı ilişkiler yerine ‘’Cushioning, Stashing, Breadcrumbing, bariyer ilişki, köprü ilişki, açık ilişki’’ gibi alakasız ilişki türlerinin özendirildiği bir medya sektörüne gençlik baş başa bırakılıyor. Aile kültürü modernlik adı altında yok edilmeye çalışılırken, aynı şekilde dini ve manevilik adı altında Çağdaşlık kültürü yok edilmeye çalışılıyor. Ülkemizde çoğu şey doğru algılanmadığı gibi maalesef bu iki yapı da olayı anlamıyor. Kısacası ne doğululaşmayı becerebiliyoruz, ne de batılılaşmayı…
Bugün yapılan şarkılara bakın, tek ana konu madde bağımlılığı ve cinsellik üzerine dayalı. Milyonlarca kitle edilmesi sonucu, cinsellik ve madde bağımlılığı git gide artıyor. Aldatmak sanki iyi bir şeymiş gibi bunu şarkı sözlerin de çoğu sanatçı yer veriyor…
Çok klasik olacak ama; nerde o eski türkülerin şarkıların nahifliği…
Aşık Veysel’in ‘’Güzelliğin on par’etmez, Bu bendeki âşk olmasa, Eylenecek yer bulaman, Gönlümdeki köşk olmasa’’ sözü,
Kıvırcık Ali’nin ‘’Can leyli’’ parçasında ‘’senden sonra hiç kimseyi sevemedim ben özümden, aylar geçti, yıllar geçti, bu gönül geçmedi senden’’ sözü,
Engin Nurşani’nin ‘’Gel desem gelirmiydin’’ türküsünde ‘’bulamadım bir benzerini eşini, halim olsa bırakmazdım peşini, o da benim gibi saçını başını, yolar gizli gizli sevdan bağrımda’’ sözü,
Gökhan Türkmen’in eşine hitaben yazdığı ‘’Aşk’’ şarkısında ‘’aşk seni yazıyormuş, bilmeden kaderime kazıyormuş, hep seni çiziyormuş’’ sözü,
Maalesef bu cümleler de var olan, nahiflik, sevgi, kibarlık, şefkat günümüz sanatçıların da kırıntısı dahi yok…
Toplum psikolojisi, ekonomik sorunlar, diziler, filmler, müzikler; nerden, hangi alandan değerlendirsen değerlendir elinde kalıyor. Sevgiye ve saygıya dair çoğu şey bitmiş durum da…
DURUM BÖYLE MAALESEF…
Toplumcu şiirciler bile artık yok, nerede o eski edebiyatçılar. Sevgiyi, saygıyı hatırlatan, anlatanlar. En çok satanlar polisiye, psikolojik romanlarla, kişisel gelişim kitapları ile fenomenlerin çıkardığı kitaplar ile dolu…
Köşe yazıma seneler öncesin de kadın cinayetleri üzerine çektiğim bir videonun sözlerini eklemek istiyorum…
‘’ Babasınındır, evleneceği kişiyi tanıştırsın…
Abisisindir, hayallerine karışırsın…
Eşisindir, işine karışırsın…
Sevgilisindir, kıyafetine karışırsın…
EY KENDİNİ SEN NE SANIRSIN?
Giyme, gülme, konuşma, oturma…
Var mı başka bir emrin?
Hoca diye dolaşırlar, kadına karışırlar…
Hangi vicdana sığar, hangi kitapta yazar…
Gezme, görme, okuma, yazma, sevme…
VAR MI BAŞKA BİR EMRİN?
Sen kadınsın, sen hamilesin, sen dulsun, sen osun, sen busun…
Hayır, sen sadece sensin…
Asıl sen kimsin?
Özgecan Aslan, Emine Bulut, Şule Çet…
Adalet bir gün gelir elbet…
Güzel günler gelecek sabret…’’
Ve köşemin sonunda son olarak, unutmamak adına anıt sayaç sitesinde paylaşılan, 2024 yılında kadın cinayetinde vefat eden, kadınlarımızın bazılarının isimleri…
UNUTMA! UNUTTURMA! UNUTMAYALIM…
Bedriye, Sonay, Ayşenur, İkbal, Zehra, Gülfer, Sibel, Hazal, Özge, Esin, Devrim, Ebru, Selda, Ruhan, Fadimana, Aysel, Zebiniso, Döne, Çiğdem, Fadim, Maıa, Elif Ceren, Hamiyet, Narin, Feriye, Hatice, Gülizar, Tuğba, Ayşe, Ebru, Emine, Cemre, Nira, Ceylin, Senem, Derya, Eylem, Elif, Gülizar, Gülizar, Elif, Nuhbe, Sezen, Duru, Öznur, Zülbiye, Sinem, Kıymet, Sedef, Serpil, Hilmiye, Vesile, Arife, Fatma, Sultan, Leyla, Müge, Aynur, Hanife, Nuray, Gülhan, Sözen, Nurten, Cansu, Fatma, Elif, Saliha, Esma, Erva, Merve, Seher,Songül, Cansu, Rukiye,Safiye, Doğa, İklim, Pera, Sevgi, Yüsra, Hatice, Hatice, Selen, Nurcan, Ümmü, Semiha, Gizem, Hilal, Fatma, Gülsüm, Şükran, Leyla, Fatma Nur, Seher, Aylin, Merve, Hacer, Victoria, Merve, Semiha, Hilal Nur, Lale, Gülşen, Sedef, Saniye, Hediye, Nur, Esma, Şule, Serap, Zeynep, Aslı, Sevilay, Ceylan, Zahra, Nagihan, Fatma, Kader, Cennet, Zinnetnur, Hangül, Şadiye, Rümeysa, Nazlı, İrem, Hanife, Nazegül, Meryem, Selen, Bahar, Aylin, Sevim, Nisanur, Zeynep, Hasret, Zemzem, Hatice, Merve, Emine, Saadet, Duygu, Buse, Dilara, Gülay…