ABD-ÇİN BİLEK GÜREŞİ
ABD ile ÇİN arasında eski başkan Donald Trump döneminde başlayan ticaret savaşlarının etkileri hala görülmekte iken, yeni başkan Joe Biden döneminde de daha sıcak bir ilişki olmayacağa benziyor. Zira Trump döneminde temeli atılan Uygur bölgesinde yapılan zulmün soykırım olarak görülmesi politikası, Biden döneminde de yükselerek devam ediyor.
ABD, 19 Ocak’ta Çin’in Uygur Müslümanlarına yaptıklarını “soykırım” ve “insanlığa karşı işlenen suç” olarak ilan etti. Belçika parlamentosunda, Çin’in Uygur Türklerine yönelik politikalarının “soykırım” olarak tanınması çağrısı yapan bir karar tasarısı sunuldu. Kanada Federal Parlamentosu, Çin’in Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını “soykırım” olarak tanımlayan yasayı onayladı. Hollanda Hükümeti, Çin’in Uygurlara yönelik muamelesini soykırım olarak tanıdığını açıkladı.İngiltere‘de 44 milletvekili ile geçen yıl ağustos ayında bu konuyu yani ‘soykırım’ yapıldığını gündeme getirerek, Uygur Türklerine otomatik mülteci statüsü verilmesi çağrısında bulundu. Peki, ne oldu da dünya birden bu çığlığa kulak vermeye başladı? Yukarıda bahsettiğim ülkelerin birçoğu ya doğrudan ya da dolaylı olarak ABD ile ortaklık içindeler. (İsmi geçen ülkelerden sadece İngiltere’yi istisna geçerim) Ve devam eden süreçte daha fazla ülke tepki vermeye başlayacaktır. Söz konusu ABD tarafgirliği olduğu için bu kadar ses veriyorlar. Aslında oradaki Müslümanlara ne olduğunun onlar için bir önemi yok. ABD menfaatine bakıyor, taraftarları da alacakları paylara. Tabi bölgenin zengin doğalgaz ve maden yatakları üstünde kurulu olduğunu bilerek, bu konuda batının neden çok umursuyormuş gibi davrandığını daha iyi anlamış oluyoruz.
Avrupa Birliğinin Çin üretimi korona aşısı olanlara Schengen vizesi yok kararıda, Amerika’nın AB üzerindeki etkisi olarak okunabilir.
Sadece bu kadar değil tabi. Çin ile Japonya arasında çözülemeyen ada krizi veya Senkaku krizi ve Çin’de yürürlüğe giren kanun uyarınca, sahil güvenlik ekiplerine, “denizlerde yabancı kuruluşlar veya şahıslar tarafından ulusal egemenlik ve yargı yetkisinin ihlal edildiği durumlarda silah kullanımı da dahil gerekli tüm tedbirleri alma” yetkisi tanınmıştı. Japonya bunu vur emri olarak kabul edince iki ülke arasında zaten bitmeyen kriz acaba doğu Çin denizinde savaş çıkar mı söylemlerini peşinden getirdi. Bugün bölgede Japonya demenin ABD demek olduğunu bilmeyeniniz yok sanırım. ABD-ÇİN geriliminde Japonya’nın hızlıca ABD ile silah ticareti yapması bunun en güzel örneğidir.
Aslında bu konuyu tam bir danışıklı dövüş olarak görmekteyim. Hatta ABD’nin değişen güç dengesine olan tahammülsüzlüğü demek daha doğru olur sanırım. Yıllardır dünyanın abisi gibi davranan köksüz Amerika, global anlamda devletlerdeki uyanıştan büyük rahatsızlık duymaktadır. Tabi sadece mesele ÇİN değildir. Türkiye ve ebedi düşmanı olarak Rusya da hatta İran da potansiyel tehdittir ABD için. Orada burada sürekli üs kurarak güç bende demesinin, okyanus ötesinden Ortadoğu’daki meselelerde kendini muhatap görmesinin altında bu büyük kibir yatmaktadır.
ABD’yi yererken, ÇİN’inde sütten çıkmış ak kaşık olmadığını belirtelim. Çin’de ‘Yeni İpek Yolu’ veya bir diğer adıyla ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesi ile ticaret güzergâhında kalan tüm ülkeleri borçlandırarak kendine mahkûm hale getirmeye çalışıyor. Hatta güzergâhtaki liman, otoyol, köprü gibi projeleri alarak hattı komple ÇİNLEŞTİRME derdinde. Rusya’da Çin’in büyük ortaklarından biri olarak, Çin ile sırt sırta vermiş durumda.
Dünyada dengeler belirgin bir biçimde değişirken, bölgede bir güç savaşı olduğu kesindir. İster inanın, ister inanmayın ama bu savaşın tek kazananı TÜRKİYE olacak. Jeopolitik ve jeostratejik konumumuz, tüm lojistik hatların üzerinde bulunan coğrafyamız ile akıllı dış politikamız sayesinde, önümüzdeki yıllar bizimdir. Hem Amerika, hem Çin hemde Rusya ile olan ilişkilerimiz ve uyguladığımız DENGE POLİTİKASI‘nın sonuçları verimli olacaktır. Onlar birbirlerini yerken biz kendi stratejimizi çoktan belirledik. Hatta onlar bize uyum sağlamak için çaba sarf ediyor.