SORUMLULUK DUYGUSU
Bir insanın aydınlanmaya ve akıllanmaya başladığının işareti başına gelen her şeyden kendini sorumlu tutmasıdır. İyiliklerini de kötülüklerini de kendinden bilmesidir. Bütün yaptıklarına sahip çıkmasıdır. Düzelmek ancak bu şekilde mümkün olur. Sorumluluğunu ve rolünü yüklenmeyene kimse yardım edemez.
İnsan elindeki güç ve imkânlardan sorumludur. Kimseden gücünün üstündeki bir şeyi yapması istenmez. Kendisinden bekleneni yapmadığı duygusu insanı rahatsız eder. Ben elimden geleni yaptım, daha fazlası mümkün değil derse kendini suçlamaktan vazgeçer. Sorumsuzluk duygusu gibi aşırı sorumluluk da iyi değildir.
İçinde yaşadığımız topluma ve bütün insanlığa karşı sorumluluklarımız vardır. İnsanlar toplum halinde yaşamaya muhtaçtırlar. Herkes toplumun düzgün şekilde yürümesine katkıda bulunmalı, görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bunları yerine getirmezsek haklarımız da olmaz. Bir madalyonun iki yüzü gibi haklarla görevler ayrılmaz bir bütündür. Birinin olduğu yerde diğeri vardır.
Olayların şöyle veya böyle cereyan etmesinden sorumlu değiliz, onlara karşı takınılan tutumdan sorumluyuz. İrademiz dışında olanlara sözümüz geçmez. Bir insanın başına gelenden dolayı başkalarını suçlaması yanlıştır. İnsan başkalarını suçlayarak ve onları sorumlu tutarak kendi sorumluluk yükünden kaçmak istiyor.
Vicdani, ahlaki, dini, mesleki, toplumsal ve siyasal çeşitli sorumluluklar vardır. Kuran’da bahsedilen “emanet” esasında sorumluluk duygusudur. İnsandan başka varlıkların aklı ve iradesi olmadığı için sorumlu değillerdir. Seçmek ve tercih etmek durumları yoktur. İnsan sorumluluğunu hissettiği oranda insan olmaya başlar.