HAZ VE ACI HAKKINDA
Antik Yunan filozoflarından Epikuros haz ve acı olayını felsefesinin temeline koymuştur. Ona göre acıdan kaçmaya, hazzı aramaya çalışırız. Nihai amacımız budur ama hazların esiri olmamalı, onlardan iradeli ve akıllı bir şekilde yararlanmalıyız. Gelecekte daha büyük kötülükler ve acılar doğuracak zevklerden uzak durmalı, elde edeceğimiz daha büyük zevkler için küçük zahmetlere katlanmalıyız. Akıl bütün duygulara ve içgüdülere egemen olmalı, manevi hazları maddi hazlara üstün tutmalı.
Aklın denetlemediği hiçbir istek ve davranış iyi değildir. İnsanlar Hazcılık deyince yalnız akılsızca ve iradesizce kendini zevke kaptırmayı, geleceği düşünmeden yaşamayı anlıyorlar. Elbette ki bu kabul edilemez. Epikuros ciddi bir filozoftur, bütün yeryüzü nimetlerinin insanlar için olduğunu söyler, dünyevi bütün güzelliklerden yararlanmayı öğütler fakat onlara esir olmayı akıllılık saymaz.
Bedeni zevkler temelsizdir, arkalarından bir boşunalık hissi bırakırlar. Hemen her yerde duyumsal hazların göz alıcı propagandası ve reklamı yapılıyor. Soğuk bir içecek, bir dağ lokantasının güzel yemekleri adeta mutluluğun tek kaynağı olarak lanse ediliyor. İnsan elbette yiyip içecek fakat bunu hayatının tek amacı yapmaması lazım. Ruhi ve manevi hazlar sağlam ve kalıcıdır. Duyusal hazlar bile ancak akılla zenginleşirler.
Bir zorluğu yenmekten, bir konuyu derinliğine anlamaktan duyulan hazlar sağlam ve kalıcıdır; hatırlandıkça insana güç verir ve neşesini artırır. Bunlar gerçek anlamda insanı tatmin eder. Dışarıdan gelen uyarılmaya bağlı zevkler ise pasiftir, çabuk tükenir, insana bıkkınlık gelir. Sinemaya gitmek, kahvede oyun oynamak, gazete ve dergi okumak, yiyip içmek, televizyon seyretmek böyledir.