BİR PAZAR YÜZLEŞMESİ
“Bu ışıldayan, sağlıklı gözlerin ardında, çocukluğu kenara atılmış bir kız görüyorum. Siz, melankoli ile yakın arkadaşsınız gibi, mutluluk sizi özlemle uzaklardan izliyor sanki. Geceleri, oturma kemiklerinizin üzerine oturup, ayak biletlerinizi kendinize çekiyor, karın boşluğunda kafanızı gömüp, oraya ektiğiniz heveslerinizi göz yaşlarınızla suluyorsunuz, pınarlarınız kuruncaya kadar. Peki ama neden?” Diye sordum ona, sonra aynaya vuran yansımamım arkasından babam geçti ve hızlıca sildim gözyaşlarımı. O, geçip salona girdikten sonra,
“Bu yüzleşme burada bitmedi, devam edeceğiz küçük hanım!” Dedim, parmaklarımı gözüm üzerinde anlamında kullanıp, aynadan uzaklaştım.
Babam, salonda kırık yemek masasının, bir diğer kırık sandalyesinin bir bacağını onarırken bana,
“Çocukluğundan beri bir kez olsun şu masaya oturup, bir tabak yemek yemedin. Hala bu masanın uğursuzluğuna inanıyor musun sahiden?” Dedi. Cevap vermeden, gözlerimi pencereden uzaklara devirdim. Derin bir nefes alıp,
“Masanın geldiği gün, annemin gidişi beni pekte şans tılsımıymış olduğuna ikna edemiyor babacığım.” Diyebildim yalnızca, çocukluğumu da yanıma alıp, gece olması için odama çıktım. Heveslerimi ıslayacaktım oturduğum yerde, karanlıkta. Annemle yapmak istediğim heveslerimi. Şimdi sadece hayal olanları.