ÖZEL RÖPORTAJ – YAŞAYAN SON KADIN KOZACI
Nam-I Diğer
İpek Anne: Yüksel Ünal
Bursa’da ipek üretiminin neredeyse tamamen bittiği şu yıllarda, halen daha bu konuyla ilgili mücadele veren 65 yıllık kozacı Yüksel Ünal ile sizleri tanıştırmak istiyorum.
İpek anne lakaplı ilk kadın ipek üreticilerden olan Ünal, “ Beni kimse ipekten ayıramaz. İpek içinde doğan ipekçi olur. Ben 85 yaşıma girdim. Halen daha kozayla uğraşıyorum” dedi.
İpek böceğinin ipek üretmesi için sadece dut yaprağı yediğini belirten Ünal, “ Tarım bakanlığına sesleniyorum. Bursa’da ipekçiliğin tekrar kalkınması için her köy dut fidanlarıyla bezenmeli. Biz ki ipeği başka ülkelerden almayalım” diyerek, bu konuda birçok kuruma elbirliği çağrısında bulundu.
Kendinizden bahseder misiniz?
Ben Bursalıyım. Bursa’nın Emir Sultan muhitinde doğdum ve okudum. Ve yine Emir Sultanlı bir ipekçiyle evlendim. İpek fabrikası kurmuşlardı gelip oraya. 16 yaşında bir ipekçiyle evlenerek, ipekçi oldum. İpek nedir bilmiyordum. Fabrikanın içerisinde işçilerin başında rahmetli eşim de daima Kozahan’da olurdu. Fabrikada kozanın başında kazanın randımanını nasıl işledikleriyle uğraşırdım. Satışa hazırlardım paketlerle falan bu şekilde geçti hayatımız. Güzeldi işimiz.
İPEK İÇİNDE DOĞAN İPEKÇİ OLUYOR
Ondan sonra 1985’e kadar çalıştık. Çocuklarımız dünyaya geldi. Bir kızım önce bir oğlum oldu oğlumun birini kaybettim. Evimiz ile fabrikamız yan yanaydı. Çocuklarda fabrikada büyüdü. Oğlum ipekçi oldu tabi. İpeğin içinde doğan çocuk ipekçi oluyor. Ondan sonra bu 1985’te eşimi kaybettikten sonra fabrikayı biraz kapattım sonra tekrar yine açtım. Dört sene kadar çalıştım. 1989’da Bursa da koza bitti. 1990’da hiç kalmadı. Koza, Kozahan’da tanesi 1 lira oldu. Çay da bir lira oldu. Yani bu kadar düştü. O zamanlar haziran geldiği zaman orada kantarlar kurulur. Kozabirlik kantarı. Orada koza alımları başlar. Bu böyle bir ay sürer.
BENİ İPEKTEN AYIRAMAZLAR
1989’da Bursa’da koza bitti. O yıl Bursa’ya 17 ton geldi. O kozayı ben aldım. Yani biz 42 kozacıyız Kozahan’da. İpek tüccarı kadın olarak sadece benim. Aynı zaman da Bursa’da Kas Hastalıkları Felçliler Derneği Kadın Kolları Başkanıyım. Osmanlı Kadınları Kültürü’nü Yaşatma Derneği ‘ni kurdum. Geçen sene 22 tane engelliyi Umre’ye götürdüm. Sosyal hayatım tabii ki bunlar. Ama ipeğe değer vererek tüm hayatım ipek ile geçti. 16 yaşımdan bu yana, şu anda 85 yaşına girdim, ben hala ipekle kozayla uğraşıyorum. Benim bir kızım var. Bana diyor ki: ‘Anne sen öldüğün zaman ben senin mezarının içine bir torba ipek bir torba da koza koyacağım. Mahşere kadar yat onlarla. Çünkü seni bundan ayıramazlar’ Doğru çok doğru beni ipekten ayıramazlar. .
DUT AĞAÇLARINI YAKTILAR
1989’da koza 1 lira olunca iki köylü kozasını kantarın başına döktü. Ağlayarak çiğnedi. Ben bunu kitaba ve dergilere de yazdım. Onlar ağlarken ben de ağladım. Ve o kozaları aldık. Köylüler ne yaptı koza böyle olunca. Köylerine gittiler. Bir daha yapar mı? Çoluk çocuk kırk gün çalışıyorlar. Kozayı meydana getirmek için. Tohum alıyorlar sonra kozaya çeviriyorlar. Satıyorlar. Dut ağaçlarını o koca koca dut ağaçlarını keserek, sobada yaktılar. Ve kozacılığı bıraktılar. Bitti kozacılık ve bir daha da gelmedi. Bundan sonra Rusya dağıldı. Daha önce tarihte okurduk. Özbekistan, Türkmenistan, Kırgısiztan gibi ülkeler Cumhuriyetlerine müstakil oldular. Bir arkadaş gitti oraya oğlum kadar böyle. O geldi dedi ki:’Abla ben Özbekistan’a gittim. Gece gündüz gezsen dolaşsan bitiremezsin. Her yer koza ve ipek. Oralar tam sana göre’ dedi.
ÖZBEKİSTAN DÖRT, ÇİN YEDİ KERE YAPIYOR.
O hafta emniyete gittim pasaport aldım. Vize yaptırdım. Özbekistan’a gittim. Kimseyi tanımıyorum. Doğru Türk elçiliğine gittim. Orada üç elçi eskittim. Orada ‘Bursa ipek şehrinden geliyorum. Burada hiç kimseyi tanımıyorum. Burada ipekçiliğin olduğunu öğrendim. Siz razı olursanız kozacılarla görüşmek istiyorum’ dedim. Çünkü kadınım ve yaşım çok küçük o zaman. Daha sonra koza birliklerin başkanlarıyla görüştüm. Buhara, Semerkant… Ve ben onun vasıtasıyla gittim, gördüm. Her yer koza. Şimdi biz yılda bir kere yapıyorduk.80 milyon insanız. 40 günde meydana geliyor bir koza. Kozayı yılda Özbekistan dört kere yapıyor. Çin yedi kere yapıyor.
DUT YAPRAĞINDAN BAŞKA ŞEY YEMİYOR…
İpek üretimine gönül vermiş biri olarak bize bir koza nasıl olur,
ipek böceği nasıl ipek üretir anlatır mısınız?
Dut ağaçları var. İpek böceği dut yaprağı dışında hiçbir şey yemiyor. ‘Dut yaprağı farekulağı gibi olursa böcekler açılsın’ derler. Dut yaprağı yeni filizlendi mi böcek tohumları açılır. Tohum açıldığı vakit 22 derece sıcakta çatlar. Karınca gibi olurlar. İşte o zaman fare kulağı gibi körpe dut yapraklarını toplarlar. Hışır hışır bütün gece yer. Büyür. Yedi bir uykusu vardır. 3 uykusu. Büyüdükten sonra artık dut şimallerini keserler. Sabahleyin çıpığını alırsın. Üç uykusundan sonra kaba kâğıtlar üzerinde yerde 12 cm kalınlığındaki böcek şişmiştir. Kafayı böyle kaldırır yattığı yerden. Başını böyle diker yani askı istiyor koza örecek artık. Sonra getirirler meşe dallarının her bir yaprağının dibine böcek çıkar kusar işte bu kustuğu da ipektir. Sonra öre öre kendisini hapseder.
DELİNEN KOZADAN KELEBEK ÇIKAR…
Kendi kusmuğunun içine mi kendini hapseder?
Ördü. Ama biz kozayı üç gün içerisinde islimlemessek bu içinde kanatlı kelebek oluyor. Daha sonra bunu diliyle yalayarak deliyor, koza kelebeği oluyor. Delik kozadan ipek çıkmıyor. Bir yün çilesini kesin saf saf ipek çıkar. Bütün çıkmaz. Bu da delik kozadan ipeği vermez artık. Ama sağlam kozadan 1000-1200 metre ipek çıkar. O kusarak küçücük bir şekilde böcek olur içinde kalır. Bunu biz islimledikten sonra keser bakarız bir tanesine. Öldüyse böcek koza kurutulur artık kullanıma hazırdır. Özbekistan yeni kurulduğu vakit orada her şey e ihtiyaçları olduğunu gördüm. İşte halı istiyorlar, koltuk takımları istiyorlar. Ama üretim yapamıyorsan sana gümrükten geçirme hakkı tanımıyorlardı. Ben de geldim makineleri TIR’lara yükledim. Tam 11 yıl ipek yaptım. Ve böyle yaparak yurt dışına ipek satma hakkın oluyor. Bu şekilde çalıştım. Oğlum da geldi askerden. O da ipekçi.
CUMHURBAŞKANI: 2013’Ü İPEK YILI İLAN EDİYORUM
30 yıl sonra Muradiye’de bir ipeğe başladık. Sayın belediye başkanımızda çok düşkündü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gelmişti. İran’dan gelmişti. O dönem o zaman başbakandı sonra bize cumhurbaşkanıyken geldi. İki defa elimi öptü. Kendisine ipekçi olduğumu anlattım. Kendisi de ‘2013 yılının ipek yılı ilan ediyorum’ dedi. Cumhurbaşkanı mitinge gelmişti. Yanına gittim. Kendisi bu konunun ayaküstü konuşulmayacağını söyledi. Eşi de kendi de ipeğe çok meraklıdır. Erdoğan,
‘ Ankara’ya gelmeniz gerek’ dedi. Dedim ki “Sayın cumhurbaşkanım en az 20 kere özel kaleminizi aradım sizinle görüşmek için ben Bursa İpeğini Geliştirme Derneği’ni kurdum. Sizin İran dönüşü uçakta şu sözü söylediniz’ 2013 yılını ipek yılı ilan ediyorum’ dediniz. Ben de onun üzerine bu derneği kurdum” Ne zaman Ankara’ya gelirsem her zaman kendisinin haberi olacağını söyledi.
Bursa’da size destek var mıydı?
Belediye çok destek verdi. Ben festival yaptım. Birini Kozahan’da birini de Orhan Cami’sinin orada. Birçok yerde ipek dokunuyor. İşte ben bunu Bursa’da bittikten 30 yıl sonra yapmayı başardım. Bursa’da 150 taneden fazla ipek fabrikası vardı. En son kapayanda benim. Çünkü koza yok. İşte orada kurulu bir fabrikam var duruyor. Yeni Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ta çok meraklı ipeğe.
Ben aynı zaman da TÜMSİAD kadın kollarındayım. Orda ki gelen tüm bakanlara sesleniyorum.”Kozamı tarım bakanı görsün. Bu bizden dut istiyor. Lütfen dut fidanı ektirin. Başka bir şey istemiyor ki bu böcek ‘Bana bir fabrika kurda ben sana ipek vereyim’ demiyor bu böcek” diyorum.
Ne şartlarda yetişiyor dut fidanı?
Dut fidanı hiçbir şey istemiyor. Su bile istemiyor. Ben bunu geçen sene Orhaneli Belediye Başkanına gidiyordum. Muhtarı çağırtıyorum. Daha sonra oranın köylüsüne Kozabirlik’ten mesela 300 tane dut fidanı göndertiyorum. Bahçenin kenarlarına ekmesini istiyorum. Sadece gübre istiyor. Şu bildiğimiz dut ağaçlarından bahsetmiyorum. Böcek dutu hani akasya ağaçları vardır ya caddelerde onun gibi böle kısa olur. Dut ağaçlarının şimalleri şemsiye gibi olur. Sadece yapraktır. Bir iki tane dut olur. Yani onun adı böcek dutudur. Çok uğraştım. Bu sene de aksi gibi dut fidanı yok. Ben buradan seslenmek istiyorum. Tarım Bakanlığı sesimi duyarsa eğer tüm köyler dut fidanlarına bürünürse bu kozayı biz işleriz. Ve şehrimizde tekrardan ipek üretimi can bulur. Ben en eski kozacıyım. Yaklaşık 65 yıldır ipek ve koza hayatım var. Benim gibi köylerde kozacı olanlar var. Mesela benim kızım ve oğlum biliyor. Ama peki bu köylerdeki gençler ne yapacak. Böceği gördükleri zaman korkarlar. Çünkü tanımıyorlar. Ben de diyorum ki bizim gibi yaşlılar ölmeden köylerdeki herkesle birlikte bu kozacılık tekrar başlasın. Çoluk çocuk görsün. Bursa ipeğinden yapılan halılar yıkandıkça güzelleşir. Bursa ipeği başkadır. Buyurun Kozahan buyurun İpekhan bunlar en büyük şahitler. Biz Osmanlı zamanında sarayları giydirmişiz. Avrupa pazarında ipek halımız birinciydi. Ama şimdi İran önde gidiyor çünkü biz de yok. Dokuyamıyoruz artık. Dut fidanları ekilirse dutlar yaprakları olursa biz yine ipek şehri olabiliriz. Ömrümü ipeğe verdim. Görmeden duramıyorum alışmışım.
Son olarak söylemeyi istediğiniz bir şey var mı?
Çin ameliyat ipini dünyaya satıyor. Ameliyat ipleri sentetikti eskiden. Sonradan ipekten yapılmaya başlandı. Şimdi tabi ya yani ipekten bir daha dikiş aldırma yok. Yaramız daha iyi kaynıyor. Bu yüzden çok pahalı. Altın zincir gibi çok değerli. Bir ameliyat ipi 80 dolar 100 dolar… Bir masa kadar sandık ameliyat ipi kim bilir kaç trilyon? İtalya’dan ufak bir ameliyat ipi makinesi de getirtti. Laboratuar açıldı. Böylelikle ameliyat ipini yapmaya muvaffak olduk. Bu çok sevindirici bir gelişme.