GAZELİM
Herkes uyurken, tüm sokak, balkondan dışarı çıkmaya bayılırdı delikanlı. Herkes uyurken ona kalan sokak ve gökyüzü, gecenin ve tanrının armağanıydı onun için. Bir de karşı balkon…
Karşı balkonun titrek, ürkek ceylanı Yaprak. Sağlıksız saçları, zayıf bedeni, çiroz bacakları ama delici bakan, ışıl ışıl yaprak yeşili gözleri tarifsiz bir his bırakıyordu adamın içine. Tüm bu kuru haline rağmen, o ıslak ıslak bakan bir çift yeşil üzüm gibi gözler…
“Gel de , aşık olma!” Dedi, sessizliği delerek, delikanlı. Yaktı bir sigara, bekledi Kuru Yaprak’ını, haftalardır görmüyordu. Bekledi biraz daha, iki saat daha derken, iki satır karaladı bir kağıda,
Bir rüzgâr esse, uçar gazelim.
Bir rüzgâr esti de uçtu mu acaba gazelim?
Bir ip bağlasam sıska bileklerine ,
Esse de rüzgâr, sen uçma güzelim.
Benim güzel gazelim,
Geldi yalnızlık
Bu gazel ayında
Bir yel mi aldı seni?
Çünkü;
Bir rüzgâr esse, uçar gazelim.
Bir rüzgâr esti de uçtu mu acaba gazelim?