ABD-İran ilişkileri
Obama yönetiminin İran ile 2015 yılında imzaladığı nükleer anlaşmadan Trump, 8 Mayıs 2018’de tek taraflı olarak çekilmişti. Bunun üzerine general Kasım Süleymani’nin öldürülmesi ile ABD-İRAN arasındaki ilişkiler iyice kopma noktasına gelmişti. İran’ın suikastin sorumlusunu ABD olarak göstermiş, ABD’de inkar etmemişti. Trump döneminde bozulan ilişkilerin, Biden döneminde yeniden düzelebilme ihtimali merak konusu iken iki ülke nükleer anlaşma konusunda yeniden karşı karşıya geldiler gibi görünüyor. Ben, Biden yönetimindeki ABD’nin yeni döneminde de İran konusunda geri adım atacağını düşünmüyorum.
ABD’de yeni göreve gelen Joe Biden ve yönetimi, Tahran’ın anlaşmadaki taahhütlerini yerine getirmesi halinde anlaşmaya geri döneceklerini duyurmuştu. İran’dan ise cevap gecikmedi. İran lideri Ali Hamaney, ‘ülkesinin nükleer anlaşmadan kaynaklanan taahhütleri yerine getirmesi için önce ABD’nin tüm yaptırımları kaldırması gerektiğini’ belirtti. Yani uzlaşmazlık halen devam ediyor.
Bu gelişmeler ışığında ABD’den farklı bir hamle geldi ve ABD, Yemen’de İran destekli Husiler’i terör listesinden çıkardığını açıkladı. Bence kesinlikle 2 konu birbiri ile ilintili haldedir. Nükleer anlaşma konusunda ortak noktaya varamadıkları için bu hamle ile bir nevi zeytin dalı uzattığını düşünüyorum. Ancak pozitif anlamda değil. Belki ABD’nin bu hamlesine İran, nükleer anlaşmaya geri dönerek karşılık verebilir. Bu da bölgede yeni bir ‘Stratejik Ortaklığın’ önünü açmış olacaktır. Gerçi İran’ın bu konuda nasıl bir tutum içine gireceğini kestirmek zor görünüyor. Ancak İran toplumu içindeki aşırı ABD karşıtlığının böyle bir yakınlaşmayı olumlu karşılayacaklarını sanmıyorum. Belki de ABD, nükleer güç olması sebebiyle diş geçiremediği İran’ı, son dönemde popülaritesi gittikçe artan sokak olayları ile alaşağı etmeyi deneyecektir. Şu bir gerçektir ki, Ortadoğu’da ABD, güçlü bir İran istemiyor. Güçlü bir TÜRKİYE istemediği gibi.
Aslında nükleer anlaşmayla Obama, İran’ın 10 yıl boyunca uranyum zenginleştirmesi yapmasının önüne geçmiş, karşılığında ise İran, tüm dünyadaki 100 milyar dolarlık dondurulmuş varlıklarına erişim hakkını almış ve dünya pazarına petrolünü satma imkanıbulmuştu. Trump ise bunu risk olarak gördüğü için anlaşmadan çekilmişti. Aslında tüm mesele İran’ın önünün kesilmesi gibi görünüyor.
ABD yaptırımları sebebiyle İran halkı aslında büyük sıkıntı içerisindedir. İran’ın dış ticaret hacmini olumsuz yönde etkilediği için belki ABD’nin Husiler konusunda attığı adım toplumca da olumlu karşılanabilir. İşin gerçeği İran’ın anlaşmaya geri dönmekten başka çareside yok. Her ne kadar ben atılan adımların hiçbirini samimi bulmasamda, devletlerin halkının menfaatleri için bazen taviz vermek zorunda kaldıklarını iyi bilirim. Verilecek tavizin titizlik ile verilmesi gereklidir. Çünkü taviz tavizi doğurur.