ABD – SUUDİ ARABİSTAN
ABD, Donald Trump sonrası dönemde yeni politikalarını bir bir açıklarken, Suudi Arabistan hattında da önemli gelişmeler olmakta. Bunlardan bir tanesi olan, İran destekli Husilerin terör listesinden çıkarılmasının etkilerini, “ABD-İRAN İlişkileri” başlıklı yazımda, İran tarafındaki olası tahminlerimi yazmıştım. Yemen’deki savaşın diğer tarafı ise Suudi Arabistan olduğu için aynı konunun Suud tarafını da yeni gelişmeler çerçevesinde incelemeye çalışalım.
Beyaz Saray Basın Sözcüsü JenPsaki, bu hafta içerisinde yaptığı açıklamada, Başkan Biden’ın Suudi Arabistan’la ilişkilerini gözden geçirme niyetinde olduğunu aktardı. Ancak bir farkla. Trump döneminde Suudi Arabistan ile ilgili her konuda mutahab alınan Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ı bu sefer muhatap almayacaklarını açıkladılar. Her ne kadar Suudi Arabistan 2019 senesinde, savaşın maliyeti sebebiyle ordusunun büyük kısmını çeksede, siyaseten elinin orada olduğu görülmektedir. Tabi John Biden döneminde ABD-İRAN ilişkileri normalleşirse, sürecin Suudi Arabistan için olumlu olmayacağı hatta komple Yemen bölgesinden elini ayağını çekmek zorunda kalacağını tahmin etmekteyim. Bunu da ABDSavunma Bakanı Lloyd Austin‘in, Suudi Arabistan Savunma Bakanı ve Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ile yaptığı telefon görüşmesinde, “ABD’nin Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun (Kuveyt, Bahreyn, Katar, Fas, Sudan, Ürdün ve Mısır) Yemen operasyonlarına verdiği desteği durdurma kararının ele alındığı” açıklamasıyla anlıyoruz. Suud koalisyonu ABD’den destek alamaz ise zaten bölge bir nevi BAE ve İRAN destekli Husilere devredilmiş olacaktır. Suudi Arabistan’ın bölgeden tamamen çıkması neredeyse an meselesi. Biden’ın seçimi kazanmasının ardından Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye yakınlaşmasının sebebi de tamamen bu yaşananların önceden tahmin edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Trump döneminde birçok silah anlaşması yapılan Suudi Arabistan ile ABD arasında, yeni dönemde sanırım ilişkiler daha sığ seviyede olacaktır. Arabistan’ın ARAMCO tesislerine Husilerin 2019’da yaptığı saldırıyı hatırlarsınız. Bu saldırı ile günlük petrol üretme kapasitesinin %50’sini kaybeden Arabistan’ın toparlaması ve yeniden finans kaynağı olması zor görünüyor. Petrol ise gelir kaynağı etkisini kaybetmek üzere. Zaten yaşanan gelişmelerde Arabistan’ın yalnızlaştırıldığını gösteriyor. Bir tahminde daha bulunursam eğer, Muhammed Bin Selman, tahtı ele geçirmek için farklı yollara tevessül edebilir. Çünkü Silahlı kuvvetler, İçişleri Bakanlığı ve Ulusal Muhafızları da doğrudan kendisine bağlayan Prens, böylece gücünü de pekiştirdi ve Arabistan gençleri arasında da epey bir popüler durumda. Tabi Kaşıkçı cinayetinde verdiği emri reddetsede, ABD’den destek alamadığı müddetçe atacağı her adımı yüzüne gözüne bulaştırma ihtimali çok yüksek. Kaşıkçı cinayeti sebebiyle Türkiye’yle de arası açık durumda.
Bu arada Türkiye’nin Yemen iç savaşında durduğu yeri de kısaca anlatmak isterim. Ülkemiz Yemen’de tam olarak bir tarafı desteklememektedir. Daha çok arabulucu pozisyonunda bir nevi mekik diplomasisi ile savaşın durdurulması için mücadele etmektedir. Yemen, bizim için gönül bağımız olan bir bölgedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde her yönüyle kalkınmış bir Yemen varken, Osmanlı döneminden sonra istikrara hasret kalmış bir Yemen tablosu ön plana çıkmaktadır. Bir istikrar sağlanması isteniyor ise eğer, bölge, Osmanlı varisi olan Türkiye’nin merhametine ve adaletine muhtaçtır.