MEB’DE MANÜPLASYON YENİ TREND Mİ?
20 yıl önce göreve ilk başladığımda öğretmenler odasında ilk dikkatimi çeken olay, iki üç kendini uyanık ilan etmiş tipin müdürün kulağına sürekli bir şeyler fısıldamasıydı…
Tuhaf gelmişti…
Koskocaman bir idareci, kendinden çok daha genç yaştaki (sonraki yıllarda bu fikrimi değiştiren tecrübeli öğretmenler de oldu) tecrübece kendinden daha toy sayılabilecek kişilerin aklıyla hareket ediyordu. Onların aklı da, herkesi istedikleri gibi yönetmeye, istemedikleri atılımları ve yenilikleri ise kötü göstermeye çalışıyordu…
Biz daha yeni mezun, onların tabiriyle idealist ve enerji doluyduk. Kısa sürede bizim bir araya gelip köy çocuklarına modern imkanlar sunmuş olmamız nedense bu ekipte rahatsızlığa sebep oldu…
O zamanlar ilk gördüğümüz okulun idaresi, her şeyin en doğrusu gibi geliyordu, işin doğrusunun kitaplardaki teoriden çok farklı olduğunu öğrenmemiz en fazla bir haftamızı aldı…
Kendini idareye hoş göstermeye çalışan birkaç arkadaşımız tabi ki gençler ekibinden kopup ayrıldı. Tahmin edeceğiniz gibi, idarenin şakşakçısı ve ispiyoncusu olmayı tercih etti. Bu arkadaşlar o okulda uzun süre kaldı, muhtemelen idareyle de birbirlerini iyi idare ettikleri için büyük problemler yaşamadan bu süreci geçirdiler…
İlerleyen yıllarda çalıştığım farklı okullarda (ki hepsi de benim kendi isteğim ve tercihlerimle tayin istediğim okullardı, nokta atışı tayin hakkımız o yıllarda yoktu) yöneticilikte ve liderlikte on numara diyebileceğim idarecilerim oldu.
Halen görüştüğüm, hürmetle görüşlerini çok önemsediğim ve naçizane örnek aldığım liderlerimin en önemli özelliği; kanunlara ve yönetmeliklere son derece hakim olmalarından öte, personelinin her birinin maharetlerini ve sorun çıkarabilecek özelliklerini çok iyi biliyor olmalarıydı. İşe adam tayin etmeleriydi. Adama iş değil…
Personelini küçümsemeden, kısıtlamadan, ezmeye teşebbüs etmeden, birbirine düşürmeden destekleyip takdir etmeyi bilmeleriydi. Hata yapan olduğunda bunu birebirde usulünce ve üslubuyla ifade etmeleriydi, rencide etmeden, başkalarına malzeme vermeden…
Lider yöneticilerin en can alıcı özelliği dalkavuklara asla prim vermemesiydi…
Son yıllardaki gözlemim liderlerin çoğu çok uzak memleketlere sığınmış gibi…
Meydan dalkavuklara kaldı…
Kralın soytarıları sahneyi kapladı…
Tiyatro sahnesine döndü okullar…
Suflörler, soytarılar, dümbüllüler, meddahlar…
Şapkadan çıkanlar bile var…
Ateş çemberinden geçirmeye zorladıkları aslanların özüne dönmesi an meselesi…
Sonrası yangın yeri…
Bu kadar profesyonel mobbing…
Bu kadar sosyopatça kurgulanan manüplasyonlar…
Özel eğitim gerektirir…
Cımbızla seçiliyor olmalılar…
İşin ilginci beş para etmeyen bu karakter özelliklerine rağmen el üstünde tutuluyor olmaları…
Öyle olunca da…
Akla tek soru geliyor:
MEB’de manüplasyon yeni trend mi?
Dr. Meryem ÇILDIR