DÜŞÜNCEMİZİ GELİŞTİRMEK
Düşünce, gerek okuduklarımız ve gerekse gördüklerimiz üzerinde düşünmekle gelişir. Temel konular üzerinde durmalı ve onların derinliğini kavramaya çalışmalıyız. Güncel yüzeysel olayların bilgisi bir şeye yaramaz. Meğerki onlar bizi temel konular üzerinde düşünmeye götürsün. Sonra insan düşüneyim diye düşünmez. Bir şey bizim için bir sorun olur ve onu ortadan kaldırmak için düşünürüz. Daha doğrusu biz asla düşünmeyiz. Hadiseler bizi düşünmeye sevk eder.
Hareketsizlik ve sessizlik içinde insan daha rahat düşünür. Düşüncenin hızı yavaştır. Ona uyarak hareket etmeli. Tek başına sessiz ve sakin bir köşede düşünceye dalmalı veya kimsenin bizi rahatsız etmeyeceği alanlarda yürüyerek düşünmeliyiz. Yürümek çok eskiden beri düşünmeyi sevenlerin bir alışkanlığıdır. Hatta eski Yunanistan’da bazı felsefe ekolleri yürüyerek ders yapmakla tanınmışlardır. Jean Jacques Rousseau keza düşünmek için kırlara çıkar saatlerce yürürdü.
Eğer bir insan düşünmeye yetenekli ise hapisler, sürgünler, yalnızlıklar onu mütefekkir yapar. Kant, bütün hayatı boyunca yaşadığı şehrin yirmi kilometre dışına çıkmamış. Pascal: “Bütün derdimiz bir odada yalnız oturamamaktan doğmaktadır.”diyor. Franz Kafka da: “bütün yapacağınız, bir yerde hiçbir şey yapmadan hatta düşünmeye bile çalışmadan sessizce oturmaktır” der. “Çok yer gezip görmektense gördükleri üzerinde durmak, düşünce için daha yararlıdır” diyor Alain.
Düşünce de kasların gelişmesi gibi daha çok çalıştırılarak gelişir. Yapacağımız şey bizi düşünmeye zorlayan şeyler üzerinde yeterince durmaktır. Konu aydınlanıncaya kadar üzerinde düşünmeliyiz. Bertrand Russell yoğun bir düşünme faaliyetinin fikirsel sorunlarımızı çözeceği söyler. Sokrates düşünme ustasıdır. Bazen konulara öyle bir yoğunlaşırdı ki saatlerce yerinden kıpırdamazdı. O kötülüğün bilgisizlikten geldiğini ve bunun da yeterince düşünmemenin sonucu olduğunu söyler.