Adriana Hölszky-3
Franz Liszt İçin Dinleyici Penceresi adını verdiği eserini hazırlayan Hölszky, enstrümantalin işlevini genişletmiştir. Bu eserde vokal ve enstrümantal müzik ortak paydada harmanlanmış, şarkıcılar aynı zamanda perküsyonda da hünerlerini sergilemişlerdir.
Enstrüman icra edenlerin de ezgi seslendirdikleri bu eserin ardından gün yüzüne çıkardığı Işığın Uçuşu’nda bir tını manzarası oluşturmuş ve bunu çift konçerto hazırlayarak başarmıştır. Hölszky’nin alametifarikası olan Gezinen Ses, bu eserde, dairesel bir yapıda varlığını hissettirebilmiştir.
Jean Gnet’den uyarladığı Duvarlar’da kompozisyon, kendi gidişatında biçimlenir ve atmosferin iz sürücüsüyle buluşturulurken dinleyicinin gözlerinin önünden yazarın diğer eserleri de geçmiştir.
Hölszky’yiGenet’yle buluşturan saik immoralitedir. Bu kavramdan ikisi de, varolagelen geleneği un ufak etmek için istifade etmişlerdir.
Un ufak etmeden önce doğal olarak geleneği tanıma, anlama ve kavrama aşamalarından geçen Hölszky ve Genet gibi imzalara Türkiye’de tesadüf edilemez çünkü Türkiye’de kendisinin; İlerici, Çağdaş, Devrimci söylemi savunduklarını söyleyenler aslında; Gelenekçi, Bağnaz, Gerici, Yobaz etiketi vurduklarıyla aynı yerde durmaktadırlar hatta vaziyetlerinin onlardan daha vahim olduğunu vurgulamak mümkündür.
İmmoralite, sözü edilen güruhun sadece dilindedir. Metinleri; gelenekçi, otoriter hatta totaliter yönetim için yanıp tutuştuklarını arka planda adeta bağırmaktadır. Böyle isimlerin zehirli mantar gibi çoğaldığı bir ortamdanHölszky ve Genet ve benzerlerinin çıkmasını beklemek, bekleyeni doğal olarak hayal kırıklığına uğratacaktır.
Elektronik ses kümesi oluşturmaya çalıştığı, Müstehcen olduğu düşünülen sahneleri yüzünden ilk temsilinde skandal yaşanmasına neden olan Duvarlar operası dolayısıyla kendisiyle daha fazla ilgilenilen Hölszky’ninenstrümantal denemelerine, Erkan Oğur’unYazı Tura için hazırladığı müziklerde de tesadüf edilebilir.
Sadece senaryosunu kaleme alan ve 2004 yılında çeken Uğur Yücel’in değil; başrolleri paylaşan; Kenen İmirzalioğlu, Olgun Şimşek ve Seda Akman gibi oyuncuların da filmografilerinde özel bir yerde duran bu sinema filmindeOğur’unjenerikte ve hikâyedeki gerilimin yükseldiği yerlere nakışladığı müzik, izleyicinin yerinden kalkmasını ve bir an için başka bir yere bakmasını engellemiştir.
Oğur’unYazı Tura’da, YörüklerinBoğaz Çalma tekniğiyle, Hölszky’nin vazgeçilmezlerden olan boşlukta gezinen ezgiyi birleştirerek sarmal bir motif oluşturması alanında ilk ve tektir. Daha sonra atılan adımlar Oğur’un gölgesinde kalmıştır.
Ailesiyle göç ettiği Stuttgart’ta hayatını müzik öğretmenliğiyle sürdüren ve kompozisyon hazırlama faaliyetini de rölantiye almayan AdrianaHölszky’ninesamesinin Türkiye’de okunmamasının nedeni, yukarıda da vurgulandığı gibi immoraliteyi önemsemesidir.
İmmoralite, Çağdaş Klasik Batı Müziği adına çalışanların dağarcığına girmediği, pratik, teoriyi, ketleme ve değillemeye bu bağlamda da devam ettiği müddetçe sözü edilen manzaranın değişmesi imkân haricindedir.