14 HAZİRAN SONRASI ERDOĞAN-BİDEN
14 Haziran öncesi Erdoğan-Biden isimli makalemizde belirttiğim konulara değinilmesi, beklenen başlıklar olarak değerlendirilebilir. Ancak Ermeni Meselesi hakkında konuşulmaması ve Sayın Erdoğan’ın hamd olsun bu konu konuşulmadı demesinin, farklı mesajlar taşıdığına inanmaktayım. Diyelim ki bu konu açıldı ve Biden yeniden soykırım ifadesini kullandı. Erdoğan ise gerekli cevabı verip masadan kalktı. Basın açıklaması yaparken iki liderin zehir zemberek beyanlar vermesi kaçınılmaz olacaktı. Zaten önüne geçemediğimiz ‘Dolar’ meselesinin, Biden ve Erdoğan’ın açıklamalarından sonra anında reaksiyon göstermesi ile ekonomimizin ne hale geleceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Burada sorulması gereken doğru soru, bu durumun kimin işine yarayacağı olurdu.
Bazı yazar-çizer kişilerin ise Sayın Erdoğan’ın bir seçim yapmak zorunda kalacağını okuduk bu görüşme öncesinde. Ben ise farklı bir yol izleyeceğimizden emin bir biçimde kaleme almıştım önceki makalemde hatılarsanız. Mevzu bahis olan seçim, Türkiye’nin Mısır ekolünemi (binyılcılar/ABD,İsrail) yoksa Babil ekolü (yüzyılcılar/Rusya,Vatikan) eksenine doğrumu kayacağı yönündeydi. İki ekseninde Devletimizin Âli menfaatlerine uymayacağı yönünde görüş belirtmiştim ve hatta YENİ TÜRKİYE EKOLÜ fikrini ortaya atmıştım. Zirve sonucundan da başka bir sonuç çıkaramadım. Zira devletimizin, S-400konusunda taviz vermemesi ve bu konunun sürüncemede kalmasını, iki ekolüde istemediğimiz şeklinde okumayı doğru buluyorum. Bize uygun olan ekol, dayatmayla kabul ettirilmek istenen değil, kendi çizdiğimiz hatlar içerisinde uygulamaya koyduğumuz ekoldür. Çok yakında duyuracağımız manifesto ile herkes anlatmak istediklerimi daha net anlayacaktır. Zaten Suşa beyannamesi, bir çok ezberi bozacak cinstendir.
Ülkemizde hayata geçirilen bazı sağlık uygulamalarının bizi binyılcı (Mısır ekolü) gibi gösterdiğinin farkındayım. İşin aslı ise sağlam bir DENGE SİYASETİ ortaya koyduğumuzdandır.
Onlar ülkemizin yönünün batıyamı yoksa doğuyamı döneceğini tartışa dursunlar. Benim gördüğüm tablo ise gurur duyulacak cinstendi. Erdoğan’ın aile fotoğrafı çekilirken en önde yer alması, Türkiye’nin geldiği yeri göstermektedir. Hele Joe Biden’ın yerinden kalkıp Erdoğan’ı selamlamak için yanına kadar gitmesi, paha biçilemez bir tablo gibiydi. Tabi bu durumu farklı aksettirenler oldu. Kim kimin tasmalısı, artık siz anladınız onu.
Bazen bu satılardan Sayın Erdoğan’ın bazı uygulamalarını eleştirdiğim olmuştur. Ancak, asla Sayın Erdoğan’ı dışarıdan hiç kimseye yem edecek, küçük düşürecek kadar alçalmadım/alçalmamda. Buradan muhalif kesime de aynı tutumu sergilemesi için çağrıda bulunuyorum. Bu devlet bizim, lider bizimdir. Ülke sınırları dışından kimse parmak sallayamaz.
Genel anlamda değerlendirdiğimde zirvenin kazananı Türkiye olarak görmekteyim. Sayın Erdoğan’ın yaptığı görüşmeler ile sonrasında verdiği beyanlar açıkça bunu işaret etmektedir. Düşünün ki Fransa lideri Emanuel Macron bile ‘İslam düşmanı değilim’ ve ‘Libya’da birbirimize destek olalım’ açıklamarı yapmıştır. Çünkü Fransa Afrika’da kaybetmeye devam etmektedir. Sömürgecilikten başka tutunacak dalı olmayan Fransa’nın, Afrika açılımlarının meyvesini toplamaya başlayan Türkiye’ye yanaşma çabası açıkça görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Dış politikada destan yazmaya devam etmektedir.
Devletimize Güvenin!