ÖĞÜT VERMEK HAKKINDA
Bir insan hazır değilse ve istemiyorsa ona öğüt vermenin bir yararı yoktur. Bilgi veya hikmeti değerini bilmeyen insanlara söyleyerek değersizleştirmeyin. İnsanlar sizden öğüt istedikleri ve ihtiyaçları olduğu zaman bildiklerinizi söyleyin. “İnsanlar doğruyu aramıyor efendim, biz onları arayıp aydınlatmalıyız” tarzındaki düşünceler makul değildir. İstemeyene bir şey vermeye çalışmak anlamsızdır.
Başkalarına yol göstermeye, onları kurtarmaya kalkan nice insanlar var kendileri kurtarılmaya muhtaçtır. “Din, öğüttür” demiş Peygamberimiz, burada “zorlama yok” demektir. Kuran “insanları rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır” diyor. Kimseyi kırıp incitmemeli, kusurlarını yüzüne vurmamalı. Doğru ve güzel olanı usulca söylemeli. İsteyen kabul eder, istemeyen etmez.
İnsanlara akıl veriyor, doğru yolu gösteriyorsun ama dediklerine sen uymuyorsun. Önce dediklerine senin uyman gerekir, önce kendi hatalarını gör, önce kendini adam et sonra git başkalarına doğru yolu göster. Başkaları ile uğraşmaya gerek yoktur. Sen düzgün bir adam ol yeter, sen düzgün olduktan sonra insanlar senin gibi olmaya çalışır, sana saygı duyar, istemesen de seni arar peşinden koşarlar.
Anlamadığı bir şeyi insanlara söylememeli. Öğüt vermede hale ve duruma göre hareket etmeli. Yumuşaklık her zaman işe yaramaz. Bazen rahatsız edici sert sözler söylemek de gerekebilir, çünkü artık yumuşak sözlerle onları uyandırmak imkânı kalmamıştır. Başka şekilde kurtulması mümkün değilse hastaya şok tedavisi uygulanır. Öyle derin gaflette olanlar var ki, yumuşak sözlerle uyanmazlar. Victor Frankl der ki: “bizim başkalarından farkımız insanları rahatsız edici sözler söylememizdir”.