İshak Meşbeşe Sümafoğlu
Romantizm hatta devrimci romantizm hareketlerinin sadece Avrupa’nın merkezinde ve bu merkezin dolaylarında etkili olduğu sıklıkla vurgulanırken, özellikle Rusya, genelde Kafkasya görmezden gelinmiş, sözü edilen hareketleri, bu coğrafyalarla ilişkilendiren gözlerse bakış açılarını genişletememişlerdir.
Adları geçen hareketlerin izini takip ederek Rusya’ya direksiyon kıranları, AleksandrSergeyeviç Puşkin dışında, Mihail YuryeviçLermontov karşılayacaktır. Onların Kafkasya’ya doğru açtıkları yolda ilerleyenleriyse konuk edecek ilk isim İshak MeşbeşeSümafoğlu’dur.
Çerkes Edebiyatı’nın ön plandaki temsilcisi Sümafoğlu, ülkesinin, kökleri Prehistorya’ya kadar uzanan edebiyatını, geçmişi hasıraltı etmeden yirmi birinci yüzyıla taşımıştır.
28 Mayıs 1931’de, Kuzey Kafkasya’nın Krasnodar eyaletinin Varp ırmağı kıyısındaki köyü Şhaşefij’de dünyaya gelen, ebeveyni o iki yaşındayken vefat edince, hayatını dedesiyle nenesinin kanatları altında yaşayan Sümafoğlu’nun, BesleneyÇerkesi olan nenesinin analttığı masallar, geçmişle bağ kurmasını sağlamıştır. Dinlediği masallara teorik arka plan hazırlamak için akademik eğitimden geçen Sümafoğlu, kalemi eline on altı yaşında almıştır.
Geçmişle bugün arasında şiir aracılığıyla köprü kurulacağını düşünen Sümafoğlu, daha sonra diğer türlerde yoğunlaşsa da, kendisini şiirleriyle kabul ettirmiştir.
İlk şiirini, 1949’da, dönemin hatırı sayılır yayın organlarından, Sosyalist Adigeygazetesinde yayımlayan, Çerkes Milli Marşı’nı da kaleme alan şair, romantik hatta devrimci romantik hatta ilerlediği için, söylemi ulusalcılığın fasit dairesine sıkışmamıştır.
Bir şiirini Puşkin’e ithaf eden, aynı zamanda Çerkes Edebiyatı’nda Toplumcu- Gerçekçi anlayışın zeminini de hazırlayan Sümafoğlu’nunpoetikası, Ortodoks Marksist söylemle içli dışlı olma gereğini hissetmemiştir.
Milli unsurlara dikkat çekerken ulusalcılık anaforuna kapılmaması, şairin enternasyonal bir alan açmasını beraberinde getirmiştir. ,
Şiirlerindeki kadın edilginliği kapı dışarı ederken erkek, etkinliğiyle kadının pasifleştirilmesi için uğraş vermemiştir.
Nenesinden dinlediği mızıkanın sesiyle kulaklarını doldurarak büyüyen şairin dizelerindeki müzik, poetikasını hem etkileyen, hem de poetikasından etkilenen bir unsur olarak kendisini göstermiştir.
Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi edebiyatçıların romanlarına, dadılar ve Türk Sanat Müziği’nin notalarına, meftun olunan güzel kızlarıyla dâhil olan Çerkeslerin müzikte hangi aşamada olduklarını, Kalan Müzik’ten MaremGokhan’ın çıkardığı, XEXE- Çerkes Ezgileri adlı albüm şairin, poetikasını özümseyen eserleri bir araya getirmiştir.
Kilometre taşı şiirlerini Meretiko Metin’in Türkçeye kazandırarak, 1995’in Haziran’ında, Yön Yayınları’ndan Seçme Şiirler başlığıyla yayımlanan kitabına odaklanarak gözlerini, adı anılan müzik albümünü dinleyerek kulaklarını yoran okur, Çerkez diyerek yanlış isimlendirdiği ve dolayısıyla tanıdığı bir ırkın, milliyetçilik ve ırkçılık elbisesi kuşanmamış kültürüyle yeniden tanışacaktır.
Tanışmayı bile isteye erteleyenlerinse genelde, kültür, sanat ve edebiyattan, özeldeyse şiirden ve müzikten ne beklediklerini tahmin etmek zor değildir.