İftariyelik
Çocukluğumuzdan bugüne anılarımızda hiç eksilmeyen süregelen Ramazanları hatırlama anlatmaya devam etmek istiyorum müsaadenizle.
Ramazan aylarının en önemli özelliklerinden biri de yardımlaşma duygusunun en yüksek seviyede hayata geçirilmesidir. Yardımı yapanın o yardımdan faydalananı görmemesi, böylece yardım alan kişinin mahcup edilmemesi en önemli unsurdu.
Bunun için bu kadim medeniyette sadaka taşı diye bir yardımlaşma çeşidi uygulanmıştır yüzyıllarca. Yere dikilen yaklaşık iki metre yüksekliğinde bir taş sütunun tepesine bir oyuk açılır ve hâli vakti yerinde olan kişiler bu oyuğun içine para bırakırlardı. Gece hava karardıktan sonra ihtiyacı olan kişiler oyuktaki paralardan “ihtiyacı kadarını” alır ve gerisini tekrar oyuğa bırakırdı.
Yine ramazan aylarında uygulanan yardım çeşitlerinden biri de zenginlerin fakir bir mahalledeki bir esnafa gidip veresiye defterine borç yazdıranların borçlarını ödemesiydi.Parayı ödeyen kimin borcunu ödediğini bilmezdi, borcu ödenen ise borcu kimin ödediğini bilmezdi.
Ramazan yardımlaşmanın ve paylaşmanın en insani örneklerinin görüldüğü aydır.
Eskiden ramazan aylarında bugün bazı kentlerde halen yaşatıldığı ve uygulandığı gibi iftar topu atılırdı. İnsanlar iftar vaktini televizyondan öğrenmez, kulaklar atılacak topa ve ardından gelecek en müjdeli çağrıya ezan ı şerife kesilirdi.Çocuklar evlerini yakınındaki bir alanda toplanır, ellerindeki iftariyeliklerle topun o gür sesini bekler “top patladı top patladı” nidalarıyla evlerine iftara koşarlardı coşkuyla.
Ne yalan söyleyeyim her ramazan, her akşam iftar saatinde artık birer genç delikanlı da olsalar da çocukluklarından beri oğullarım Alperen ve Kağan ile balkona çıkar son on saniyeyi tutturmak için iddialaşır ve top sesiyle çocuklar gibi itişe kakışa iftar bereketi dolu soframıza koşarız hala.
Fakirlerin evine hiç kimse görmeden yiyecekler götürülür, yapılan iyilikler reklam edilmezdi, insanlar birbirleri ile sohbet eder televizyonun karşısına mıhlanmazlardı.Çocuklar babaları ile birlikte teravih namazına gider, namazdan sonra macun, kağıt helva ya da horoz şekeri yenirdi. Bayram sabahı bayram namazına gidilir dönüşte bayram şekeri alınırdı.
Bayramda el öpmeye gelen çocuklara bir mendil içinde şeker ve harçlık verilirdi.
Daha mı samimiydi acaba duygular o yıllarda?
Teknolojiye,moderniteye, gelişime,çağa ayak uyduralım derken acaba yenik mi düştük acaba.
Köreldi mi duygular ?
Tüm insanlığın başına gelen kovid illeti sebebiyle iki yıldır tam manasıyla yaşayamadığımız ramazanları hatıralarımızda bile anmak istemiyoruz tabiiki . Lakin son dönemlerde de artık Ramazan rejim ayı, bayram ise tatil fırsatı olarak görülmeye başlamıştı sanki.
Her şey bir yana Ramazan; iftarı,orucu, evimizde de olsa aile ile cemaat olan teravihleri ile bu çok özel ayı birlikte yaşayan ve soluyanlarla daha da güzel.
Allaha şükürler olsun ki bu sene de kavuştuk.
Doya doya yaşamayı,yaşatmayı nasip etsin Rabbim.
Dualarınız, oruçlarınız ve tüm ibadetleriniz kabul ve makbul olsun Allaha emanet olun.